Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Shakespeare, Hamlet adlı oyununda şöyle der insan için:

"İnsan... Ne yaman bir yapı insan! Akıl gücüyle ne soylu bir varlık! Düşünme yetenekleri ne sonsuz! Duruşu, kımıldanışı ne anlamlı, ne güzel!"

Evet, insan, eşsiz bir canlı. Hemen herkes de bu ifadeye katılır. Peki, Homo sapiens'i, yani bizi eşsiz yaparak diğer hayvanlardan farklı kılan şey tam olarak nedir ve atalarımız bu şeyi ne zaman ve nasıl edinmiştir? Geçtiğimiz yüzyıl, bu soruya cevaplar vermeye çalışan teorilerin bolluğuyla geçmiştir. Bu teorilerden bazıları, insanın evriminden yola çıkarak içinde bulundukları dönem itibariyle bazı açıklamalar getirmeye çalışmıştır. İşte o teorilerden eksik ya da hatalı olan 12 tanesi.

1. Alet Yapabilmemiz mi?

1944 yılında yayımlanan bir makalede, antropolog Kenneth Oakley, insanı eşsiz yapan şeyin; araç-gereç yapabilmesi olduğunu ileri sürmüştür. Apelerin buldukları aletleri kullanabildiklerini, ancak sopalara ve taşlara şekil verme işinin, ilk olarak insan aktivitesi olduğunu söylemiştir. 1960'ların başında, Louis Leakey alet yapımının ve dolayısıyla "insanlığın"ın ortaya çıkışını, 2.8 milyon yıl önce Doğu Afrika'da yaşamış bir insan türü olan Homo habilis'e ("Becerikli İnsan" anlamına geliyor) atfetmiştir. Fakat, Jane Goodall ve diğer araştırmacıların sonradan ortaya koyduğu üzere, şempanzeler de çubuklara şekil veriyor ve onları belirli amaçlar için kullanabiliyor. Hatta elleri olmayan kargalar bile alet yapımında oldukça becerikliler. Dolayısıyla, insanı insan yapan şeyin "alet yapabilme yeteneği" olduğu söylenemez.

İsrail'de bulunan bu ilkel el baltası, 790.000 yıl kadar öncesine tarihlendi. Büyük olasılıkla Homo erectus
tarafından yapılmış. Bulunan en eski taş aletler ise 3,3 milyon yıl öncesine dayanıyor.
(Fotoğraf: Kenneth Garrett, National Geographic Creative)

2. Öldürmemiz mi?

Antropolog Ramond Dart'a göre, atalarımız tescilli katillerdi. Canlı avları şiddet kullanarak yakalayan, vura vura öldüren, parçalara ayırıp, kurbanlarının sıcak kanıyla susuzluğunu ve etleriyle açlığını gideren bir etçil olarak, diğer apelerden farklılık gösteriyordu. Bu kısım şu an ucuz bir roman gibi gelebilir ancak İkinci Dünya Savaşı sırasındaki katliamlar sonrasında Dart'ın "katil ape" teorisi 1953 yılında ilgi çekici bir makale olarak yayımlandı.

Raymond Dart, elindeki Taung Çocuğu'nun kafatası ile görülüyor. Bu, keşfedilen ilk Australopitesindi.
(Fotoğraf: David L. Brill, National Georgaphic Creative)

3. Yiyeceğimizi Paylaşmamız mı?

1960'lı yıllarda katil ape düşüncesi, yerini paylaşımcı hippi apeye bıraktı. Antropolog Glynn Isaac, avlandıkları bölgeden kasıtlı olarak uzağa, muhtemelen tüm toplulukla paylaşılabilecekleri yerlere taşınmış hayvan etlerine ait deliller ortaya çıkardı. Isaac'in görüşüne göre yiyecek paylaşımı, yiyeceğin nerede bulunacağına dair bilginin paylaşılması ihtiyacını ortaya çıkarmış ve böylece dil ile insana özgü diğer bazı sosyal davranışlar gelişmişti.

4. Çıplak Hâlde Yüzmemiz mi?

Belgesel yazarı olan Elaine Morgan, insanların diğer primatlardan çok daha farklı olduğunu, çünkü atalarımızın farklı bir çevrede --suyun çevresinde-- evrimleştiğini ileri sürdü. Vücudundaki kılların dökülmesi, onları hızlı birer yüzücü yaparken, su içerisinde de iki ayak üstünde rahat ilerlemelerini sağlamıştır. "Sucul maymun" hipotezi olarak bilinen bu fikir, bilim camiası tarafından dikkate alınmadı. 2013 yılında David Attenborough'dan destek bulsa da bu kuramın sağlam temelleri olmadığı görüşü yaygındır.

5. Taşları Yüksek Hızlarda Fırlatabilmemiz mi?

Arkeolog Reid Ferring, atalarımızın taşları yüksek hızlarda fırlatabilme yetisi geliştirmesiyle insan olmaya başladığını ileri sürdü. Ferring, Gürcistan'daki 1.8 milyon yıl öncesine ait bir hominin kazı bölgesi olan Dmanisi'de Homo erectus'un avcılarından kurtulmak için taş attığına dair deliller elde etti. Dmanisi bölgesindeki insanların küçük boyutlarda olduğunu ve bölgenin büyük kedilerle dolu olduğunu söyleyen Ferring, bu homininlerin nasıl hayatta kaldığını soruyor ve taş atmanın kısmi bir cevap sunduğunu iddia ediyor. Hayvanları taşlamanın bizi sosyalleştirdiği, çünkü başarılı olabilmesi için grup aktivitesine ihtiyaç duyulduğu da Ferring'in iddiaları arasında.

6. Avlanmamız mı?

Avlanmak, iş birliğine neden olmasından çok daha fazlasını yaptı. 1968 yılında yayımlanan bir makalede antropologlar Sherwood Washburn ve C. S. Lancaster; aklımızın, çıkarlarımızın ve temel sosyal yaşamımızın; avcılığa adaptasyondaki başarımızın evrimsel ürünleri olduğunu ileri sürdü. Bu iddiaya göre; örneğin, büyük beyinlerimiz, av için nereye ve ne zaman gideceğimize dair daha fazla bilgiyi depolama ihtiyacıyla gelişti. Avcılıkla ilgili olarak, cinsiyetler arasında bir iş bölümünün oluşmasına --dişilerin yiyecek aramada görev alması-- yol açtığı da iddia ediliyor. Bu iddia da esasında bir soruyu ortaya çıkarıyor: O halde kadınlar avlanmamasına rağmen neden büyük bir beyine sahiptir?

7. Çiftleşmek İçin Yiyecek Takas Etmemiz mi?

C. Owen Lovejoy'un 1981 yılındaki yayımladığı teorisine göre, insan evriminin kritik dönüm noktası, 6 milyon yıl önce tek eşliliğin ortaya çıkması olmuştur. O zamana kadar, iri vücutlu alfa erkekler, rakiplerini alt ederek daha fazla dişiye sahip oluyordu. Ancak, tek eşli dişiler, çocuğun yetiştirilmesi ve kendisine yiyecek sağlanması noktasında kendilerine yardımcı olan erkekleri seçti. Lovejoy'a göre, atalarımız iki ayak üstünde yürümeye başladı çünkü bu durum ellerinin serbest kalmasını ve eve daha fazla yiyecek taşımalarını mümkün hale getirdi.

8. Eti Pişirmemiz mi?

Büyük beyinlerimizin, kaslarımızın ihtiyacı olandan 20 kat daha fazla enerjiye ihtiyacı vardır. Bazı araştırmacılar, beynimizin, yalnızca protein ve yağ açısından zengin bir gıda kaynağı olan eti yemeye başladığımız anda, yaklaşık iki ila üç milyon yıl önce büyümeye başladı. Antropolog Richard Wrangham'e göre, atalarımız, pişirmeyi keşfetti. Pişmiş etin sindirimi, daha hızlı ve daha kolaydır, bu da et tüketiminde harcadığımız çiğneme ve ezme gibi hareketlere daha az enerji harcamamızı, dolayısıyla da beynimize daha fazla enerjinin ayrılmasını mümkün hale getirdi. Nihayetinde de, bu beyinler vejetaryen olma konusundaki bilinçli kararı verebilecek kadar büyüdü.

9. (Pişmiş) Karbonhidrat Yememiz mi?

2015 yılında The Quarterly Review of Biology'de yayımlanan bir araştırmaya göre, büyük beyinlerimiz; karbonhidrat yüklemesiyle mümkün oldu. Atalarımız pişirmeyi bir kez keşfettiklerinde, erişimi etten daha mümkün olan yumru ve diğer nişastalı bitkiler, beyin için harika bir besin kaynağı haline geldi. Tükürüğümüzde bulunan amilaz isimli bir enzim, karbonhidratların, beynin ihtiyacı olan glikoza parçalanmasında yardımcı olur. Evrimsel genetikçi Mark G. Thomas'a göre, DNA'mız amilaz için gerekli genin çoklu kopyalarını bulundurur; bu da yumruların insan beyninin büyümesine yardımcı olduğunu gösterir.

10. İki Ayak Üzerinde Yürümemiz mi?

İnsan evrimindeki kritik dönüm noktası, atalarımızın ağaçlardan inip iki ayak üzerinde yürümeye başlaması olabilir mi? "Savan hipotezinin" destekçileri, iklim değişiminin bu adaptasyona sebep olduğunu iddia ediyor. Yaklaşık 3 milyon yıl önce, Afrika daha da kuru olmaya başladıkça, kıtada ormanlar küçülmeye, geniş ovalar (savan) baskın olmaya başladı. Bu durum, uzun otlar içerisinde ayakları üzerinde dikilerek avcıları gözleyebilen ve açık ovalar boyunca birbirinden uzakta kalan yiyecek ve su kaynaklarını bulabilecek seyahatleri kolaylıkla yapabilen primatların hayatta kalma şansını arttırdı. Savan hipotezindeki bir problem, günümüzün Etiyopya'sında yaklaşık 4.4 milyon yıl önce yaşayan bir insansı tür olan Ardipithecus ramidus'un 2009 yılındaki keşfiyle ortaya çıkmıştır. Çünkü o bölge nemli ve ormanlıktı, ancak "Ardi" iki ayak üzerinde yürüyordu.

11. Adaptasyon Yeteneğimiz mi?

Smithsonian İnsanın Kökeni Programı'ndan Richard Potts, insan evriminin iklimdeki tek bir değişimden ziyade birden fazla değişimden etkilendiğini ileri sürüyor. Potts'a göre, Homo cinsinin yaklaşık 3 milyon yıl önce ortaya çıkışı, ıslak ve kuru iklimler arasındaki şiddetli dalgalanmalara denk geldi. Doğal seçilim sonucunda, beklenmedik ve sürekli değişimlerle başa çıkabilen primatlar hayatta kalıp üreyerek, genlerini sonraki nesillere aktarabildi. Potts'un iddiasına göre, uyum sağlayabilmenin kendisi, insan karakteristiğinin tanımıdır.

12. Birlikten Kuvvet Doğurmamız mı?

Antropolog Curtis Marean, günümüz dünyasıyla uyumlu bir insan kökeni bakış açısı ortaya atıyor: Bizler, en istilacı türüz. Tek bir kıtadaki varlığından on binlerce yıl sonra, atalarımız bütün dünyaya yayıldı. Peki, bu beceriyi nasıl kazandılar? Marean'a göre, kilit nokta; fedakârlıktan değil çatışmadan doğan iş birliğine dair genetik yatkınlıktı. İş birliği yapan primat grupları, rakip gruplar üzerinde rekabet üstünlüğü kazanmış ve böylelikle de genleri kurtulmuştur. Marean, bu eşsiz eğilimin atalarımızın ileri bilişsel yeteneklerine katılması, onların yeni çevrelere adaptasyonunu kolaylaştırdı. Bu durum aynı zamanda da, oyunda değişiklikler yaratan teknolojinin geliştirilmesine de olanak sundu.

Peki bu teorilerin neden hepsi hatalı ve eksikti?

Bu kuramların bazılarının kısmen haklı olduğu noktalar var. Ancak hepsinde de ortak bir yanılgı söz konusu: İnsanlığın tek bir iyi tanımlanmış nitelik veya özellik grubu tarafından tanımlanabileceği ve evrimin tek bir evresinin Homo sapiens'e giden yolda kaçınılmaz bir dönüm noktası olduğu fikridir. Fakat atalarımız, bir "beta testi" değildi. Belli bir duruma erişmek üzere evrimleşmiyorlardı. Onlar sadece, tıpkı Homo erectus ya da Australopithecus gibi hayatta kalmaya çalışıyordu.

Evrimin, insana (ya da herhangi başka bir şeye) erişmek üzere programlanmış bir ilerleyişi yoktur. Edindikleri özelliklerin, geçirdikleri değişimlerin hiçbiri bir dönüm noktası değildi; çünkü araç-gereç yapımı, taş fırlatma, et ve patates yemek, yüksek iş birliği, uyum, büyük beyin ya da avcılık gibi özelliklerin hiçbirinin ortaya çıkan sonucun kaçınılmaz olmasını sağlayıcı bir etkisi yoktur. Her canlı türü gibi bizler de nesilden nesile değişmeye devam ediyoruz ve evrimimiz hâlâ sürüyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir