Evrendeki En Yaşlı Oksijen
Evrendeki en eski gökadalardan birinin, şimdi bir de tespit edilmiş en yaşlı (erken evrene ait) oksijen atomlarına ev sahipliği yapmakta olduğunu öğrendik. Bu bilgiyi sağlayan k...
Evrendeki en eski gökadalardan birinin, şimdi bir de tespit edilmiş en yaşlı (erken evrene ait) oksijen atomlarına ev sahipliği yapmakta olduğunu öğrendik. Bu bilgiyi sağlayan keşif, büyük çoğunluğu Japon olan Japonya, İsveç, Almanya ve Birleşik Krallık'tan üniversitelerin ve araştırmacıların ortak çalışması sonucu ortaya çıktı ve American Association for the Advancement of Science tarafından Science dergisinde yayımlandı.
Bahsi geçen 'en eski' gökada, bir grup yıldızın bir arada bulunduğu bir takım niteliğinde ve SXDF-NB1006-2 adı ile biliniyor. 2012 yılında keşfedilen gökada, Dünya'mızdan 13.1 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Keşfedildiği zaman, en uzak galaksi rekorunu kıran galaksi daha sonra bu rekoru birkaç kez başka gezegenlere kaptırdı.
İlk gözlemlendiğinde gökbilimciler bu gökadanın iyonize hidrojenden bir ışık halkası ile çevrelenmiş olduğunu düşünüyordu (yukarıdaki görselde mor renkte görülen hüzme, hale). Bu halenin de, gökadanın yıldızlarından yayılan ışınımın (radyasyonun) uzayın o kısmındaki atomlardan elektron koparabilecek kadar yüksek enerjili olduğuna dair bir gösterge olduğu varsayılıyordu. Kızılötesi izgedeki (spektrumdaki) belli bir dalga boyundaki ışık ile yapılan yeni gözlemler, bu gökadadaki iki elektronu eksik olan oksijen atomlarının varlığına (görselde yeşil renk ile betimlenen alan) bir anlamda gölge düşürdü.
Yukarıda bahsedilen karışıklığın belli bir sebebi var: Evrendeki hidrojen, helyum ve lityumdan daha ağır olan tüm elementler, yıldızların çekirdeklerinde yüksek enerjili füzyon tepkimeleri sonucunda oluşmuş ve bu yıldızların süpernova patlamaları sonucu evrene yayılmıştır. Keşif ise gözlemlenen antik gökadanın, onu görüyor olduğumuz zaman için, ilk jenerasyon yıldızların oluşup, ömrünü tamamlayıp ölmesi için yeteri kadar vakte sahip olduğunu gösteriyor.
Araştırmanın makalede belirttiği üzre, geniş yelpazedeki dalga boyları içinden gökadadan gelen çok az kızılötesi ışık olması, yıldızların ışınımını absorbe edip tekrar yayacak toz miktarının çok az olduğuna işaret ediyor. Aynı zamanda oksijen halelerine sahip olan aynı yaşta birçok gökada olması, araştırmacılar tarafından bu gökadaların keşfedilmesi ve analiz edilmesi ile erken evrendeki gökada ve yıldızların nasıl oluşup evrildiğine dair fikirler elde edilebileceği yönünde yorumlandı.
Kaynak : Sid Perkins, Ancient galaxy holds oldest oxygen in universe, 16 Haziran, www.sciencemag.org/news/2016/06/ancient-galaxy-holds-oldest-oxygen-universe
Makale Referans : DOI: 10.1126/science.aag0615
Bahsi geçen 'en eski' gökada, bir grup yıldızın bir arada bulunduğu bir takım niteliğinde ve SXDF-NB1006-2 adı ile biliniyor. 2012 yılında keşfedilen gökada, Dünya'mızdan 13.1 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Keşfedildiği zaman, en uzak galaksi rekorunu kıran galaksi daha sonra bu rekoru birkaç kez başka gezegenlere kaptırdı.
İlk gözlemlendiğinde gökbilimciler bu gökadanın iyonize hidrojenden bir ışık halkası ile çevrelenmiş olduğunu düşünüyordu (yukarıdaki görselde mor renkte görülen hüzme, hale). Bu halenin de, gökadanın yıldızlarından yayılan ışınımın (radyasyonun) uzayın o kısmındaki atomlardan elektron koparabilecek kadar yüksek enerjili olduğuna dair bir gösterge olduğu varsayılıyordu. Kızılötesi izgedeki (spektrumdaki) belli bir dalga boyundaki ışık ile yapılan yeni gözlemler, bu gökadadaki iki elektronu eksik olan oksijen atomlarının varlığına (görselde yeşil renk ile betimlenen alan) bir anlamda gölge düşürdü.
Yukarıda bahsedilen karışıklığın belli bir sebebi var: Evrendeki hidrojen, helyum ve lityumdan daha ağır olan tüm elementler, yıldızların çekirdeklerinde yüksek enerjili füzyon tepkimeleri sonucunda oluşmuş ve bu yıldızların süpernova patlamaları sonucu evrene yayılmıştır. Keşif ise gözlemlenen antik gökadanın, onu görüyor olduğumuz zaman için, ilk jenerasyon yıldızların oluşup, ömrünü tamamlayıp ölmesi için yeteri kadar vakte sahip olduğunu gösteriyor.
Araştırmanın makalede belirttiği üzre, geniş yelpazedeki dalga boyları içinden gökadadan gelen çok az kızılötesi ışık olması, yıldızların ışınımını absorbe edip tekrar yayacak toz miktarının çok az olduğuna işaret ediyor. Aynı zamanda oksijen halelerine sahip olan aynı yaşta birçok gökada olması, araştırmacılar tarafından bu gökadaların keşfedilmesi ve analiz edilmesi ile erken evrendeki gökada ve yıldızların nasıl oluşup evrildiğine dair fikirler elde edilebileceği yönünde yorumlandı.
Kaynak : Sid Perkins, Ancient galaxy holds oldest oxygen in universe, 16 Haziran, www.sciencemag.org/news/2016/06/ancient-galaxy-holds-oldest-oxygen-universe
Makale Referans : DOI: 10.1126/science.aag0615
Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu “Kullanım İzinleri”ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir

23 Aralık 2015
Evrenin Yaşı

26 Aralık 2020
Bir Yıldızın Ölümünün Perde Arkası

21 Kasım 2018
Yeni Keşfedilen 'Rüzgargülü' Yıldız Sistemi

26 Ağustos 2018
Samanyolu'nun Yeniden Doğuşu Yıldızların Hafızalarında Yaşıyor

04 Ocak 2016
Süpernovalar Hakkında 10 Gerçek

07 Eylül 2015
Nötron Yıldızı Nedir?

14 Ocak 2017
‘Kızıl Nova’ Patlaması Geliyor