Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör

Çoğu kişi fosil sözcüğünü duyduğunda, aklına devasa kemikler ya da sivri dişler gelir. Ama doğru koşullar altında, bir canlı öldükten sonra deri, tüy ya da kıl gibi narin parçalar bile bozulmadan kalabilir.

Texas Üniversitesi Austin Kampüsü'nden araştırmacılar liderliğinde yapılan bir çalışmada, fosilleşmiş kıllara, fosilleşmiş kuş tüylerinden beş kat daha ender rastlandığı hesaplandı. Durum böyle olunca, antik türlerin anlaşılmasında büyük önem taşıyan kılların fosil kayıtlarında bu denli az bulunmasının, bu organik yapıların fosilleşmesini güçleştiren fiziksel özellikleri mi olduğu, yoksa bilimcilerin toplama teknikleri nedeniyle mi elden kaçırıldıkları sorusu gündeme geldi.

Şu anda Field Doğal Tarih Müzesi'nde görevli olan ve söz konusu çalışmayı, UT Jackson Yerbilimleri Enstitüsü'nde doktora sonrası araştırmacısı olarak çalışırken yürütmüş olan Chad Eliason şöyle açıklıyor: "Fosilleşmiş kuş tüylerini ve kılları şimdiye dek ne zaman ve nerede bulduğumuza ilişkin şablon, ileride fosil keşfi yapmak için bakmamız gereken yerler konusunda bize bilgi verebilir."

Vücut örtülerinin fosilleri, soyu tükenmiş hayvanların ekolojisine ve yaşam tarzlarına ilişkin benzersiz bilgiler sağlayabilir; buna ne renk oldukları da dahil. Ayrıca bize vücut örtüsü türlerinin evrimi ile ilgili şeyler de söyleyebilirler. Texas ekibinin çalışmasında, kılların sanılandan çok daha önce evrildiğini işaret eden sonuca ulaşmada, araştırmacılar fosil tipi ve yaşına ilişkin verileri kullandı.

Kara omurgalılarının beden örtülerini koruyan Lagerstätte fosil yataklarının küresel dağılımı.
Mor kürelerin büyüklüğü, o bölgede çıkarılmış olan tüm zamanlara ait
Lagerstätte fosillerin sayısına işaret ediyor. (Telif: Image modified from Eliason et al. (2017) PRSB.)

Kıl ve tüy gibi yumuşak dokuları saklayan fosil yataklarına "lagerstatte" (Almanca "fosil deposu" anlamına gelir) adı veriliyor. Örnek olarak Çin'de bulunan Yixian Oluşumu ile ABD'de bulunan Green River Oluşumu'nu verebiliriz. Lagerstatte sayısı çok fazla değil ve bilimciler bu istisnai fosil yataklarında ne sıklıkta bu tür vücut örtüsü fosillerine rastlandığı ile ilgileniyordu. Eliason ve çalışma arkadaşları, fosilleşmiş vücut örtüleri veritabanını inceledi ve tüylerden farklı olarak, kılların çok daha az bulunduğunu fark etti.

"Memeli kılı, 160 milyon yıldan fazla süredir mevcut. Ama bu süreye göre çok az fosil kaydı var," diyor Eliason. Tüyler ile kılların farklı tipte keratin proteini içeriyor olması, farklı fosilleşme oranlarını açıklayabilir. Ancak, yapılan çalışmaya göre, elimizde çok az fosilleşmiş kıl olmasının ardında yatan neden fosilleşme oranları değil, fosilbilimcilerin örnek toplama davranışları. Sonuçta bir kuş tüyünü fark etmek, bir kıl telini fark etmekten çok daha kolay.

Ekip ayrıca "boşluk analizi" adı verilen istatistiksel bir yöntem de uygulamış. Belli bir süre zarfında, bir fosili bulma olasılığını modelledikleri çalışmada, kuş tüylerinin eldeki en erken fosil kaydına çok yakın bir zamanda evrildikleri görülürken, pterozorlarda görülen kıl ve kıl benzeri iplikçiklerin muhtemelen şu anda elde bulunan en erken fosil kaydından çok daha önce evrildiği düşünülüyor.

Zaman serisi analizi olarak adlandırılan istatistiksel yaklaşımı da uygulayan araştırmacılar, fosil kaydındaki boşlukların iklimsel etkenler ile açıklanıp açıklanamayacağını da irdelemiş. Sonuç olarak, yumuşak doku korunumunun, antik deniz düzeyleri yüksekken olduğu anlaşılmış bulunuyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir