Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Danimarkalı araştırmacıların yürüttüğü ve bir Amerikan Kalp Vakfı (American Heart Association) dergisi olan Stroke’ta sonuçları yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, çocuklukta kısa boylu olmak yetişkinlikte artan inme (felç) riski ile ilişkilendiriliyor.

Çalışma kapsamında, 1930- 1989 yılları arasında doğan 300.000’den fazla Danimarkalı okul çocuğu 7, 10 ve 13 yaşlarında incelenmiş. Araştırmanın sonuçları, yaşıtlarının boy ortalamasından 2-3 inç (5-8 cm) daha kısa olan kız ve erkek çocuklarının, yetişkinlikte pıhtılaşma ilişkili (iskemik) inme geçirme riskinin daha yüksek olduğunu, erkeklerde ise kanama kaynaklı inme riskinin yine uzun boylu olanlara kıysala daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Genel anlamda, ilk bakış bu ilişkinin çok olası olmadığını düşündürse de, özellikle de kan beyin bariyeri olarak bildiğimiz BBB geçirgenliği ve beyindeki destek hücrelerinin görevini tam olarak yapamaması dolayısıyla oluşabilecek olan iskemik felç olasılığının kalabalık bir meta-analiz grubu içerisinde kısa boylu çocuklarda daha sık görülmesi bilimcileri hemen bunun nedenini araştırmaya itti.

Öyle ki, zayıf bir ilişki dahi, bilimsel anlamda trend diyebileceğimiz bir yakınsama göstermesi durumunda erken önlem alma, farkındalık ve hastalık riskini azaltacak terapi ve tedaviler geliştirebilmek için önemli veriler olarak değerlendirilebilir.

Yetişkin boyunun genetik olarak belirlendiği; ancak annenin hamilelik boyuncaki beslenme tarzı, çocukluktaki yeme alışkanlıkları, enfeksiyon ve psikolojik stres gibi faktörlerin de boy üzerinde etkili olduğu biliniyor. Tüm bu faktörler değiştirilebilir olduğundan, ilgili faktörlerin inme riskini de etkiledikleri düşünülüyor.

Araştırmacılar birçok yüksek gelirli ülkede gözlenen inme vakalarının sayısındaki ve ölüm oranlarındaki –öncelikli olarak kadınlardaki- azalmanın, ortalama yetişkin boyundaki artışla eş zamanlı olarak gerçekleştiğini belirtiyor.

Beraber değerlendirildiğinde bu durum boy ve inme gerçekleşmesinin altta yatan ortak bir mekanizmaya sahip olduğunu öne sürüyor.

Araştırmacılar bu sonuçların klinik risk tahmininden ziyade hastalığın kaynağını anlamak adına yol gösterici olduğunu belirtiyor ve gelecekteki çalışmaların çocukluktaki boy ve yetişkinlikteki inme arasındaki ilişkiyi açıklayacak mekanizmalar üzerine yoğunlaşması gerektiğini iletiyor.

Çalışmanın baş yazarı Jennifer L. Baker, çocuklarda kısa boyun inme riski için olası bir pozitif biyobelirteç (biyoişaretçi) olabileceğini söylerken, bu çocukların kendilerinin inme riski taşıdıklarını bilerek değiştirilebilir risk faktörlerini yönetmeleri gerektiğini ve böylelikle yaşamları boyunca inme geçirme ihtimalini azaltacaklarını ekliyor. 
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir