Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Panama'daki Smithsonian Tropik Araştırma Enstitüsü'nden bilim insanları, yıllardır, maymunların taş aletler kullandığı uzak bir adadan bahsediyorlardı.

Bir botanikçi, uzun zaman önce yapılan bir araştırma sırasında bu olaya şahit olmuştu - ancak o zamanlar faunadan ziyade floraya daha fazla ilgi duyan araştırmacı, bu olay üzerinde pek durmamıştı. Çünkü bölgeye tekrar geri dönüp araştırma yürütmek; yeni maddi kaynakları, yaklaşık 56 kilometrelik bir tekne yolculuğunu, yoğun tropikal orman içerisinde yüzmeyi, kayalık bölgede tırmanmayı gerektirmesi gibi oldukça zahmetli bir iş olarak görünüyordu. Dolayısıyla bu olay, bir süre boyunca yalnızca bir söylenti olarak kaldı.

Ancak geçen yıl, Max Planck Enstitüsü'nden araştırmacılar, Panama Coiba Ulusal Park'ına ulaştıklarında gördükleri şeyin orada olmaya değdiğini fark ettiler: Küçük beyaz yüzlü kapuçin maymunları, deniz kabuklu hayvanları, kabuklu yemişleri ve diğer yiyecekleri açabilmek için vücutlarının neredeyse yarı ağırlığındaki taşları bir çekiç gibi kullanıyorlardı.

Bu kapuçinler, kendi cinsleri içerisinde taş alet kullanan ilk grubu oluşturuyor ve bugüne kadar da insan dışında taş alet kullanan dördüncü primat gurubu olarak kayıtlara geçti.

Karmaşık bir sosyal yaşam ve hoşgörü gözlemleri, aynı zamanda da, bir türün, Taş Devri'ne girmesine neden olan şeyleri araştırmak için ideal bir sistem sağlar. Öte yandan bu durum, kendi atalarımızın, 2 milyon yılı aşkın bir süre önce ilk olarak neden ve nasıl taş aletler kullandıklarını anlamamıza yardımcı olabilir.

Beyaz-yüzlü kapuçinler ya da Latince ismiyle Cebus capucinus, Orta Amerika'nın yağmur ormanlarının her yerinde görülebilen bir türdür. Kabaca evcil bir kedi kadar olan vücut büyüklükleri, çevik vücutları, uzun becerikli kuyrukları ve etkileyici gözleriyle; anne egemenliğinin bulunduğu yaklaşık 20 kişilik gruplar halinde yaşar ve karmaşık sosyal davranışlar gösterirler.

Örneğin; potansiyel bir ilaç sağlamak için, vücutlarını bitkilere sürdükleri ve böylece kendilerini yılan ısırıklarından korudukları; birinden diğerine sopa ve taş geçirdikleri oyunlar oynadıkları; parmaklarını birbirlerinin burunlarına ve gözlerine soktukları garip bir "kemik-testi" ritüeline katıldıkları çeşitli kompleks sosyal davranışları bulunuyor.

Jicaron Adası kapuçinlerinin, düzinelerce hareket algılayıcı kamera ile gözlemlendiği bir yıllık sürenin sonunda, bu hayvanların --en azından-- bazılarının da taş aletlerde yetenekli olduğu görüldü. Bazı görüntülerde, maymunların, akarsulardan ve sahil şeritlerinden büyük, ağır taşlar toplayarak, onları "örs" olarak kullandıkları geniş ve düz kayalara taşıdıkları görülüyor.

Kuyruklarını yere ya da bir ağacın kenarına destekleyip iki ayak üzerine dikilen Jicaron kapuçinleri, "çekiçlerini" kafalarının üstüne doğru çıkarak yukarıdaki kabuklu yemişleri, sümüklü böcekleri ve diğer yiyecekleri aşağı düşürüyor ve içerisindeki yiyeceği alabilmek için sert kabukları kırıyorlar.

Öte yandan, maymunlar, taş aletlerini neredeyse her gün kullanıyor ve sıklıkla da tekrar kullanmak üzere taş aletlerini sakladıkları görülüyor. Bir örnekte, kapuçinlerden birisinin, bir avuç almendro fıstığı veya "deniz bademleri" taşıyarak sahildeki bir taş alet bölgesine gittiği görülüyor. Ardından elindeki yiyecekleri yere bırakan maymun, hepsini tek tek kırıp açmaya başlıyor.

Merak uyandırıcı bir biçimde, dişiler sık sık çevrede arama işini yaparken sadece erkek maymunlar taş aletleri kullanıyorlardı. Bu durum, dişilerin görece daha küçük bir vücut yapısına sahip olmalarından kaynaklı yalnızca genç erkeklerin aletleri kullanabildiğiyle açıklanamaz. Daha da garip olanı, Jicaron'un yanı sıra maymunların bulunduğu iki yakın adanın da incelenmiş olmasına rağmen, alet kullanımı, yaklaşık 1.5 km uzunluğundaki kıyı şeridini işgal eden bir grup kapuçin arasında gözlemlendi. Araştırmacılar, alet kullanımının görülmediği bölgelere "deneysel" çekiç ve örsler bırakmış olsa da, maymunların bu aletleri görmezden geldikleri görüldü.

Akıldaki soru ise; görünüşte önemli olan bu davranış neden bütün adaya yayılmadı? Alet kullanan bu tek grubu özel kılan nedir?

Bu yeni çalışma, ön baskı sitesi bioRxiv'de yayımlandı. Yani makale, henüz hakemli bir dergide yayımlanmadı ve resmi olarak başka bilim insanlarının incelemesine henüz tabi tutulmadı. Ancak Arizona State Üniversitesi'nden bir davranış ekolojisti olan Joan Silk, çalışmanın "bu yeni gözlemin dikkatli ve güzel bir tanımlayıcı analizi" olduğunu belirtiyor.

İnsanlar ve diğer hominin kuzenlerimiz; taşları, en azından 3 milyon yıldır çekiç ve örs olarak kullanıyorlardı. Şimdiye kadar, bilim insanları bunu yapabilenin yalnızca türümüz ve diğer hominin türleri olduğunu düşünüyordu. Fakat geçen birkaç on yıllık süreçte, şempanzelerin de termit yuvalarındaki lezzetli böcekleri ayıklamak için oltaya benzer aletler yapabildiğini görmüştük. Tayland adalarında, uzun kuyruklu makak maymunlarının, kabuklu deniz canlılarını ayırmak için yetenekli bir alet kullanıcısı haline geldiklerini de görmüştük. Bununla birlikte, Güney Amerika'da, bilim insanlarının en az 700 yıl öncesine dayanan güçlü capuchin maymunları tarafından kullanılan çekiç ve örs taşları bulmuşlardı.

Adalardaki kaynaklar kısıtlıdır, bu yüzden yiyeceklere erişmek için yeni yollar bulmak evrimsel açıdan avantajlıdır. Ki insan dışında Dünya'nın en iyi alet kullanıcılarından Taylan makakları ve Yeni Kaledonya kargaları da adalarda yaşıyor. Doğal avcılarının bulunmadığı bölgelerde, hayvanların dikkat çekici bir alışkanlıklar geliştirmesi olasıdır.

Kapuçinlerin araç olarak kayalar kullanıldığı görüldü. Görsel Kaynak: Barrett et al.

Tıpkı insanlar gibi, kapuçinler de diyetini oluşturabilen canlılardır. Bazı yiyeceklere uygun birkaç fizyolojik özelliği geliştirmek yerine --kabuklu yiyecekleri kırmak için güçlü çeneler ve sert bitkileri çiğnemek için büyük azı dişleri gibi-- problem çözebilir ve her türlü şeyi bu şekilde elde edebilirler. Hepsinden öte, kapuçinler hızlı öğrenen canlılardır ve türlerinin diğer üyelerini izleyerek yeni sosyal davranışlar ve beslenme alışkanlıkları geliştirebilirler. Kültüre büyük oranda bağlı evrimleşmişlerdir. Bu da onları insan evrimi için gerçekten iyi bir karşılaştırıcı haline sokmaktadır.

Araştırmacılar, ayrıca bu alet kullanımının nasıl başladığına dair delilleri ortaya çıkarabilmek için Jicaron'un fosil kayıtlarını da incelemeyi amaçlıyorlar. Ne kadar akıllı oldukları göz önüne alındığında, Cebus maymunlarının taşları çekiç gibi kullandıklarını görmek heyecan verici fakat şaşırtıcı değildir. Ancak, taş alet kullanımı bilim için bir "kriter ölçüsüdür", çünkü taş korunur. İlk insanlar ve davranışları hakkında bildiklerimizin çoğu taş kayıttan geçiyor, bu yüzden ona karşı muazzam bir önyargı vardır.

Orangutanlar, herhangi bir mimarın etkilenebileceği mühendislik bilgisini kullanarak özenli yuvalar inşa edebiliyorlar. Bazı dişi şempanzeler dişleriyle sopaları keskinleştirir ve onları bebekleri için yiyecek elde etmede kullanıyor. Bazı şempanzeler, erişimi kısıtlı olan suyu saklamak için yosun veya çiğnenmiş yaprakları sünger olarak kullanıp onlara su emdiriyorlar.

Bütün bu örnekler bizlere, her türlü aracı kullanma konusunda doğru koşullar altında çok çeşitli hayvan türünün hayatta kalabilmek için bir yol bulabildiğini gösteriyor. Ancak hayatta kalabilme, hatta Coiba Milli Parkı gibi ıssız ve erişilmez bir yerde bile, insanlar tarafından giderek daha fazla değişime uğramış bir gezegendeki hayvanlar için her zaman kolay değildir.

Araştırmada ayrıca, okyanustan adaya ulaşan insan atığı çöplere de değiniliyor. Kameralar, kapuçinlerin bulunduğu bu adada boş plastik şişeler ve köpük kaplarına da rastlandığını ortaya koyuyor. Keşfedilecek çok şeylerin olduğu bu bozulmamış vahşi yerlerde bile, hâlâ oldukça baskıcı insanın parmak izlerine rastlanıyor. 

Sarah Brosnan'Ia birlikte, hakkaniyeti basit bir oyunla sınadık. Kapuçine küçük bir çakıl taşı verildiğinde, sonra bir dilim salatalık gibi daha cazip bir şey gösterildiğinde, yiyeceği almak için taşı geri vermesi gerektiğini hemen anlar. Kapuçinler doğal olarak verip aldıkları için bu oyunu öğrenmekte hiç zorluk yaşamazlar. Çakıl taşıyla yiyeceği değiştokuş etmeyi öğrendiklerinde, Sarah'yla birlikte bir eşitsizlik yarattık. İki şebeği yan yana koyduk ve yirmi beş kere arka arkaya, önce biriyle sonra diğeriyle değiştokuş yaptık. İkisi de salatalık aldığında eşitlik oluyordu. Bu durumda şebekler sürekli değiştokuş yapıyor ve mutlu mutlu yiyeceği yiyorlardı. Ama birine üzüm verip diğerine salatalık vermeye devam ettiğimizde olay beklenmedik bir biçimde değişti. Bu eşitsizlikti. Bizim şebeklerin yiyecek tercihleri de pazardaki fiyatlara mükemmelen uyduğundan, üzüm en büyük ödüller arasında. Ortaklarının maaşındaki artışı fark eden şebekler, o zamana kadar salatalık için seve seve çalıştıkları halde aniden greve gittiler. Sadece isteksiz davranmakla kalmayıp sinirlendiler ve taşları, hatta bazen salatalık dilimlerini deney odasından dışarı attılar. Normalde asla reddetmedikleri bir yiyecek, hiç istenmeyen bir şey, hatta iğrenç bir şey halini almıştı!

İnsanlarda, biraz da gösterişli bir isimle "eşitsizlik tiksintisi" denen şeye eş, güçlü bir tepkiydi bu. Elbette bizim şebekler bunun benmerkezci bir türünü sergilemişti. Herkes için hakkaniyet gibi asil bir ilkeyi desteklemek yerine, kendileri ayazda kaldığı için öfkelenmişlerdi. Genel hakkaniyet gibi bir dertleri olsaydı, üstün durumdaki şebekler arada bir üzümü ötekiyle paylaşır ya da tümüyle reddederdi ki hiç böyle bir şey yapmadılar. Şanslı üzümcüler, bazen komşularının bıraktığı salatalık dilimlerini bile öğünlerine kattılar. Deneyin sonunda somurtup bir köşeye çekilen zavallı ortaklarının aksine çok neşeli bir ruh hali içindeydiler.

Sarah'yla birlikte bu çalışmayı "Şebekler Eşitsiz Ücretlere Karşı" başlığıyla yayımladığımızda büyük yankı buldu; belki de pek çok kişi, dünya üzümle dolu olduğu halde hep salatalığa talim ettiğini düşündüğü için. Hepimiz kısa çöpü çekmenin ne demek olduğunu biliriz. Anne babaların eve gelirken sadece tek bir çocuğa hediye getirmeye cesaret edememesinin sebebi budur. Koca bir iktisat ekolü, duyguların -iktisatçılar buna ilginç bir biçimde "tutkular" der- insanların karar almasında önemli bir rol oynadığına kanidir. En güçlüleri kaynak bölüşümüyle ilintili olanlardır. Bu duygular bizi ilk başta mantıksız görünen hareketlere iter -diğerlerinden daha az maaş aldığımız için bir işten istifa etmek gibi- ama uzun vadede, dengeli bir oyun alanı ve işbirliğine dayalı ilişkilerin gelişmesine yardımcı olur.

(...)

Benmerkezci bir hakkaniyet hissi, kıskançlığın şık bir tarifidir. Bizden daha iyi durumdakileri gördüğümüzde hissettiğimiz acıdır. Daha geniş anlamdaki hakkaniyetten, bizden daha kötü durumdakiler için endişelenmekten, çok uzaktır. Şebeklerde bu ikinci duygu yok, ya maymunlarda?

Bonobolar üzerinde dil çalışmaları yapan, primatolog meslektaşım Sue Savage-Rumbaugh'ya, empati tezahürlerini sorduğumda, bana bu geniş anlamdaki hakkaniyeti tarif etti. Kendisi Panbanisha adında bir dişiyle ilgileniyormuş; bonobo kolonisinin geri kalanıyla personelden başka kimseler ilgileniyormuş. Panbanisha, üzüm ve fazladan süt gibi değişik yiyecekler alıyormuş. Ona bu yiyecekleri Sue getirdiğinden diğer bonobolar ne olduğunu anlayıp homurdanmaya başlamışlar. Aynı şeyleri onların da istediği belliymiş. Bunu fark eden Panbanisha, durum kendi yararına olduğu halde rahatsız olmuş. Meyve suyu istemiş ama geldiğinde kendine almak yerine diğerlerine haber vermiş, arkadaşlarına doğru kolunu sallayarak seslenmiş. Onlar da seslenerek cevap vermişler, sonra Panbanisha'nın kafesinin yanına oturmuşlar ve meyve suyu almak için beklemeye başlamışlar. Sue, Panbanisha'nın kendi aldığı yiyecekleri ötekilere de getirmesini istediği gibi net bir izlenime kapıldığını söylemişti.

- Frans de Waal (İçimizdeki Maymun - ISBN: 9789753426879)
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir