Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar

İnsan ayağının belirgin özellikleri vardır. Bazı memelilerde bulunan pençeler insan parmaklarının ucunda yoktur. İnsan ayak tabanı yere görece düz olarak basar ve ayak baş parmağı ve ikinci parmak, diğer parmaklara kıyasla daha uzundur. Primat akrabalarımıza kıyasla, baş parmağımız ayak ekseni ile aynı doğrultudadır. Yani ayak baş parmağımız, sağa ya da sola doğru çıkıntı yapmaz. Aslında, bazı bilim insanları, insan ayak şeklinin insan soyuna ait olmanın belirleyici özelliklerinden birisi olduğunu savunur. Bu sebeple, Girit adasında keşfedilen ve kayda değer şekilde insan ayak yapısına benzer özellikler taşıyan 5.7 milyon yıllık ayak izlerinin büyük heyecan yarattığını söyleyebiliriz.

Bu keşfin detaylarını içeren ve Proceedings of the Geologist Association dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, en eski insan ataları Avrupa’nın güneyi ve Doğu Afrika’da dolaşmış olabilir. İzlerin bırakıldığı dönem, Miyosen olarak bilinen bir jeolojik zaman aralığına karşılık geliyor. Sayıları 29 olan bu ayak izlerinin, iki ayak üzerinde dik yürürken yapılan küçük izler olduğu düşünülüyor.  Boyları 94 mm'den 223 mm'ye kadar değişkenlik gösteren bu izler, insan ayak izlerine çok benzer bir yapıya sahip.

Bulunan ayak izlerinin tarihi, foraminifera olarak adlandırılan fosilleşmiş deniz mikroorganizmaları ile yerel tortul kayaçlarının karakteri kullanılarak belirlendi. Foraminifera çok hızlı bir şekilde evrilir ve deniz tortul kayaçları içerdikleri foraminifera temeli üzerinden oldukça kesin şekilde tarihlenebilir. Bu bulgular, 8.5 milyon yıl ile 3.5 milyon yıl zaman aralığını işaret ediyordu. Fakat, 5.6 milyon yıl önce Miyosen’in sonlarında oldukça ilginç bir olay gerçekleştiği biliniyor. Bu tarihlerde bütün bir Akdeniz bir süre boyunca kurumuştu. Bu olay, çevredeki tortullar üzerinde de net izler bıraktı. Bu izlerden yola çıkarak da bu ayak izlerinin muhtemelen 5.7 milyon yıl önce bırakıldığı sonucuna ulaşıldı.

(a)'da iki farklı ayak izi rotasını görebilirsiniz (b) ve (c)'de de, daha detaylı hallerini görebilirsiniz. Görsel üzerindeki R harfi sağ ayağı L harfi de sol ayağı temsil ediyor.

 

Sabit bir şekilde duruşu temsil eden sağ ve sol ayak izleri.

İnsanlığın Beşiği

Birçok araştırmacı uzunca bir süredir, insan soyunun ortaya çıktığı yerin Etiyopya olduğunu öne sürerek insanlığın beşiğinin Afrika’da olduğunu düşünüyor. Çoğu araştırmacı tarafından insanımsı türlere ait olduğu kabul edilen en eski vücut fosilleri Çad'tan Sahelanthropus tchadensis (yaklaşık 7 milyon yıllık), Kenya'dan (yaklaşık 6 milyon yıllık) Orrorin tugenensis ve Etiyopya'dan Ardipithecus kadabba (yaklaşık 5.8 -5.2 milyon yıllık).

Bununla birlikte, bilinen en eski ayak izleri Tanzanya'daki Laetoli'de bulundu ve bir sonraki jeolojik zaman aralığından, Pliosen'den kalma. Bu ayak izleri, 3.66 milyon yaşında ve Trachilos'tan daha çok insana benzeyen bir türe ait olduğu düşünülüyor. İkinci en eski izler de  Ileret'teki Homo erectus (1.5 milyon yıl önce) tarafından bırakıldı ve bugün kendimizin bırakabileceği izlerle çok küçük farklılıkları var.

Trachilos  izleri gerçekten bir erken insan atası tarafından yapılmışsa, insan atalarının biyocoğrafik aralığını doğu Akdeniz'i de kapsayacak şekilde genişletmemiz gerekecek. Girit, o tarihlerde bir ada değildi ve antik Yunan anakarasına bağlıydı. Ayrıca, Akdeniz’i çevreleyen bölge de şimdikinden çok daha farklıydı. Şimdiki perspektiften bakıldığında, insanımsıların yaşam alanının bu denli genişletilmesine  şüpheyle yaklaşılabilir.  Çünkü Çad, Etiyopya ve Kenya'daki Miyosen dönemden bilinen insanımsı yerleşim yerleri, araştırmacıların da belirttiği gibi Sahra Çölü genişliğiyle kuzeydoğu Akdeniz sahillerinden ayrılıyor. Yalnızca Nil vadisi ve Levant, oldukça zayıf ( ve süreksiz) yaşam alanı zincirini temsil ediyor.

Fakat, Messini'deki koşullar çok farklıydı; kuzeydoğu Afrika'daki muson yağmurları, Eonile ve Eosahabi (Libya) nehirleri boyunca kuzeye doğru ve güneyden de günümüzden çok daha büyük olan Çad Gölü'ne doğru akan sular, sulak alanları yarattı ( Griffin, 2001). Erken insanımsıların yayılmasını engelleyecek ve yaşamsal zorluk çıkaracak etmenlerin bölgede bulunduğuna dair bir kanıt yok. Dolayısıyla, makalede de söylendiği gibi, Trachilos ayak izleri üzerinden yapılan insanımsıya ait olduğu yorumu biyocoğrafik olarak mantıksız değil.

Bu keşif, ‘’El Graeco’’ takma adı konulmuş apeye ait olan, 7 milyon yıllık Yunan ve Bulgar diş fosili keşfinin duyurulmasından yalnızca aylar sonra duyuruldu. En apeye ait fosil olma unvanı kazanan bu fosilden sonra, bazı araştırmacılar, insanların Afrika'da evrimleşmeden yüz binlerce yıl önce Avrupa'da evrimleşmeye başladığı önermesinde bulundu. Fakat, birçok bilim insanı bu önermeye şüpheyle yaklaşıyor. Hem Avrupa hem de Afrika'da Miyosen dönemden bulguların varlığı, her iki kıtanın da grup için muhtemel anayurt olduğunu gösteriyor. Teorik olarak, El Graeco, Trachilos'un ayak izlerinden sorumlu olabilir, ancak herhangi bir uzuv veya ayak kemiği bulgusu olmadan bunun doğru olduğunu söylemek imkansız.

Çalışmanın baş yazarı Gerard Gierlinski 2002'de Girit'te tatil yaptığı sırada ayak izlerini tesadüfen keşfetti. Polonya Jeoloji Enstitüsü’nde ayak izleri konusunda uzman olan paleontolog Gierlinski, ayak izlerini memeli olarak tanımlamasına rağmen daha fazla yorumlamadı. 2010 yılında Gierlinski, Uppsala Üniversitesi'nde paleontolog olan Grzegorz Niedzwiedzki (2. yazar) ile birlikte ayak izlerini ayrıntılı bir şekilde incelemek için siteye geri döndü. Yapılan çalışma sonucunda ayak izlerinin insan benzeri türler tarafından yapıldığı sonucuna ulaşıldı. Görsel Telif: Andrzej Boczarowski

Çalışmanın baş yazarı Gerard Gierlinski 2002'de Girit'te tatil yaptığı sırada ayak izlerini tesadüfen keşfetti. Polonya Jeoloji Enstitüsü’nde ayak izleri konusunda uzman olan paleontolog Gierlinski, ayak izlerini memeli olarak tanımlamasına rağmen daha fazla yorumlamadı. 2010 yılında Gierlinski, Uppsala Üniversitesi'nde paleontolog olan Grzegorz Niedzwiedzki (2. yazar) ile birlikte ayak izlerini ayrıntılı bir şekilde incelemek için siteye geri döndü. Yapılan çalışma sonucunda ayak izlerinin insan benzeri türler tarafından yapıldığı sonucuna ulaşıldı. Görsel Telif: Andrzej Boczarowski

Alternatif Çözümler

Bulguları yorumlamanın başka yolları da var. İnsan benzeri ayak yapısının kendine has özellikleri birden fazla kez evrimleşmiş olabilir. Bu izler, ayak anatomisi ve yürüyüş tarzı bizimkine benzemeyen ve şimdiye dek keşfedilmemiş bir Miyosen dönem primatı tarafından bırakılmış olabilir. Fosil kayıtlarında, iki farklı canlının belirli bir yaşam tarzında birbirine benzer anatomik özellikleri adaptasyon olarak geliştirebildiği örnekler mevcut. Fakat, Trachilos ayak izlerinde ‘’yakınsak evrim’’ olarak adlandırılan bu durumun varlığını öne sürmemizi sağlayacak bir şey yok.

Yakınsama, nadiren mükemmel kopyalar üretir. Bunun yerine, tıpkı köpek balığı ve yunusu karşılaştırdığımızda görebileceğimiz gibi benzerlik ve farklıkların garip bir karışımı alınır. Tekrar Trachilos ayak izlerini ele alalım. Birkaç farklı özelliğin bu canlının ayağında bulunduğunu düşünelim. Örneğin, bu ayak izlerini bırakan canlının ayak parmakları insan benzeriyken, ucunda pençeleri de olabilir mi? Bu örnekteki gibi özellikler, insan benzeri ayak yapısının özelliklerinin yakınsak olabileceğinden şüphelenmemizi sağlayabilirdi. Ancak, Trachilos ayak izlerinde böylesi uyumsuz özellikler bulunmuyor. Bu ayak izleri, tamamen ilkel insanımsı ayak izlerine benziyor.

Afrika’nın ötesinde bir yerin insanlığın beşiği olabileceği önermesini içeren böylesi bir çalışmanın yayımlanmasının oldukça zor olduğunu söylemek gerekiyor. Ancak, bu çalışmanın arkasında duran bilim insanlarının, ayak izleri konusunda toplamda 400’den fazla makale yayımlamış olması, güvenilirliği artırıyor.

Sonuçlar tartışmalı olmasına rağmen, Doğu Afrika'daki erken insanımsılar hakkındaki bulguların hikayenin tamamını anlatmadığı bu çalışma tarafından işaret ediliyor. Dolayısıyla elde edilen bulgulara daha dikkatli yaklaşmak gerek.

Bilim insanları şu anda ayak izlerinin bulunduğu bölgede fosil bulabilmek için çalışma yürütüyorlar. Eğer bulabilirlerse, bu vücut fosilleri izleri bırakan canlı hakkında daha detaylı bilgi edinmemizi sağlayacak.

Bulgular Evrim Teorisini Çürütüyor mu?

Yukarıda değindiğimiz bilgiler üzerinden, böylesi bir sorunun sorulmasının bile saçma olduğu aşikar. Ancak, birçok haber kaynağında, Girit adasında bulunan ayak izleri üzerinden bilim insanlarının evrimi çürüttüğü öne sürüldü. Öncelikle ilgili çalışmanın böyle bir gayesinin olmadığını belirtelim. Araştırmacıların ilgili makalede belirttiği ve bizim de yazımızda konu ettiğimiz gibi, bulgular birçok soruyu beraberinde getiriyor. Ancak bunların arasında evrimin varlığını sorgulayan herhangi bir soru yok.

Araştırmacılar, makalenin sonuç bölümünde, bulunan ayak izleri üzerinden iki alternatif yorum sunduklarını belirtiyorlar. Trachilos’taki izlerin insanımsı bir türe ait olduğuna yönelik önerme, insanımsı türlerin erken evriminin yanı sıra iki ayak üzerinde durmanın ve entaksonik ayağın evrimini anlamamız açısından önemli etkilere sahip olabilir. Araştırmacılara göre, her ne kadar keşfedilen ayak izlerinin 3 boyutlu yapısı tam anlamıyla korunmamış olsa da, yetersiz ayak izi fosilleri de değiller. Araştırmacılar, yürüttükleri morfometrik analizlerin temelini oluşturan dış hatların oldukça net olduğunu belirtiyorlar. Her ne kadar taksonomik bir sınıflandırmanın bu izler üzerinden yapılması doğru olmasa da, ilgili bölgede yürütülecek çalışmalar sonrasında eğer kemik fosilleri ve/veya daha fazla ayak izi kalıntısı bulunabilirse, bu izlerin sahibinin ne olduğu çözümlenebilir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir