Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör

Aborjin mitolojisinde geceleri ortaya çıkan korkutucu bir varlıktan söz edilir. Günümüzde Avustralyalılar, sözlü gelenekte "drop bear" adı verilen bu canavarın muhtemelen karanlıkta hareket eden ve net seçilemeyerek insanları ürküten koalalar olduğunu düşünüyor. Fakat aslında onbinlerce yıl önce Avustralya'da gerçekten de "drop bear"a atfedilen bazı özelliklere sahip bir canlı yaşıyordu: Latince adı Thylacoleo carnifex olan keseli aslan.

Avustralya 46.000 yıldan uzun bir süre önce, Tilakoleo keseli aslanına ev sahipliği yapıyordu. Vombat ve kanguru gibi diğer Avustralya memelilerinin uzaktan akrabası olan bu hayvan, etçil olmasıyla diğerlerinden ayrılıyordu. Bu nedenle fosilbilimciler ona "keseli aslan" der.

Peki acaba bu canlı türü neden hâlâ Avustralya ormanlarında yaşamıyor? Vanderbilt Üniversitesi'nden fosilbilimci Larisa DeSantis tarafından Tilakoleo'nun dişi üzerinde yapılan ve Omurgalı Fosilbilimi Topluluğu'nun yıllık toplantısında sunulan yeni bir inceleme sonucunda, soruyu yanıtlamaya yardım edebilecek bazı ipuçları elde edildi.

Tilakoleo'nun kafatası fosili. (Ghedoghedo / Wikimedia Commons CC 3.0)

Dişlerden Çıkan İpuçları

DeSantis, çalışmanın ilk amacının, bu hayvanın paleobiyolojisini anlamak olduğunu belirtiyor. Bilimciler 1859 yılından bu yana varlığına biliyor olmasına ve anatomisiyle ilgili çeşitli çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, keseli aslanın nasıl avlandığı, avını nasıl yediği ve kendisini çevreleyen ortamla başka nasıl etkileşimlerde bulunduğu hakkında pek bilgi yoktu. Bu gizemlerden bazıları, dişleri sayesinde çözülebilir.

Tilakoleo'nun çene dişleri oldukça farklı. Üçgenden çok kare gibiler ve birbirleri üzerinde kayarak çiğneme sağladıkları anlaşılıyor. Dişler üzerindeki girinti çıkıntılar şeklindeki mikro-aşınmalar da beslenme alışkanlıkları hakkında bazı ipuçları sağlıyor. DeSantis ayrıca kararlı izotop imzalarına bakarak, keseli aslanın besinlerine ilişkin kimyasal izlerin, diş ve kemik gibi dokulardan öğrenilebildiğini ekliyor.

Bu yöntemlerle yapılan incelemeler sonucunda, keseli aslanın dişlerindeki mikro-aşınmaların günümüzde yaşayan gerçek aslanların dişlerinde görülenlere oldukça benzediği görüldü. Bu da onun her ne kadar kemik çiğnemekten kaçınmasa da, bunu özellikle yapmadığını gösteriyor. İzotop verileri ve diğer kanıtlar, Tilakoleo'nun eski Avustralya ormanlarında gizlenerek, antik dev kangurular olan Protemnodonlar gibi canlıları avlamış olabileceğine işaret ediyor.

Keseli aslanın iskeleti, Victoria Fosil Mağarası, Naracoorte Mağaraları Ulusal Parkı,
Güney Avustralya. (Karora / Wikimedia Commons Public Domain)

İklim Değişimi

Avustralya megafaunasının bir kısmını soy tükenişine neyin sürüklediği çokça tartışılan bir konu. Bazı uzmanlar, adaya yeni varan insanları suçluyor. Avlanma ve ateş kullanımı sonucunda çok sayıda ikonik hayvan türünü yok etmiş olabileceklerini vurguluyorlar. Başka uzmanlar ise keseli aslan için muhtemelen iklim değişimi yerel yaşam alanını değiştirene dek fazla problem olmadığını düşünüyor.

Eğer DeSantis ve ekibinin Tilakoleo'nun ormanda gizlenerek avlandığına ilişkin tahminleri doğruysa, Avustralya'nın ormansızlaşması keseli aslanı gizlenme olanağından yoksun bırakarak, soyunun tükenmesine yol açmış olabilir. "Ben iklimin insanların düşündüğünden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Avustralya'nın şu anki aşırı kuraklığı nispeten yeni," diyor Brown Üniversitesi'nden fosilbilimci Christine Janis. Son 300.000 yıldır Avustralya'da çölleşme giderek artıyor. Tilakoleo'nun beslenmesi ve tercih ettiği yaşam alanı hakkında bilinenler düşünüldüğünde, sert iklim değişimlerinin bu etçil için büyük fark yaratacağı anlaşılıyor. Kuraklaşma sonucunda keseli aslanın soy tükenişinden kaçamadığını belirtiyor DeSantis.

Kuzey Amerika çöllerinde yaşayan "borulu org kaktüsü" gibi belirli kaktüs türleri, Güney Afrika’daki "sütleğen" bitki ailesindeki türlerin bazılarına öyle benzer ki birbirinden ayıramazsınız. Ancak bu iki bitki ailesi birbiriyle yakın akraba değildir. Bunlar, önceki bitki atalarının soylarından ayrılmış iki ayrı kolu temsil ederler. Bu çarpıcı biçim ve işlev benzerlikleri ise yalnızca benzer ortamlarla, yani kuru çöllerle bağlantılı benzer adaptasyonları meydana getiren doğal seçilimin bir sonucu olarak sonradan ve bağımsız şekilde gelişmiştir.
(...)
Biyolojik yakınlaşmanın (yakınsak evrimin) en ünlü örneği plasentalı ve keseli memelilerdeki yakınlaşmadır. Keseliler, anne bedeninin dışındaki bir kesenin içinde gelişimini tamamlamak zorunda olan, gelişmemiş bebek doğuran, esas olarak Avustralya’da bulunan kanguru ve tazmanya kurdu gibi çeşitli memelilerdir. Bu özellik onları dünyanın her yanında daha yaygın olarak bulunan, bebeklerini plasentayla besleyen bir rahmin içinde geliştiren ve dışarıda böyle bir kesesi olmayan, insanlar dâhil bütün plasentalı memelilerden çok farklı kılar. Avustralya’daki keseli memeliler, ilk kemirgen ve yarasalar gibi plasentalı memeliler dünyanın bu kısmına ulaşmadan milyonlarca yıldır zaten çeşitleniyorlardı.

Bugün bile Avustralya’daki memelilerin çoğu, insanlar tarafından nispeten yakın geçmişte ithal edilmiştir. Fakat bütün bunlarla ilgili gerçekten ilginç olan şey, milyonlarca yıllık ayrı evrimsel yollara rağmen, birçok Avustralyalı keselinin, dünyanın diğer kısımlarında neredeyse tıpatıp benzeyen plasentalı emsalleri olmasıdır. Bu emsaller onlara benzemekte, onlar gibi davranmakta, benzer yollarla yiyecek bulmaktadır. Öyle ki, örneğin keseli tazmanya kurdu, plasentalı kurdun emsalidir. Ayrıca plasentalı fareye benzer bir keseli fare, keseli köstebek ve plasentalı köstebek, keseli uçan sincap ve plasentalı uçan sincap, keseli karıncayiyen ve plasentalı karıncayiyen, keseli kedi ve plasentalı kedi vb. bulunmaktadır.

Bu nasıl açıklanabilir? Avustralya 50 milyon yıldan uzun zaman önce diğer kıtalardan koptuğu zaman, hâlihazırda dünyanın diğer yerlerinde evrimleşmekte olan plasentalı memeliler yoktu. Bu yüzden keseli memeliler onlarca milyon yıl plasentalı memelilerden yalıtılmış halde, ayrı olarak evrimleşmeye devam etti. Dünyanın diğer kısımlarında plasentalı memelilerin işgal ettiği tipteki birçok habitat ve ekolojik nişi sonuçta buradaki keseli memelilerin farklı türleri işgal etmiştir. Bugün birçok keselinin uzak kıtalardaki plasentalı emsallerine görünüş ve davranış olarak dikkat çekici derecede benzedikleri gerçeği, benzer çevresel koşullarla karşılaşmış bulunan değişken organizma toplumlarında yavaş ilerleyen benzer evrimsel modifikasyonlar, yani adaptasyonlar üreten iki evrimsel kolda çok uzun zaman dönemlerinde doğal seçilim bağımsız olarak işlediğinde neler olabileceğinin bir yansımasıdır.
– Ardea Skybreak (Evrim Bilimi – ISBN: 9789944122979)

Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir