Post Author Avatar
Tanıl Gökçe
Dokuz Eylül Üniversitesi - Çevirmen/Yazar
Beynin iltihaplanması olarak tanımlanan ensefalit, virüsler, bakteriler, mantarlar ve parazitler aracılığıyla oluşur. Ayrıca beyin ve omuriliği kapsayan dokular da enfekte olabilir. Bir virüs doğrudan veya dolaylı olarak beyni etkileyebilir. Virüsün beyin dokularına doğrudan etkide bulunması, enfekte olan bir yapıdan yayılarak sinir sistemi yapılarına geçmesi veya otoimmun sistemin tepkide bulunarak MS semptomlarına benzer şekilde sinir hücrelerinin miyelin kılıflarına saldırması gibi farklı ensefalit çeşitleri bulunur.

Araştırmalarda ensefalitin yanı sıra, virüslerin sinir sistemi üzerindeki uzun süreli etkisi olarak sayabileceğimiz nörodejenaratif bozukluklar sıklıkla ele alınır. Herpes virüs (HSV, HHV6), Epstein-Barr, Sitomegalovirus (CMV), Variecella zoster (VZV), Influenza (H1N1,H3N2,H2N2, H5N1), kızamık, kuduz, Batı Nil, Poliovirus, Japon Ensefalit B; nörodejenerasyon ve ensefalit yoluyla sinir sistemini doğrudan etkileyebilen ve semptomları hakkında bilgiye sahip olduğumuz virüslerdir 1. Dolayısıyla virüslerin beyin yapılarını çeşitli yollarla etkilediği ve kalıcı etkilere neden olabileceği uzun süredir bilinmektedir.

Koronavirüs ve Beyin

Koronavirüslerin ise beyne zarar verebileceği 2003 SARS salgınından elde edilen veriler sonucunda bilinmektedir. Bu virüsün enfekte ettiği hastalardan alınan örneklerde virüsün istemsiz nefes almayı düzenleyen bölgeler dahil olmak üzere, beyin hücrelerinde de bulunabileceği ortaya konuldu. Çalışmalarda, SARS-CoV’un ensefalit ve iskemik felç gibi nörolojik bozuklukları tetikleyebileceği ve serebral ödem oluşturduğu tespit edilmiştir 2.

Koronavirüs ailesinin bir diğer üyesi olan MERS-CoV üzerine yapılan çalışmalarda ise hastaların yüksek oranda nöbet geçirdikleri bulunmuştur. SARS-CoV ve SARS-CoV-2 arasındaki yüksek benzerlik, beyne yönelik etkinin COVID-19’lu hastalarda da olabileceğini düşündürüyor. İlk olarak 4 Mart’ta (2020) Pekin Ditan Hastanesi tarafından bildirilen COVID-19 enfeksiyonuna bağlı viral ensefalit vakası, dikkatleri de nörolojik etkilere çekti. Sonrasında yapılan otopsi çalışmalarında COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden kişilerde beyin ödemi ve nöronal dejenerasyon bildirilmiştir3. Bunun yanı sıra Çin'in Wuhan kentinde hastanede tedavi altında olan hastalara yönelik yürütülen bir tarama çalışması; hastaların %36’sında baş ağrısı, karışık bilinç, parestezi, nöbet geçirme gibi nörolojik semptomların da bulunduğunu bildirmiştir 4.

Peki koronavirüsler beyne hangi yollardan girebilir? Henüz, net bir şekilde ortaya konulmasa da, virüsün, kardiyovasküler sistem aracılığıyla kan-beyin bariyerini geçebileceği ve enfeksiyona neden olabileceği güçlü bir ihtimal olarak duruyor. Bunun yanı sıra farelerde yapılan SARS-CoV çalışmaları virüsün beyne, koku alma sistemi üzerinden girebildiğini ortaya koymuştur. Aynı çalışmada farelerde akciğer hasarı az olsa bile geniş çaplı sinir hasarının ölüme neden olduğu bulgusuna da ulaşıldı. İnsanlarda bu süreç kanıtlanmamış olsa da burnu enfekte eden virüs, koku soğancığını enfekte ederek nöronlar aracılığıyla merkezi sinir sistemine girebilir. Deneysel bulguların yanında İngiliz KBB topluluğu ENTUK, Güney Kore, Çin, İtalya ve İngiltere’deki klinik gözlemler sonucunda koku kaybının COVID-19 enfeksiyonunun erken dönem belirtisi olabileceğini yakın zamanda duyurdu 6. Ek olarak Google Trends’te yapılabilecek basit bir arama ile koku kaybıyla ilişkili aramaların Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihi itibariyle ciddi şekilde arttığı ve aramaların salgının yoğunlaştığı kentlerde daha çok yapıldığı görülebilir.

Beyindeki koku yolağının, limbik sistem gibi derin beyin yapılarından orbitofrontal korteks gibi geniş bir bölgeyle ilişkisi düşünülürse; koku kaybının, COVID-19’un ciddi nörolojik etkileri olabileceğini düşündüren bir bulgu olduğunu kabul etmek gerekir. Aynı şekilde nörodejenaratif bozuklukların, viral enfeksiyonlarla ilişkisini ortaya koyan çalışmalar ve bu bozukluklarda koku kaybının yaygın bir bulgu olması da endişe verici diğer olgulardır ve mutlaka ileri araştırmalarla incelenmesi gerekir. Bununla birlikte muhtemelen enfeksiyonun uzun süreli etkilerinin incelenmesi açısından nörolojik etkiler sıklıkla araştırılacaktır.

SARS-CoV’da olduğu gibi COVID-19 enfeksiyonu olan hastalarda da sıklıkla görülen solunum yetmezliği, virüsün hem akciğer hem de beynin; solunumu düzenleyen bölgeleri üzerindeki etkisinin ortak bir sonucu olabilir. Ayrıca bu durum hiçbir kronik rahatsızlığı olmayan, yaş olarak risk grubuna dahil olmayan kişilerin dahi ölümünü açıklayabilir 7. Bunun yanı sıra COVID-19’un tıpkı diğer koronavirüsler gibi yüksek bir "nöroinvaziv" potansiyeli olduğu görülmektedir. Enfekte olan hastalar tedavi esnasında nörolojik açıdan taranmasının yanında mutlaka geç dönemde de nörolojik açıdan değerlendirilmelidir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir