Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar
Tıp ya da ilaç biliminin nihai amacı; komplo teorilerini dışarıda bırakıp düşünecek olursak, hastalıksız bir dünyadır. Bu amaç ile, insanlara oldukça ideal bir geleceğin sunulmaya çalışıldığını düşünmüş olabilirsiniz; fakat ne istediğimiz konusunda biraz daha dikkatli olmalı mıyız? Gerçekten de bu amaç, Dünya’yı daha iyi bir yer mi yapacak?

Bulaşıcı katillerin sonunun gelmesinin yakın tarihte pek de mümkün olmadığı görülüyor; özellikle SARS, HIV, Zika ve  Ebola gibi düşmanlarımız sürekli yenilenerek ortaya çıkıyorlar. Tabii ki sürekli farklı isimlerde karşımıza çıkan ve her çıktığında da sayısız insanın ölümüne yol açan domuz gribi, kuş gribi gibi bulaşıcı hastalıklarla bu listeyi uzatabilirsiniz. Fakat bir dakikalığına, bütün bu sorunların üstesinden geldiğimizi düşünelim. Hatta, gen düzenlemenin (gene editing) yolunda gittiğini düşünüp bütün genetik hastalıkların da nihai tedavilerinin bulunduğunu hayal edelim.

Bu senaryoda, birçok insan şimdiki muhtemel hayatından daha uzun yaşayacaktır. Fakat her bir insan, mutlaka bir sebepten ölecektir. 110 yaşına girmiş ya da 110 yıldan fazla yaşamış  bireylerin otopsilerinin sonuçları; bu insanların %70’inden fazlasının ölümünden sorumlu olan kalp gibi organlarında, plak benzeri maddelerin biriktiğini gösteriyor. Yaşlanma karşıtı mücadele için çalışan bir kurum olan SENS’den Aubrey de Grey’e göre; her ne kadar ‘’doğal sebep’’ olarak tanımlamayı seçmiş olsak da, bu durum da bir hastalık olarak görülüyor.

Bu ve benzeri sorunların üstesinden kök hücre çalışmaları ve doku mühendisliği ile gelmeyi başarsak bile, karşımıza yeni problemlerin çıkacağını da öngörmek zor değil. Özellikle bu problemler, ölüme meydan okuyan yaşlıların yer yüzündeki güçlerini muhafaza etmeleri üzerinden ortaya çıkabilir.

University of Chicago’dan Leonid Gavrilov’un yaşlanma ile ilişkili rahatsızlıkların İsveç’de ortadan kalktığında ne olabileceği durumu üzerinden yaptığı modellemesine göre; ölüm oranının 60 yaşından sonra yükselmemesi durumunda, erkekler için ortalama yaşam uzunluğu 134 yıl ve kadınlar için de 180 yıl olabilir. Bu yüzyıldaki veriler üzerinden ilerleyecek olursak, bu durum İsveç nüfusunun 9.1 milyondan 11 milyona yükselmesi anlamına geliyor. Yani, nüfus artışı yalnızca %22. Gavrilov’un modellemesinde, ortaya pek de büyük bir sorun çıkmayacakmış gibi görünse de, buradaki esas problem yapılan hesaplamaların üzerinden ilerletildiği iki varsayım: çiftlerin 2 ya da daha az çocuğa sahip olmaları ve kadınların 50 yaşından önce doğurganlıklarını kaybetmeleri. İlk varsayımın, Dünya genelinde pek de geçerli olmadığını biliyoruz. Ayrıca taşıyıcı annelik ve tüp bebek varlığında da, ikinci varsayımın zayıfladığını söylemek mümkün.  Yani hastalıkları barındırmayan bir Dünya’da, insan popülasyonu kontrolden çıkabilir.

İnsan nüfusunun kontrolden çıkması, yeni çözüm arayışlarını beraberinde getirecektir. Bu senaryoda; intihar ve ötenazi oldukça kabul gören kavramlar arasına girebilir. Hatta nüfusun kontrol altında tutulması için, ebeveynlerin çocuklarını feda etmeleri karşılığında yaşamlarını daha da uzatabilecekleri önerilebilir. University of Manchester’dan John Harris’e göre; bütün bu korkutucu senaryolar, yaşlıların gençleri öldürmesi şeklinde ortaya çıkacaktır. Yani yaşlılar, güçlerini muhafaza etmeye yatkın olacaklardır.

Fakat kısmen iyi haber olarak nitelendirebileceğimiz şey ise, hastalıkların sonunun bir anda gelmeyeceği gerçeği. Yani insanların bu duruma adapte olma zamanları olacak.

Etkili bir aşı geliştirilmeden önce, çiçek hastalığı yüzünden her yıl milyonlarca insan hayatını kaybetmişti. Tüberküloz, sıtma, AIDS ve kanser ile insanlar ölmeye devam ettiler. Çözümü bulunamamış hastalıklardan, insanların hayatlarını kaybediyor olmaları 'normal' karşılanabilir. Fakat hala yoksul ülkelerde insanlar, ilaca erişimleri olmadığından görece çok basit rahatsızlıklar yüzünden hayatlarını kaybediyorlar. Bu sebeple,  Dünya genelinde hastalıkların son bulması, yoksul ülkelerde hayatın daha farklı şekillenmesini sağlayabilir ve yoksullukla mücadelede elimizi kuvvetlendirebilir.




Kaynaklar:

  • New Scientist, 4 June 2016, pg:31

  • Vargha, Dora. (2016). After the End of Disease: Rethinking the Epidemic Narrative. Retrieved June 30, 2016, from Somatosphere Web site: http://somatosphere.net/2016/05/after-the-end-of-disease-rethinking-the-epidemic-narrative.html






Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu "Kullanım İzinleri"ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir