Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar

İnsanlık, birbirinden oldukça farklı birçok amaç için her gün milyonlarca fikir ve meta üretiyor. Edebi veya sanatsal ürünler de dahil olmak üzere üretilen bu fikir ve metalar eğer benzersizlik içeriyorsa da, fikri mülkiyet yasaları tarafından güvence altına alınıp kişinin ürettiği şeyler üzerinde aidiyeti sağlanıyor. Peki sanat, edebiyat, müzik, fotoğraf ya da başka bir ürün  insan zekâsı ile değil de yapay zekâ tarafından oluşturulursa ne olacak?

Kaliforniya da görülen bir davada, Endonezya’dan bir makak maymununun kendi özçekim fotoğrafının telif hakkını alamayacağına hükmedilmişti. İlgili dava maymun tarafından çekildiği öne sürülen bir fotoğrafın kullanımının, maymunun telif haklarının ihlali olduğunun iddia edilmesinin sonrasında geldi. Ardından, fotoğrafçı David Slater hakkında dava açıldı. Ancak hakim iddiayı reddetti. Buradan fikri mülkiyetin çoğunlukla insan merkezli olduğunu söyleyebiliriz.

Peki, neden fikri mülkiyet çoğunlukla insan merkezlidir? Bunun arkasında birçok felsefi ve diğer sebep var. Örneğin John Locke, 17. yüzyılda doğal haklar üzerine yaptığı çalışmalarda, insanların ürettiklerinin ve emeklerinin üzerinde doğal bir hakkı olmasının insanlığın ortak çıkarına hizmet ettiğini belirtiyordu. Tabii ki ilgili konu için farklı ekonomik gerekçeler de vardır.

ABD hakimleri, bir maymunun telif hakkı iddiasında bulunamayacağına karar verdi.
Görsel Telif: David J Slater / Wikipedia Commons, BY BY-NC

Fikri mülkiyetin korunması, ekonomik ilerleme için gereklidir. Eğer zekânın sonuçları korunmuyorsa, bu insanların ürünleri imal etmekten, sergilemekten ve diğer insanların kullanımına sunmaktan alıkoyabilir. Bu durum nihayetinde insanlığın ilerlemesini etkileyecektir.

Zekâ ve ürünleri, kendi içinde bir değer olarak korunmalıdır ve bu fikri mülkiyetin haklı sebeplerinden biridir. Ancak bütün bu gerekçeler arasında yapay zekânın ürünlerini hangi konuma yerleştirmemiz gerekiyor? Çünkü, insan üretimi yapay zekâlar da kendi ürünlerini ortaya çıkarmaya başladılar. Yakın bir zamanda da, birçok alanda yapay zekânın üretimi metalarla karşılaşacağımız aşikar. Bu sebeple, yapay zekâya sahip cihazların zekâya verdiğimiz önemi korumak için telif hakkına sahip olduğu kabul edilmesi doğru olabilir.

Yapay zekâlı makineler söz konusu olduğunda, son yıllarda kayda değer pek çok adımın atıldığını görebiliyoruz. 1970'lerde, İngiliz bir sanatçı olan Harold Cohen "makine üretimi sanat" hakkında yazılar yazmıştı ve soyut görüntüler üreten yazılım AARON'ı geliştirmişti.

Diğer bir taraftan, IBM Watson, yapabildiği birçok şeyin yanında, sorulara cevap vermek için doğal dili çözebiliyor. Kaliforniya Üniversitesi'nden araştırmacı Igor Mordatch’ın geliştirdiği algoritmada da, robotlar hedefleri gerçekleştirmek için kendi optimal araçlarını öğrenebiliyor ve öğrendiği araçlarla çalışabiliyor.

Fakat bunu "zekâ" olarak adlandırıyor olmamıza rağmen, birçok kişi yapay zekâya sahip makinelerin fikri mülkiyet sahibi olabileceği fikrini desteklemeye isteksizdir. Tartışmadaki bu argümana sahip taraf, kabaca, fikri mülkiyetin yalnızca zekâyı korumak için olmadığını savunur. Burada, yalnızca insana ait olan zekâ ürünlerinin ve uzun zamandır toplumlar arasında yer edinmiş zekâ kavramının korunmasının amaçlandığı öne sürülür.

Akıllı makinelerin yaptıklarının sonuç olarak bir insan programcının ürettiği programın veya algoritmanın işletilmesi olduğu gerçeği önümüzde duruyor. Dolayısıyla, bu akış içerisinde düşünüldüğünde, yapay zekân üretimi ürünlerin fikri mülkiyet haklarının yapay zekâya teslimi gibi bir şey söz konusu olmamalıdır.Bu şekilde insanlar yapay zekâ sistemlerinin ürünlerinin de telif haklarına sahip olurlar sonuçta bu ürünleri geliştirdiler.

Her ne kadar insan yapımı olsalar da, özellikle yakın gelecekte insan zekâsına daha da çok benzeyen yapay zekâlarla karşılaşacağız. Hatta insan üretimi yapay zekâların ürünü yapay zekâları göreceğiz. Suudi Arabistan vatandaşı olduktan sonra bebeğe sahip olmak istediğini söyleyen robot Sophia da dahil olmak üzere, makinelerin her geçen daha da çok insana benzediğini unutmamak gerekiyor. Peki, bir yapay zekânın, kendi ürünlerinin fikri mülkiyetine sahip olamaması ile zekâ kavramımızın doğasının çelişmesi söz konusu mu?

University of Westminster’den Paresh Kathrani, yapay zekânın kendi başına bir fikri mülkiyet hakkına sahip olmamasının, zekânın öz değerini riske atacağını düşünüyor. Kathrani'ye göre, başlı başına bir zekâ kavramından söz ediyorsak, yapay zekânın ürünleri de tıpkı insan zekâsının ürünleri gibi birer yaratıcılık örneğidir. Dolayısıyla yapay zekâların da kendi fikri mülkiyet haklarına sahip olmaları kaçınılmazdır.

Avrupa Birliği, yapay zekâ tabanlı makinelerin ve robotların gelecekte sahip olacağı önemi kabul etmiş ve bir robot kanununun yürürlüğe konulmasının düşünülmesini talep etmiştir. Fikri mülkiyet hakları da, yapay zekâlar ve robotlar için ihtiyaç duyulan yasal statünün bir parçası olabilir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir