Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar
Ultra Yüksek Çözünürlüklü Mikroskopların Mucitleri 2014 Kimya Nobel Ödülünün Sahibi Oldular 1873’de Alman fizikçi Ernst Abbe mikroskop teknolojisinin sınırlarını belirlemişti. Ernst Abbe’nin optik mikroskop limitleri ışığın dalga boyunun yarısıydı. Genel anlamda kullanılan mikroskopların 550 nanometre dalga boyuna sahip olması da mikroskopların yalnızca 0.2 mikrometreye kadar görüş imkanı sağlamasıydı. Fakat bilimdeki limitlerin en güzel yanı bir gün mutlaka aşılmaya mahkûm olmalarıdır. Ve bir bilim insanı bu limitleri aşmayı başarırsa genellikle Nobel Ödülünün sahibi olur.  Bu yıl kimya dalındaki Nobel Ödülü optik çözünürlük limitlerini yerle bir eden buluşlarıyla üç bilim insanına verildi. Artık mikroskoplar daha düşük mikrometreleri görüntülemek bir yana nanometreleri bile görüntüleyebilecek. 0.2 mikrometrenin de aslında çok küçük olduğunu düşünüyor olabilirsiniz fakat eğer insan vücudundaki moleküller üzerine çalışıyorsanız aslında 0.2 mikrometre tahmin ettiğinizden çok daha büyüktür. İnsan vücudundaki küçük moleküller yalnızca 1 nanometre uzunluğunda bile olabilirler. Mikroskopların yani yeni adıyla nanoskopların yardımıyla artık beyindeki sinapsları görüntüleyebilecekler. Ayrıca Alzheimer ya da Parkinson gibi dejeneratif hastalıklarda protein yapımını takip edebilecekler. Nobel Ödülü optik çözünürlüğü arttıran iki farklı metoda verildi. Max Planck enstitüsünden biyofiziksel kimyacı Stefanel Hell, ‘’ stimulated emission depletion microscopy’’ olarak bilinen iki lazer ışınıyla tek örneğin incelenmesi metodunu geliştirdi. Bir lazer ışını ışınır molekülleri parlatırken diğer lazer ışını da diğer bütün molekülleri uyarımlı ışımayla baskı altına alıyor ve 0.2 mikrometreden çok daha iyi çözünürlüğe sahip parlak görüntü elde ediliyor. Eric Betzing ve William Moerner ise Nobel Ödülünü tek molekül mikroskopi alanında yaptıkları çalışmayla aldılar. İki bilimci de ayrı ayrı çalıştı fakat ikisinin çalışması da moleküllerin ışınımlarının kontrol edilmesi üzerineydi. Yani bir molekülün ışınım özelliğini ışınım proteini olan (GFP) ‘yi kullanarak açıp kapatabilmek üzerineydi. Araştırmaya göre floresan özelliği olan denizyıldızından elde edilen GFP, hücrelerdeki diğer moleküllerle çiftler oluşturabiliyor ve proteinleri aydınlatıp açığa çıkarmada kullanılabiliyor. Moerner ve Betzig bu keşifleriyle GFP’nin ışınım özelliğinin açılıp kapatılabilir olduğunu gösterdiler ve bu yolla tek bir molekülün dahi ışınım özelliği kontrol edilebiliyordu. Parlak her bir molekülün pozisyonu da mikroskopla çok rahat bir şekilde seçilebiliyordu. Bu üç bilim adamının geliştirdikleri teknikler çoktan dünyanın her yerinde kullanılmaya başlandı bile.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir