Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Şiddete başvurma eğilimine dair oransal bir kıyaslama yapmanız istense; üzerine pek düşünmenize bile gerek kalmadan erkeklerin kadınlara kıyasla daha fazla şiddet eğilimi gösterdiğini söyleyebilirsiniz. Bu görüşünüzü verilerle de desteklemeniz mümkündür. Gerçekten de küresel düzeydeki cinayet oranlarına baktığımızda, bütün cinayetlerin yaklaşık %90'ının sorumlusu erkek şiddetidir. Erkek şiddetinin kurbanı büyük oranda yine erkekler olsa da bu şiddetin kurbanı olan kadınların sayısı her geçen gün daha da artıyor. Hatta ülkemizde her gün güncellenen ve kadına yönelik şiddete dair toplumsal bir farkındalık yaratmayı amaçlayan, kadın cinayetlerinin kurbanı kadınların isimlerini Anıt haline getirmiş bir platform dahi mevcut.

Öte yandan, her zaman cinayete dönüşmese de kadına yönelik şiddetin bölgesel ve global düzeydeki tahminlerinin açıklandığı Dünya Sağlık Örgütü 2013 yılı raporunda; ilişkilerde, kadınların -fiziksel ve cinsel istismar noktasında- %42'sinin erkek şiddetine maruz kaldığına vurgu yapılıyor. (Oranlar, çalışma örneklemine ve "aile içi şiddet" olgusunun tanımına göre farklılık gösteriyor.)

Peki, ilişkilerde erkek şiddetinin bu kadar yaygın olmasının nedeni nedir? Literatürde esas olarak iki şemsiye altında toplanabilen mevcut teoriler büyük oranda sosyolojik, biyolojik ve psikolojik temelli açıklamaları içeriyor.

Sosyolojik, Biyolojik ve Psikolojik Açıklamalar

İlişkilerdeki partner şiddetine dair en bilindik sosyolojik açıklama; sosyal öğrenme teorisidir. Bu teoriye göre, partnerler arasındaki şiddet, öğrenilmiş bir davranıştır. Daha da açmak gerekirse; erkek, kadına şiddet uygular çünkü babasının annesine şiddet uyguladığına tanık olarak büyümüştür. Benzer şekilde; kadın, şiddetin kurbanı olur çünkü annesinin şiddete maruz kaldığına tanık olarak büyümüştür. Bu da "nesiller boyu devam eden şiddet döngüsü" olarak bilinir.

Öte yandan biyolojik perspektif; kafa yaralanması ya da travmanın bir sonucu olarak beyindeki yapısal ve kimyasal anormalliklerin, dürtüsel ve agresif davranış kontrolünü zorlaştırdığını ileri sürer. Standart psikolojik bakış açısı ise; kişisel farklılıkların, partner şiddetine ve mağduriyetine nasıl katkıda bulunduğunu tartışır.

Ancak ilişkilerde şiddetin ilk kez kendisini neden gösterdiği açıklaması, yukarıda bahsettiğimiz bu perspektiflerin eksik kaldığı noktadır. Bir başka ifadeyle; partner şiddeti insan ilişkilerinin neden yaygın bir özelliğidir? Eğer sosyal öğrenme teorisini doğru kabul edersek, o halde herkesin öğrendiği bu şiddete başvurma davranışını ilk kimin sergilediği sorusuna kadar giden bir sorgulama sürecine girebiliriz. Öte yandan, şiddeti devam ettiren ancak normal beyin fonksiyonuna sahip bireyleri salt biyolojik temelli bir açıklamayla ya da şiddet faillerinin hepsinin psikolojik bir sorunu olduğu ya da madde ve/veya alkol kullanan bireylerden oluştuğu genellemesiyle geçiştiremeyiz. Kuşkusuz bu faktörler, ilişkilerdeki şiddetin --özelde de erkek şiddetinin-- nedenlerine dair güçlü açıklamalar sağlar fakat yine de yeterli değildir. İlişkilerdeki erkek şiddetinin neden yaygın olduğuna ışık tutabilecek bir diğer muhtemel açıklama ise evrimsel psikoloji temelindedir.

Erkek Şiddetinin Evrimsel Psikolojisi

Evrimsel psikoloji, zihin fonksiyonlarını ve yapısını anlayabilmek için evrim teorisinin perspektiflerini --doğal seçilim, cinsel seçilim vb.-- psikolojiye uygulayan bir alandır. Evrimsel psikoloji, psikoloji ve davranış hakkında hipotezler üretmek, kavrayış ve açıklamalar geliştirmek için evrim teorisini bir çerçeve olarak kullanır.

Sıklıkla yanlış anlaşılan ya da evrim karşıtları tarafından iftiraya maruz kalan evrimsel psikolojinin, genellikle genetik determinizmi ya da politik açıdan itici araştırma sonuçlarını ileri sürdüğü düşünülür. Öte yandan evrimsel psikolojiye dair bir diğer yanlış kavrayış ise --özellikle de ilişkilerdeki erkek şiddeti için geçerli olabilecek-- doğallık safsatasıdır. Bu yanlış kavrayışa göre, bir şey doğalsa iyidir ya da kabul edilebilirdir. Bu safsata ilişkilerdeki erkek şiddetine uygulandığında ise bilim insanları erkek şiddeti için evrimsel bir açıklama sunduğunda bu şiddeti dolaylı olarak kabul ettikleri yanılgısını ortaya çıkarır. Bu yaklaşımların basitçe hatalı olduğunu, evrimsel psikolojinin açıklamalarının bu davranışların etik yargılarıyla ilişkili olmadığını söyleyerek başlayalım.

Yukarıda ifade ettiğimiz diğer açıklamalara rağmen, "Neden?" sorularının köklerine dair muhtemel açıklamaları evrimsel psikoloji sayesinde edinebiliriz. Evrimsel psikologlar, ilişkilerdeki erkek şiddetini iki analiz düzeyinde açıklıyorlar. Nihai analiz düzeyi ve yakın analiz düzeyi. Her iki analiz seviyesi de ilişkilerdeki erkek şiddetinin farklı özelliklerini açıklar. Nihai analiz düzeyi, gözlemlediğimiz bir özellik veya davranışın neden doğal seleksiyon yoluyla ortaya çıkabileceğini açıklar. Başka bir deyişle, romantik bir partnere karşı şiddeti sürdürmenin işlevi ya da sebebi ne olabilir? Nihai analiz düzeyi, neden sorularına işaret eder. Yakın analiz düzeyi ise bir özelliğin ya da davranışın mevcut nedenlerini (özelliklerin veya davranışların nasıl dışa vurduğu) açıklar. Bir başka ifadeyle; şiddete sebep olan görünür nedenler ya da koşula bağlı faktörler nelerdi? Yukarıda tartışılan sosyolojik, biyolojik ve genel psikolojik açıklamalar, yakın analiz seviyesinin altında yer alabilir.

Erkeklerin şiddeti neden sürdürdüklerine dair baskın açıklama; eş tarafından aldatılma riski (ya da sperm rekabet riski) hipotezidir. Kısaca, döllenme ve gebelik dönemi kadın vücudunda gerçekleşir; dolayısıyla, kadınlar taşıdıkları embriyonun genetik olarak kendi yavruları olduğundan eminken; erkekler o kadar da emin olamayabilir. Aldatılma hipotezine dair yürütülen araştırmalar, erkeklerin, başka bir erkeğin çocuklarını yetiştirmeye karşı korunmak için “anti-aldatılma” taktikleri (psikolojik ve davranışsal cevaplar) olarak adlandırılan bir paket geliştirdiler. Kadın sadakatsizliği, insan evrimi tarihinde aldatılmanın meydana geldiği birincil bağlam olarak tartışılmaktadır. Bu analiz seviyesinde, fiziksel şiddetin kadın sadakatsizliğini önleme veya düzeltmeye yönelik bir (aşırı derecede) anti-aldatılma taktiği olduğu ileri sürülmektedir.

Nihai analiz düzeyi, şiddetin (gerçek ya da hayal edilmiş) kadın sadakatsizliği sorununa dair evrim geçirmiş bir çözüm olarak “işe yarayıp yaramadığını” ele alır. Diğer bir deyişle, eğer ilişki içi şiddet, gerçekten de aldatma riskini hafifletirse; o zaman ilişki içi şiddet, erkeğin mağdurla daha sık cinsel ilişkiye girmesi gibi eşin gebe kalması olasılığını arttıran davranışlarla da ilişkilendirilebilir. Journal of Comparative Psychology'de 2016 yılında yayımlanan ve insanlar üzerinde yürütülen bir çalışma, mağdur ile girilen cinsel ilişkinin frekansı ile şiddet gösterme frekansı arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösterdi. Aynı sonuç, şempanze, goril, makak ve babunlarla yapılan araştırmalarda da görüldü.

Erkek şiddetinin evrimsel kökenleri, bütün erkeklerin şiddet gösterdiği ya da göstereceği anlamına gelmiyor elbette ki. Öyleyse, ilişkilerde şiddeti tetikleyen nedir? İşte bu noktada da yakın analiz düzeyi devreye giriyor. Kıskançlık, ilişkilerdeki partner şiddetinin en çok vurgu yapılan proksimal nedenidir. Erkekler açısından özellikle cinsel kıskançlık, eşinin cinsel olarak sadakatsiz olduğundan şüphelenildiğinde veya bilindiğinde ortaya çıkar (kadın sadakatsizliği doğrudan aldatma riskini artırdığı için - erkekler bu genişletilmiş akıl yürütmenin bilincinde olmamakla birlikte).

Fakat bütün erkekler eşit seviyede kıskanç değildir ve kıskanç hissettiklerinde hepsi aynı tepkiyi vermez. Peki kıskançlık tepkilerindeki bireysel farklılıkları nasıl açıklayabiliriz? Romantik bağlılık oldukça derindir, romantik bir partnerle kurulan duygusal bağ, ilişkiye yönelik gerçek ya da hayali (devam eden veya akut) tehditleri düzenler.

Bağlanma Anksiyetesi ve Bağlanmadan Kaçınma

Bağlılık, iki boyutta ele alınabilir: Anksiyete ve kaçınma. Bağlanma anksiyetesi (ya da bağlılık sisteminin aşırı aktivasyonu), kronik bir kıskançlığa sebep olabilir. Bu da partnerin, çok yönlü anlam içeren davranışlarını --gerçekte öyle olmasa bile--potansiyel bir sadakatsizlik işareti olarak yorumlanmasını ortaya çıkarabilir. Bağlanma anksiyetesininnegatif partner-yönelimli davranışlar (örn. Duygusal manipülasyon, tehditler), psikolojik ve fiziksel şiddet ve cinsel baskı gibi bir dizi olumsuz ilişki davranışını da öngördüğü gösterilmiştir. Öte yandan, bağlantıdan kaçınma (ya da bağlanma sisteminin az aktifleştirilmesi), ilişkilerde daha fazla özgüveni öngörmektedir. Bağlılık kaygısından farklı olarak, bağlantıdan kaçınma, bir partnerin sadakatsizlik algıları ile ilgisizdir.

Öte yandan evrimsel psikoloji, ilişkilerdeki erkek şiddetinin önlenebileceğine dair de bazı yöntemler sağlar. Altta yatan bireysel düzeydeki şiddet kaynağıyla --bağlanma bağları-- yüzleşmek ve şiddetin neden kıskançlığın bir sonucu olduğunu anlamak, şiddetin önlenmesi ve faillerin rehabilite edilmesi için özellikle etkili bir yaklaşım olabilir. Yüksek bağlanma kaygısı olanlar gibi risk altındaki bireyler için terapötik müdahaleler endişe verici durumların bilişsel olarak yeniden yapılandırılmasına odaklanabilir (bu, yetişkinlerde kaygı ile ilişkili bozukluklar için etkilidir). Ek dinamikleri, insan romantik ilişkilerinin yaygın bir özelliğidir; güvensiz bağlılık semptomlarını erken sergileyen bireyleri tanımlayarak, erkek şiddetini azaltabiliriz.

7 Milyon Yıllık İnsan Evriminin Bir Ürünüsünüz

Tüm yukarıda bahsettiklerimiz, erkek şiddetinin evrimsel kökenlerine dair ilkel nedenleri vurgulamaktadır. Yine de olası kavrayış eksikliklerini önceden engellemek adına etik açıdan bir değerlendirmede bulunulmadığını vurgulamakta fayda var. Yaklaşık 7 milyon yıllık insan evriminin ulaştığı noktada, modern insanın etik değerleri, erkek şiddetinin ilkel bir davranış biçimi olduğunu ortaya koymaktadır. Evrimsel psikolojinin bu değerlendirmesi, bu ilkel davranış biçimini haklılaştırmamakta; aksine, 7 milyon yıllık evrimsel sürecin bir ürünü olan insanın modern dünyadaki yerini sorgulamasını salık vermektedir.

Kadın cinayetlerinin, erk mekanizmasının bir yansıması olduğundan yola çıkarak; son derece politik olduğu vurgusunu yapmamız gerekiyor. Politik nedenlerinin yanı sıra; evrimsel psikolojimizin görmezden gelinmesi, erkek şiddeti probleminin etraflıca anlaşılmasını da olanaksız hâle getirecektir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir