Omurgalı hayvanlar, Chordata (Kordalılar, Kordonlular, Sırt-iplikliler) şubesi altında incelenen bir alt-şube oluşturur. Kordalılar şubesinin (filumunun) alt-şubeleri şunlardır:

  • Tulumlular (Lat. Tunicata) alt-şubesi: Türkçe olarak Mantolular ve Gömlekliler adları da kullanılır. Latince Urochordata yani Kuyruktan-kordonlu da denir.
  • Kafadan-kordonlular (Lat. Cephalochordata) alt-şubesi: Türkçe olarak Baştan-iplikler adı da kullanılır. Latince Acrania yani Kafatassız da denir.
  • Omurgalılar (Lat. Vertebrata) alt-şubesi: Latince Craniata yani Kafataslı da denir.
Kordalılar şubesinin üç alt-şubesinin temel özellikleri (şematik, Storer ve ark., 1979’dan değiştirilerek).
Kaynak: Omurgalılar Sistematiği - A.Budak & B.Göçmen & A.Mermer & U.Kaya
(Ege Üni. Yayınları – Fen Fak. Yayın No:81) ISBN: 9789754835496

Kordalıların Ortak Özellikleri

Sırt kordonu olan hayvanların tümünde görülen başlıca üç özellik vardır:

(1) Notokorda adlı yapının yani sırt kordonunun, canlının yaşamının bir dönemi veya tamamı boyunca bulunması: Sırt tarafında çubuk şeklinde destekleyici bir yapı olması, kordalıların en önemli özelliğidir ve şubenin adı bu özelliğe istinaden verilmiştir. Notokorda (Lat. Chorda dorsalis; sırt kordonu), koyu pelte kıvamında olan ve elastik bir çubuğa benzeyen bir kordondur. Omurgalılarda içi vakuollü hücrelerden, Kafadan-kordonlularda kas plaklarından, Tulumlularda ise vitellüsü bol hücrelerden meydana gelir. Dış taraftan, bağ dokusundan yapılma bir kılıfla örtülüdür. Sindirim borusunun üst kısmında yer alır. Notokorda, bir kordalının ya tüm yaşamı boyunca varlığını sürdürür ya da embriyo evresi ilerlerken omurlardan oluşan omurgaya dönüşür.

(2) Sinir sisteminin bir boru şeklinde olup, hep bedenin dorsal (sırt) tarafında bulunması: Kordalıların tümünde, boru şeklindeki sinir sistemi dorsal tarafta yani sırtta, notokordanın üstünde bulunur (kordasızlarda sinir sistemi ventral tarafta yani karındadır). Sinir sisteminin ilksel şekline “sinirsel (nöral) boru” denir. Dış taraftan, prizmatik tek katmanlı hücreler olan “Ependym” hücreleriyle kuşatılmıştır. Embriyoda sırt tarafın içe çökerek, kenarların arkadan başlayarak öne doğru kaynaşmasıyla oluşur. Nöral borunun ön tarafında beyin oluşur; cidarında sinir hücreleri ve glial hücreler yer alır. Bazı formlarda (Branchiostoma) duyu hücreleri içerir. Kordalılarda sinir sisteminin esas yapısı, bir boru şeklinde olmasıdır; yani içinde bir kanal uzanır. Bu kanal, yüksek omurgalılarda iyice daralmış olsa da, izi hâlâ mevcuttur (insanda da omuriliğin ortasında çok dar da olsa bir kanal vardır). İlksel kordalılarda bu kanal daha geniştir. Yüksek kordalılarda nöral boru gelişimin ilk evrelerinde görülür (insan embriyosunda da büyük kanallı şekilde başlar); gelişim ilerlerken bu kanal sinir dokusu ile dolarak küçülür. Bu şekildeki yani boru şeklindeki sinir sistemi, başka hiçbir şubede bulunmaz.

(3) Solunum sisteminin sindirim borusunun ön tarafında, yutakta solungaç yarıkları şeklinde bulunması: Sindirim borusunun ön tarafında oluşan solunum sistemi, solungaç veya akciğer şeklinde olabilir. Kordalılar dışındaki başka hiçbir hayvan grubunda, solunum organlarının sindirim borusu ile bağlantısı bulunmaz. Sucul kordalıların solunum organı olan solungaçların yarıkları, sindirim borusunun ön kısmı olan yutak (farinks; Lat. Pharynx) duvarına açılır. Solunum için solungacı olmayan karacıl kordalılarda yani akciğer ile solunum yapanlarda bile yutağa açılan solungaç yarıkları, erken embriyonik evrede görülür.

Kordalıların hepsinde rastlanan özellikleri gösteren şema.
Kaynak: Omurgalılar Sistematiği - A.Budak & B.Göçmen & A.Mermer & U.Kaya
(Ege Üni. Yayınları – Fen Fak. Yayın No:81) ISBN: 9789754835496

Omurgalılar dışında kalan kordonlulardan “Protochordata” olarak söz edilir; bu iki alt-şubede yani kafadan-kordonlularda ve kuyruktan-kordonlularda omurga bulunmaz ve tüm üyeleri denizde yaşar. Ayrıca bazı araştırmacılar, denizde yaşayan ve “Hemichordata” adıyla bilinen Yarım-kordonluların da Kordalıların bir alt-şubesi olarak düşünülebileceği kanısındadır. Yarım-kordonluların bir diğer ismi de “Brachiotremata” olup, “bağırsakla-soluyan” anlamına gelir. Bunlarda notokorda kısa ve önde, sinir sistemi epidermis içerisindedir.

Kordalılar şubesine ait temel sistematik gruplar ve özellikleri.
Kaynak: Omurgalılar Sistematiği – A.Budak & B.Göçmen & A.Mermer & U.Kaya
(Ege Üni. Yayınları – Fen Fak. Yayın No:81) ISBN: 9789754835496

 

Omurgalıların Başlıca Özellikleri

Omurgalıların hepsi bilateral simetrili (vücudun tam ortasından geçen bir düzlemin, vücudu iki eş yarıya ayırdığı simetriye sahip) hayvanlardır. Vücut genelde baş, gövde ve kuyruk olmak üzere üç farklı bölgeye ayrılmıştır (kuyruk, anüsten sonra gelen kısma denir ve bazı formlarda kısmen ya da tamamen körelmiştir). Genel olarak gövdenin yanlarında harekete yarayan iki çift uzuv bulunur. Deri, ektoderm kökenli Epidermis ve mezoderm kökenli Dermis olmak üzere iki katmandan oluşur. Üst deri (Epidermis) çok-katmanlı epitelden, alt deri (Dermis) ise öz bağ dokudan oluşur. Embriyo gelişirken oluşan notokordanın yerini, kısmen veya tamamen ayrı parçalardan yani omurlardan oluşan omurga (belkemiği) alır; grubun adı da bu özelliğe dayanarak konmuştur. Omurganın devamı olarak hayvanın baş kısmında kafatası oluşur. Omurga ve kafatası, aşağı omurgalılarda kıkırdaktan, yüksek omurgalılarda kemikten meydana gelir.

Vücudun ön ve ventral tarafında 2, 3 veya 4 bölmeli kalp bulunur. Kanlarında akyuvar ve alyuvar vardır. Dolaşım sistemleri kapalıdır; kan sadece damarlarda dolaşır yani vücut boşluklarında (sölom) dolaşmaz. Sindirim sisteminde karaciğer ve pankreas önemli sindirim bezleridir. Sölom boşlukları iyi gelişmiştir. Boşaltım organı olarak böbrekler iş görür. İç salgı bezleri (endokrin bezler) olarak hipofiz ve tiroid iyi gelişmiştir.

Omurgalıların Sınıflandırılması

Bugün yaşayan omurgalılar 7 sınıfa ayrılır:

  1. Cyclostomata (Yuvarlak-ağızlılar)
  2. Chondrichthyes (Kıkırdaklı balıklar)
  3. Osteichthyes (Kemikli balıklar)
  4. Amphibia (İki-yaşayışlılar)
  5. Reptilia (Sürüngenler)
  6. (Kuşlar)
  7. Mammalia (Memeliler)
Omurgalılar alt-şubesinin içerdiği 7 sınıftan üçü sucul, üçü karacıl türleri kapsarken,
iki-yaşayışlı (amfibi) türler de bir diğer sınıfı oluşturur.

1. Yuvarlak Ağızlılar

Taşemen balığının ağzı görülüyor.
(Foto kaynak: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Lamprey_mouth.jpg)

Günümüzde yaşayan omurgalıların en basit yapılı olanları Yuvarlak-ağızlılardır. Bu sınıftakilerin çenesi yoktur; bu nedenle Agnatha (Çenesizler) olar da adlandırılırlar. Vücut silindir şeklinde ve uzunca yapılıdır; yılan balıklarına benzerler. Vücudun ön tarafında olan ağızları yuvarlak ve emicidir; sınıfın adı da buradan gelir. Derilerinde pul yoktur. Ağızlarında çene yoktur. Gövde yanlarında çift yüzgeçler bulunmaz. Ağızlarında keratinden oluşan dişler vardır. Dış burun deliği tek ve başın üst kısmında, median hat üzerinde yer alır. İskelet kıkırdak, kafatasları ilkel yapıdadır. Üreme organları tektir; kanalları yoktur ve doğrudan doğruya dışarı açılır. Gelişim bazı türlerde doğrudan, bazılarında başkalaşım (metamorfoz) ile olur. Notokorda hep mevcut bulunur. Kalpleri 2 gözlüdür. Sülük ve taşemen (bufa) balığı bu sınıftandır.

2. Kıkırdaklı Balıklar

Bahamalar’da yüzen bir kaplan-köpekbalığı
(Foto kaynak: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Tiger_shark(2).jpg)

Bu sınıftaki omurgalıların hepsinin iskeletleri kıkırdak yapıdadır ama bu sınıfın dışında kalan kıkırdak iskeletliler de vardır. Kıkırdak yapıdaki iskelet ilkel bir özellikten çok , yozlaşmış bir özellik olarak kabul edilir. Çünkü ilkel kemikli balıkların fosilleri Siluryen’de bulunmuş olmasına rağmen, Kıkırdaklı-balıkların en yakın akrabası olan Placodermi fosillerine Devonyen’de, diğer bir deyişle günüme daha yakın bir dönemde rastlanmıştır. İskeletin bazı kısımlarında kalkerleşme görülmesine karşın, bu sınıfın hiçbir örneğinde kemik yapıya rastlanmaz. Omurgalılarda çene ilk olarak bu grupta başlar. Ayrıca deride pullar, tek yüzgeç yerine çift yüzgeçler ve çift halde gonadlar ve her bir iç kulakta 3 adet yarım daire kanalı da ilk kez bu sınıfta görülür. Üreme organları çift hâldedir; kanallar kloaka açılır. Gelişim doğrudan gerçekleşir yani başkalaşım geçirmezler. Notokorda hep mevcut bulunur. Kalpleri 2 gözlüdür. Köpekbalığı, vatoz ve deniz kedisi (kimera) bu sınıftandır.

3. Kemikli Balıklar

Sarı levrek (Lat. Perca flavescens)
(Foto kaynak: Wikimedia)

Bu sınıftakilerin çoğunda iskelet kemikten oluşuyor olmakla birlikte, aralarında iskeletinin bir kısmı kıkırdak olanlar da vardır. Kıkırdaklı balıklarda olmayıp, kemikli balıklarda bulunan önemli bir özellik “hava kesesi”dir. Bu organın içi gazlarla (oksijen, azot, karbon dioksit) doludur. Hava kesesi kemikli balık gruplarına göre solunum organı olma, hidrostatik organ olma ve ses dalgalarının iletimi gibi değişik işlevlere sahiptir. “Yüzme keseleri” de denen bu keseler sindirim borusunun üst tarafında bulunur ve bazılarında yutakla bağlantılıyken, bazılarında bağlantısızdır. Yutakla bağlantısı olmayan keseler bir çeşit “hava kesesi” durumundadır. Balığın özgül ağırlığını düzenleyen ve yüzmede işlevi olan bir organ (hidrostatik organ) hâline gelmiştir. Kesenin ön bölgesinde, kandan oksijen alıp keseye veren özel hücreler, arka bölgesindeyse oksijeni keseden uzaklaştıran hücreler gelişmiştir. Suyu kuruyan nehirlerde yaşayan balıklarda (Dipnoi yani Akciğerli balıklarda) ise yüzme kesesinin yutakla bağlantısı sürmüş ve balığın havayla solunum yapabildiği bir organ durumunu almıştır. Bu farklılaşma akciğerlerin ilk taslağıdır. Kalpleri bir karıncık ve bir kulakçık olmak üzere 2 gözlüdür. Kemikli balıkların kökeninde kıkırdaklı balıkların olmadığı, bunların tıpkı kıkırdaklı balıklar gibi Ostrocodermi-Placodermi arası özelliğe sahip bir atadan geldiği düşünülmektedir.

Kemikli balıkları kıkırdaklı balıklardan ayıran başlıca özellikler şöyle sayılabilir:

  • Genelde sikloid veya ktenoid pullu, çok azında ganoid pul bulunur.
  • Kuyruk yüzgeci genelde homoserk veya difiserk, çok azında heteroserk tiptedir.
  • Solungaçlar ortak bir boşluk içinde ve operkulum ile örtülüdür.
  • İskelet az veya çok kemikleşmiş, notokorda bazılarında kalıntı hâlindedir.
  • Ekseri türlerde yüzme kesesi (hava kesesi) bulunur.
  • Kıkırdaklı balıklardaki bir çift kopulasyon (çiftleşme) organı bunlarda yoktur; bazı vivipar türlerde anal yüzgeç önünde tek bir çiftleşme organı bulunur.
  • Çoğunda, erginden oldukça farklı bir larva evresi vardır.
  • Ekseri türde ağız terminal konumludur.

4. İki-yaşayışlılar (Amfibiler)

İki-yaşayışlıların üç ayrı tip temsilcisi görülüyor: Sesilyen (solucanımsı), kurbağa ve semender.
(Foto kaynak: https://www.britannica.com/animal/amphibian/Form-and-function)

Bu sınıfın kapsamına, birbirinden oldukça farklı görünümde olan ve günümüzde yaşayan 3 tip hayvan dahildir: Kuyruksuz kurbağalar (Anura, Salientia), Kuyruklu kurbağalar (Semenderler, Urodela, Caudata) ve ilk bakışta yılan veya solucana benzeyen Bacaksız kurbağalar (Sesilyenler, solucanımsılar, Apoda, Gymnophiona). Fosil türler (Icthyostegalia grubu) hariç, vücut üzeri tamamen çıplaktır; pul, tüy, kıl gibi deri türevleri bulunmaz. Yalnız Apoda’da deri içinde küçük pullar vardır.  Derileri bolca bez içerir; bazı bezlerin saldığı mukus maddesi deriyi nemli tutar. Balıklarla beraber, omurgalıların Anamnia grubuna dahildir; zira embriyolarında amniyon zarı bulunmaz. Kalpleri iki kulakçık ve bir karıncık olmak üzere 3 gözlüdür. Perennibranchiata grubu hariç, vücut ve akciğer olmak üzere iki ayrı dolaşıma sahiptirler. Yine Perennibranchiata grubu hariç, genelde 4 tip solunum görülür: Akciğer solunumu (erginde), solungaç solunumu (larvada), deri solunumu ve ağız içi-yutak boşluğu solunumu. Yumurtalarını çoğu suya bırakır ve yumurta kılıfı yumuşak, jelatinimsidir. Ascaphus cinsi ve Apoda takımı hariç, iki eşey arasında kopulasyon (çiftleşme) yoktur; “ampleksus” denilen kucaklaşma olur ve bu olaydan sonra eşler eşey hücrelerini dışarı salgılar. Gelişimleri genellikle larva evresinden geçer ancak bazı türlerde doğrudan gelişime rastlanmıştır. Tatlı suda yaşarlar; aralarında acı suya ve çok hafif tuzlu suya dayanabilen az sayıda örnek de vardır.

İki-yaşayışlılar, omurgalılar içinde sudan karaya çıkışı temsil eden bir gruptur. Paleontolojik bilgilere göre Amfibilerin, Crossopterygii adlı balık grubundan türediği düşünülmektedir. Devonyen’de karaya çıkmaya başladıkları sanılan bu grubun solunum sisteminde, dolaşım sisteminde ve uzuvlarında değişiklikler meydana gelmiştir. Solunum sisteminde, solungaçlar yerine akciğerler iş görmeye başlamıştır. Balık gruplarının bir kısmında bulunan hava keseleri, kara omurgalılarındaki akciğerlerle homologtur; zira her iki yapının da kökeni sindirim borusunun ön kısmıdır. Dipnoi grubu gibi “çift solunumlu” balıklar, solungaçlardan başka hava kesesiyle de solumaya ve doğrudan doğruya havadaki oksijenden yararlanmaya başlamıştır. Kurbağada bu bir adım daha ileri giderek, hava kesesi ilksel akciğer şeklinde görülür.

Dolaşım sisteminde de farklılaşma görülür. Balıkta tek dolaşım vardır; kalpte daima kirli kan bulunur. Daha sonra temizlenmek üzere solungaçlara gönderilir ve temizlenmesinin ardından dorsal aortaya geçip vücuda dağılır ve kirli olarak kalbe döner. Kurbağaların erginleri de dahil olmak üzere akciğerli kara omurgalılarında ise kalbe kirli olarak gelen kan, temizlenmek için önce akciğerlere gönderilir ve oradan tekrar kalbe döner. Buna “Küçük Dolaşım” denir. Daha sonra kan kalpten vücuda dağılır ve tekrar kalbe döner ki bu da “Büyük Dolaşım”dır. Kara omurgalıları için tipik olan bu çift dolaşım, ilk kez iki-yaşayışlılarda görülmeye başlar (tüm hayatları boyunca solungaçlara sahip olan Perennibranchiata grubu hariç). Yine balıkta tek olan kalpteki atrium, akciğerlerin gelişimiyle birlikte, ilk kez amfibilerde iki odacıklı bir hâl alır ve bu nedenle çift atrium bulunur.

Bilindiği gibi, Chondrichthyes’ten itibaren balıklarda pektoral (göğüs) ve pelvik (kalça) yüzgeçler olmak üzere, çift yüzgeçler görülür. Ancak bugün yaşayan balıklar ile bugün yaşayan iki-yaşayışlılar arasında uzuv karşılaştırması yapılırsa, benzerlik görmek zordur. Şu an yaşayan balık türlerinin iskeleti, amfibi uzuvlarının kökeni olmaya uygun değildir; iskeletleri buna müsait değildir. Çünkü çift yüzgeçler, kemerlere birkaç kemikle bağlıdır; yapılarında benzerlik yoktur. Bu nedenle iki-yaşayışlıların uzuvlarının kökenini başka grupta aramak gerekir. Balıklardan eski bir grup olan Crossopterygii’nin (Saçak-yüzgeçliler) uzuv iskeleti ile ilksel amfibi bacak iskeleti aynı yapıdadır. Her ikisinde de kemere bağlantı tek kemik iledir. Saçak-yüzgeçliler grubunun bir kısmını oluşturan ve Osteolepidae olarak adlandırılan balıkların, kurbağalar da dahil olmak üzere kara omurgalılarının atası olduğu düşünülmektedir.

5. Sürüngenler

Yaşayan sürüngen takımları:
Timsahlar, Pullular, Kalak-başlılar ve Kaplumbağalar.
(Görsel Telif: RVC )

Sürüngen sınıfının altındaki 16 takımdan sadece 4 takımın temsilcileri günümüzde yaşamaya devam etmektedir: Timsahlar, Pullular, Kalak-başlılar ve Kaplumbağalar. Sürüngenler, Omurgalıların “Tetrapoda” yani “Dört-ayaklılar” denilen kara omurgalıları grubundadır. Embriyolarında amniyon zarı bulunur. İlksel bir özellik olarak, hâlâ iki-yaşayışlılarda olduğu gibi çift aorta yayı bulunur. Kalpleri 3 gözlü ile 4 gözlü arasında bir yapı sergiler. Genel olarak, kalpleri 2 atrium ve tam olmayan interventrikular septum ile kısmen ikiye bölünmüş bir ventrikulus içerir. Timsahlarda ventrikulustaki bu bölünme tamdır ancak çok küçük bir kanal, Foramen Panizzae ile sağ ve sol sistemik (aortik) yaylar kalpten çıkarken bağlantı kurar. Bu şekilde kalbin sağındaki kirli ve solundaki temiz kan bir dereceye kadar karışır. İki-yaşayışlılarda olduğu gibi, sürüngenlerde de dış kulak bulunmaz. Fakat iç kulakta işitme ve denge organının geliştiği yer olan zar dolambaçta (Labirinth) yarım daire kanallarının hemen altındaki Sakkulus’un bir çıkıntısı şeklinde gelişen Lagena kısmı az-çok aşağı doğru uzamış durumdadır. Amfibilerde bu yapı ancak iz hâlindedir. Orta kulakta, amfibi ve kuşlarda olduğu gibi, titreşimleri iç kulağa ileten Columella kemiği bulunur.

Yumurtalarının etrafında sert bir kalker kabuk bulunur. Karasal yaşama uyum, böyle bir yumurta tipine sahip olmakla mümkün olmuştur. Kabuk yumurtayı kuraklığa ve mekanik etkilere karşı korur. Gelişimlerinde larva evresi yani başkalaşım yoktur. Çoğu ovipar olmakla birlikte, bazılarında (örn. Scincidae ailesinde, Chalcides ocellatus’ta) gerçek viviparlık da görülür. Derileri keratin (epidermik) pullar ve plaklarla örtülüdür. Derileri bez bakımından fakir ve kurudur. Solunum daima akciğerle yapılır. Sucul kaplumbağalarda, bol kılcal kan damarlı olan kloak ile de solunum yapılabilir. Kaplumbağalar hariç sürüngenlerin çenelerinde gerçek dişler bulunur.

Sürüngenlerde kafatası örtüsünde, amfibilere göre büyük değişiklikler görülür. Yanak yahut şakak bölgesinde Temporal fenestra denen deliklerin gelişmesi karakteristiktir. Çene kaslarının geçtiği bu delikler nedeniyle, bu bölgedeki kemik sayısında azalma olmuştur. Şakak bölgesinde bu açıklıkların bulunup bulunmaması, varsa sayısı ve yerleşimleri açısından temel olarak 5 kafatası tipi ayırt edilir: Diapsid (altta ve üstte iki açıklık), Anapsid (açıklıksız), Sinapsid (altta tek açıklık), Örapsid (ortada tek açıklık), Parapsid (üstte tek açıklık). Bunlardan son üçü fosil sürüngenlerin özellikleri olup, kaplumbağalar Anapsid ve günümüzde yaşayan diğer sürüngenler Diapsiddir. Memeli benzeri sürüngenlerde (Synapsida:Therapsida), kafatasının alt çeneye eklem yaptığı Kuadrat kemiği, Mezozoik’in başlarında küçülmeye başlamış ve değişerek memelilerin orta kulak kemiklerinden Örs’ü (Incus) meydana getirmiştir. Bu esnada çok sayıda kemikten oluşan alt çene, başlangıçta sadece Articulare ile Kuadrat arasında oluşan bir eklemle eklemlenirken (Primer Çene Eklemi), evrimsel süreç içerisinde alt çenedeki Articulare hariç küçük kemikler, en büyük kemik eleman Dentale’nin yapısına katılmış ve altçene tek bir kemik (Mandibula) hâline gelmiştir. Ayrıca Articulare kafatası kemikleri arasına katılmış ve yine orta kulağın işitme kemiklerinden olan Çekiç’i (Malleus) oluşturmuştur. Kemiklerde meydana gelen bu indirgenmeyle birlikte, memeliler için tipik olan “Sekonder Çene Eklemi” gelişmiştir. Bu eklem nihai olarak memelilerde kafatasının şakak kemiklerinden Squamosum kemiği ve tek parça hâline gelen Dentale (Mandibula) arasında olur.

Memeli benzeri sürüngenlerde görülen önemli bir başka farklılık da soluk ve sindirim borularının tam ayrılmasını sağlamak üzere, ağız ve burun boşluğu arasında ikincil bir damak oluşturma eğilimidir. Bu durum sadece fosil Therapsida takımında değil, ayrıca günümüzde yaşayan kaplumbağa ve timsahlarda da görülür. Sekonder damak başlangıcı, yaşayan gruplardan özellikle kaplumbağalarda barizdir. Damak kompleksine ait önemli bir kemik, Ectopterygoid tamamen kaybolur.

6. Kuşlar

Kosta Rika’da yaşayan bir Tukan kuşu (Lat. Ramphastos sulfuratus)
(Görsel Telif: T. Tschleuder / CC BY-SA 3.0.)

Kuşlar genellikle 2 alt-sınıfta incelenir: Eski Kuşlar (Archaeornithes, Saururae, Kertenkele-kuyruklular) ve Yeni Kuşlar (Neornithes). Eski Kuşlar’ın ağzında hakiki dişler olup, kanat benzeri ön uzuvlarında uçları tırnaklı 3 tane parmak bulunur. Uzun kuyruklarındaki omurların her birinden bir yelpaze şekillendirecek tarzda bir çift kuyruk teleği çıkar. Böyle bir kuşun, sürüngenlerle kuşlar arasındaki geçişi temsil ettiği düşünülür. Yeni Kuşlar alt-sınıfına bugün yaşayan tüm kuşlarla birlikte, bazı fosil türler de dahil edilir. Fosil türlerde çeneler dişli, yaşayanlarda dişsizdir. Ön uzuvlarında serbest parmak bulunmaz. Kuyruk kısa olup, kuyruk tüyleri genellikle yelpaze değil demet şeklindedir (tavus kuşu ve hindide yelpazedir).

Kuşlar, dinozorların da atası olan fosil takım Thecodontia’dan türemiş olan sıcakkanlı formlardır. Yeni bir uçma tarzı geliştirerek dağılış alanlarını genişletmiş ve çeşitli biyotoplara uyum sağlamışlardır. Derileri, sürüngen pulu ile memeli kılının homologu olan epidermik (ektoderm) kökenli tüyler ile örtülüdür. Oldukça ince olan derilerindeki yegane bezler, dış kulak çevresi ve kuyruk üstünde bulunan yağ bezleridir. Bu bezlerin salgıları ile tüyler devamlı yağlanır. Ayrıca bazı deniz kuşlarında (örn. penguen ve martı) gözün üst kısmında fazla tuzu atmaya yarayan tuz bezleri de vardır.

Ön uzuvları kanat şeklini almıştır. Uçan sürüngenler olan pterozorlardan ve uçan memeliler olan yarasalardan farklı olarak, canlı dokudan oluşa ve kan damarlarıyla beslenen uçma derisi yerine, kuşlarda çoğunlukla ölü ve keratinleşmiş hücrelerden oluşan tüylü kanatlar bulunur. Kalpleri 4 tam bölünmüş odacıklı olup, çift aorta kökü yoktur. Sadece sağ sistemik aorta yayı bulunur. Kalplerinde kirli kan ile temiz kan asla karışmaz; sıcakkanlı hayvanlardır. Solunum sistemlerinde akciğerlerin belli bölgelerinde hava keseleri gelişmiştir. Bu keseler, vücut özgül ağırlığının azaltılmasına yaradığı gibi, özellikle büyük kemiklerin iç taraflarına kadar girerek, kemiklerin içinin boş olmasını ve hafif bir hâl almasını sağlar. Ayrıca pek çok kuş türünde, deride hava keseleri irtibatta olan ve istendiğinde doldurulup boşaltılabilen kısımlar bulunur. Kuşların idrar kesesi yoktur; idrar sindirim atıkları ile birlikte kloak yoluyla atılır.

7. Memeliler

Yumurtlayan memelilere örnek:
Platipus [Fotolar: Yumurtadan çıkmakta olan platipus
Anne sütü içmekte olan platipus
Keseli memelilere örnek: Kanguru
Döleşli memelilere örnek: Zürafa 

 

Memeliler 3 alt-sınıfa ayrılır: Yumurtlayan memeliler, Keseli memeliler ve Plasentalı memeliler. Yumurtlayan memelilerde, daha aşağı omurgalılardaki gibi kloak bulunur; yani tek deliklilerdir. Hem sindirim, hem boşaltım, hem de üreme sisteminin ürünleri bu tek delikten dışarı atılır. Süt bezleri basit, dallanmamış alveolar tipte olup, ter bezlerini andırır. Meme başı bulunmaz ve yumurtadan çıkan yavrular annenin süt bezlerinin açıldığı çukurlukları yalayarak beslenir. Çeneler gaga şeklinde, keratin boynuzsu madde ile kaplıdır. Günümüzde yaşayan temsilcileri, sadece Avustralya’da bulunan ornitorenk (platipus) ile ekidne türleridir.

Keseli memelilerde sindirim borusu anüs ile sonlanır; yani çift deliklilerdir. Embriyo az gelişmiş olarak doğar ve gelişimine annenin kesesi içinde devam eder. Yavru kese içindeki memeye takılı olarak süt ile beslenir. Günümüzde yaşayan temsilcileri, Avustralya’da ve Amerika kıtasında bulunur. Bugün yaşayan memeli türlerinin büyük çoğunluğu, plasentalı (eteneli/ döleşli) memeliler grubundandır.

Yaşayan omurgalı sınıflarının gruplandırılması.
Kaynak: Omurgalılar Sistematiği – A.Budak & B.Göçmen & A.Mermer & U.Kaya
(Ege Üni. Yayınları – Fen Fak. Yayın No:81) ISBN: 9789754835496
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir