Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Çok hücreli canlıların ortaya çıkışı kadar, çok hücreli hayvanların ortaya çıkışı da farklı hipotezlerle son bir buçuk yüzyılın cevaplandırılmaya çalışılan sorularından birisidir. Hayvan hücrelerinin çok hücreli canlıları oluşturacak şekilde belirli değişimlere uğramasının sebepleri veya etkileyecek unsurları birkaç temel noktada ortaklaşmış ve yaklaşık olarak benzer önermeler halini almaya başlamıştı.

Ancak The University of Queensland araştırmacılarını yürüttüğü yeni bir araştırma hayvanların evrimsel tarihine dair bu uzun vadede oluşmuş kavrayışımızı bir anlamda alt üst etti diyebiliriz.

Araştırmacılardan Prof. Bernie Degnan yeni teknolojiler kullanarak gerçekleştirdikleri çok hücreli hayvanların nasıl geliştiğine dair incelemelerinin şaşırtıcı bir gerçeği ortaya çıkarttığını ve sonuçlarının bu konudaki yıllardır süre gelen geleneksel hipotez ile zıtlaştığını belirtti.

Profesör Degnan, ilk çok hücreli hayvanların hiç de bugünkü süngerlere benzemediğini tespit ettiklerini buna karşın daha çok 'dönüşebilir' hücreler grubu olduklarını belirtirken bunun tıpkı bir pluripotent (birden fazla hücre tipine dönüşme yeteneği olan kök hücreler) kök hücre gibi düşünülebileceğini ortaya koydu.

Öyle ki, en eski hayvan atalarının yani hayvanlar aleminin ilk üyelerinin tıpkı birer kök hücre olduğunu söylemek mümkün.

Elbette bu bulgular uzun zamandır yürürlükte olan hayvanların tek hücreli bir hayvan olan ve bugünkü modern sünger hücresine benzeyen koanosit (yakalı kamçılı hücreler) benzeri canlılardan evrildiğine dair hipotezi bir anlamda çürütüyor. Bugün etrafımızda gördüğümüz çok hücreli yaşamın ortaya çıkışı, tüm bitki, hayvan ve mantar çeşitliliğini ve karmaşıklığını düşündüğümüzde evrimsel tarih içindeki sayısız önemli sıçrama arasında dahi büyük bir yer tutuyor.

Araştırmacılar, benzer hücre tiplerinin zaman içindeki değişimlerini, sentezledikleri proteinlerden aktifleştirdikleri genlere kadar oluşan farkları anlayabilmek için tekil hücrelerin genomlarını (çalışmada yalnızca protein sentezleyen genler sekanslanmıştır) haritaladı. Bu yolla her türden moleküler imzayı ayırt ederek tek tek hücrelere bakıp her hücre tipinin de evrimine ayrı ayrı bakabilmek mümkün hale geldi.

Onlarca yıldır evrimsel biyologlar çok hücreli canlı evrimi için geçerli olan teorilerin basit olması gerektiğini düşündü ve koanositler gibi süngerlerin -ki bugünkü hayvanların yaşayan en yakın akrabası olarak düşünülmektedir- çok hücreli hayvan evriminin köklerini oluşturduğunu benimsedi.

Ancak bu canlıların aktif genlerinin sekanslanması bu noktadaki uyuşmazlıkları ortaya çıkardı ve aslında baktığımız çıkış noktasının bu canlılar olamayacağını gösterdi. Transkriptom analizi son birkaç yılın ileri bir teknolojisi ve şimdiden modern moleküler tıptan her türlü biyoloji alt alanı araştırmada kullanılmaya başladı. Mevcut araştırmada da evrimsel biyolojinin en temel teorilerinden birinin çürütülmesine işe yaradı demek yanlış olmaz.

Şimdi sil baştan ilk hayvanların ve ilk çok hücreli hayvanların adım adım ne gibi değişimler geçirerek çok fazla hücre ve doku tipine sahip organizmalar haline gelecek biçimde evrildiklerini, bahsi geçen tek hücrelerden çoklu hücre yapısında hayvan hayatının nasıl başlamış olabileceğini düşünmek ve araştırmak için elimize bir fırsat geçtiğini düşünebiliriz.
Kaynak ve İleri Okuma
  • Shunsuke Sogabe, William L. Hatleberg, Kevin M. Kocot, Tahsha E. Say, Daniel Stoupin, Kathrein E. Roper, Selene L. Fernandez-Valverde, Sandie M. Degnan, Bernard M. Degnan. Pluripotency and the origin of animal multicellularity. Nature, 2019 https://www.nature.com/articles/s41586-019-1290-4
  • The University of Queensland Australia UQ News Website, Scientists at The University of Queensland have upended biologists’ century-old understanding of the evolutionary history of animals, 12 Haziran 2019, ";
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir