Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Beynimiz yapısal olarak oldukça büyük ancak bir o kadar da orantısızdır. Fakat beynimizin bu orantısız yamuk şeklini anlayabilmek insan evrimini anlayabilmek kadar önemlidir.

Beynimizin bu orantısızlığı, hangi elimizi kullandığımızla daha belirgindir. Her 10 insandan yaklaşık 9 tanesi sağ elini kullanır, sol elini kullananların sayısı ise genele oranlandığından oldukça küçüktür. Bu oranlar bütün insan toplumlarında ve kültürlerinde de geçerlidir. Bu da türümüz Homo sapiens'in genetik anlamda bağlantılı olduğunu gösteren evrensel bir örgüdür.

Esasında biraz daha derinlere indiğimizde, el kullanım tercihine ilişkin olan bu istatistiklerin insan beyni hakkında özel bir durumu ortaya çıkardığını görürüz. Şöyle ki; ellerimizin hareketlerini kontrol etmek söz konusu olduğunda, beynimizin sol yarım küresi sağ yarım küresine üstün gelir ve bu yarım küre baskınlığı --ya da asimetrisi-- oldukça son derece özeldir.

Benzer durumları, beynimizin dil bölgeleri için de görebiliriz. Beynimizin sol tarafındaki bölgeler --örneğin konuşma ve anlama fonksiyonlarında önemli bir görev üstlenen Broca alanı-- sağ tarafındaki karşıtlarıyla karşılaştırıldığında, sol taraftaki bölgelerin orantısız biçimde daha geniş olduğu görülür. Aslına bakılırsa, insan beyninden neredeyse üç kat daha küçük olan şempanze beyniyle karşılaştırıldığında Broca alanının; şempanzelerin sağ yarım küresindeki aynı bölgeden 6 kat daha büyük olduğunu görebiliriz.

İnsan beyninin orantısızlığının bir diğer örneği ise; sağ ve sol yarım küre arasındaki hizasızlık ya da çarpıklıktır. Beynimizin sağ yarım küresinin ön kısmı sol yarım kürenin ön kısmından biraz daha öndedir. Bu durum arkadan bakıldığında da sol yarım kürenin sağ küreye kıyasla daha geride kaldığı görülebilir.

Benzer durum, diğer ape türleri ve hatta bazı maymun beyinlerinde de görülebilir. Fakat hiçbiri insan beynindeki kadar çarpıcı değildir. Öte yandan çarpıklık (ya da hizasızlık) kan damarlarının yerleşiminde de görülür.

Elle kontrol veya dilde gördüğümüz gibi bazı fonksiyonların belirli bir tarafın görevi şeklinde gerçekleşmesi esasında insan beynindeki bu asimetrinin bir parçasıdır. Peki bu hizasızlık nasıl bir rol üstleniyor? Eğer orantısız beyinlerimiz son derece eşsizse, peki neden bu şekilde evrimleşmiştir?

Basitçe, Broca alanı gibi aşırı özelleşmiş alanların daha etkili ve hızlı bir nöral işlemeyi mümkün hale getirmek için evrimleştiğini söyleyebiliriz. Bu durum, diğer yarım küreden gelen verinin kesilmesini ve hatta belki ortadan kaldırılmasını sağlayarak daha hızlı düşünmemize ve davranmamıza yardımcı oluyor. Yani bu durumu beynimizin bir yarım küresinin ipleri eline alması şeklinde yorumlayabiliriz.

Evrimsel Süreçteki İlk Örnekler

Peki yarım kürelere özgü özelleşmenin evrimsel süreçteki ilk örnekleri nelerdir? Dahası beynin fosilleşmediği gerçekliğini göz önüne alırsak bunu nasıl saptayabiliriz?

Ne var ki; antropologlar, beyin asimetrisini doğrudan ya da dolaylı olarak saptayabilmenin bazı yollarını geliştirmiştir. Bütün bu yöntemler de, evrimimizde beynin fonksiyonel ve yapısal olarak erken bir kayma yaşadığına işaret ediyor. Bu delillerin ilk kısmı ise, endokast olarak adlandırdığımız beynin yüzeyinden yapabildiğimiz modellerden geliyor. Bunları bir çeşit beyin fosili olarak düşünebilirsiniz, ancak gerçek bir beyinde görebileceğimiz fazla detaydan yoksundurlar.

Yaşam boyunca, beyin aslında titreme yapar ve yüzeyinin izlerini kafatasının kemiklerinin içinde bırakır. Antropologlar, bu fenomeni kullanarak beynin nasıl göründüğüne dair basit modeller oluşturabilirler. Broca alanı gibi bölgeler, genellikle çok ayrıdır ve çarpıklık özellikle de endokastlarda oldukça belirgindir.

Endokastlar bize, insan-öncesi cins olan Australopithecus'un --yaklaşık 4.5 ila 2 milyon yıl önce Afrika'da yaşayan atalarımız-- beyin asimetrisine dair ilk örnekleri sağladığını gösteriyor.

Bununla birlikte, dişlerden de dolaylı olarak deliller elde edebiliyoruz. Erken insanların ön dişlerindeki hasarlar o bireyin sağlak mı yoksa solak mı olduğunu anlamamıza yardımcı olabiliyor. Örneğin, Neandertal dişleri üzerine yapılan çalışmada, et, dişlerin arasında tutulup onu kesmek için taştan bir alet kullanıldığında, kullanılan aletler diş minesi üzerinde bazı çizikler bırakmıştır ve bu çiziklerin açısı sağlak olanları solak olanlardan ayırmak konusunda kullanılabilir.

OH-65 fosilinde, yiyecekleri kesmek veya bölmek için kullanılan aletin, sağ el ile tutulup, yiyeceği dişler ile sıkıştırarak ve sol el ile de çekiştirerek kesmeye çalışılmasından kaynaklandığı ileri sürüldü. İlk duyulduğunda alakasız bir senaryo gibi gelse de, gözle görülebilir olan diş izleri mikroskop ile de daha detaylı (derinlik, yön, açı ve nicelik olarak) analiz edildiğinde bu ihtimalin gerçeği en çok yansıtan koşul olduğu ortaya çıkarıldı. Görsel Telif: Frayer et. al.

Bu çiziklerin incelendiği onlarca fosil, --özellikle de Neandertalerde-- sağlak olanların solak olanlardan sayıca fazla olduğunu gösteriyor. Benzer çalışmalar, en eski sağlakların yaklaşık 2 milyon yıl önce yaşamış olan bir başka Homo türü olan Homo habilis olduğunu ortaya koydu. 2016 yılında Journal of Human Evolution'da yayımlanan çalışmada da benzer yöntem ile Homo habilis'in sağlak olduğu sonucuna ulaşıldı. Bu delilleri, beyin simetrisinin ilk örnekleri olarak kabul edebiliriz. Baskın el kullanımı veya el tercihi ile dil kullanımı farklı genetik sistemler tarafından kontrol edilmektedir ancak ikisinin de beynin özellikle sol tarafında fonksiyonel olarak kontrol ediliyor olması dolayısıyla aralarında bir ilişki bulunduğunu göstermektedir.

Delillerin son parçası ise, arkeolojik çalışmalardan ve Paloelitik insanlar tarafından yapılan taş aletlerden gelmektedir. Aletlerin oluşturulma biçimi konusunda dikkatli çalışmalar, üretim sürecinin her bir adımında sağlaklık ya da solaklık için açık bir delil olduğunu gösteriyor. Arkeoloji çalışmalarına göre, sağ ya da sol el kullanım tercihi, yaklaşık 2 milyon yıl önceye ait taş aletlerde görülebilir. İhtimaller göz önüne alındığında da en erken alet kullanımının bugünden yaklaşık 3.3 milyon yıl önceye ait olduğu biliniyor.

İnsanlığın en çarpıcı özelliklerinden bazıları, bazen bu kadar açık olmayabilir. Bazen de bu özellikler o kadar açıktır ki, tıpkı sağ el ve sol el kullanımında olduğu gibi onları fark edemeyebiliriz bile. Dahası bu özelliklerimiz, büyük beyin, karmaşık düşünme, dil, kültür, iki ayak üzerinde yürüyüş gibi en dikkat çekenlerden daha az büyüleyici değillerdir. Evrimimiz bizi büyülemeye devam ediyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir