Scientific American'ın Bilim Söyleşileri programında Steve Mirsky'nin konuğu olan Susan Ewing, 270 milyon yıl kadar önce yaşamış bir tür olan Helikoprion'un keşif öyküsünü anlattığı kitabını tanıtırken, eşi-benzeri görülmemiş bir ağza sahip olan bu hayvanla ilgili ilginç bilgiler de aktarmıştı.

Helikoprion, gövdesi muhtemelen köpekbalığına benzeyen ama diş yapısı emsalsiz olan bir balıktı. Kendimiz de dahil olmak üzere, hayvanlarda görmeye alışık olduğumuz diş dizilimi, dişlerin çene kenarları boyunca yan yana sıralandığı biçimdir. Ancak Helikoprion'un alt çenesinin tam ortasında, pizza bıçağına benzeyen, üstünde diş görevi gören çentiklerin bulunduğu sarmal bir yapı bulunuyordu. Üzerinde çok sayıda çentik bulunan bu yapı aslında yekpâre bir bütündü; yani üzerindeki diş benzeri çentikler sarmalın bir uzantısıydı (kökleri olan dişler değillerdi).

Rusya'nın Ural Bölgesi'nden çıkarılan bir Helicoprion bessonovi sarmal dişi. Aşağı Permiyan, 280 milyon yıl önceden kalma.
Gordon Hubbell'ın koleksiyonundan. (Kaynak: https://fossil.fandom.com/wiki/Helicoprion)

Sarmal yapılara doğada sıkça rastlanır. O nedenle Helikoprion kalıntıları ilk bulunduğunda, bu çentikli sarmalın diş olduğu hemen anlaşılamamış ve çoğu kişi onları ammonit sanmıştı. Kafadan-bacaklılar ailesinden antik bir grup olan ammonitler, sarmal kabuklara sahipti. Helikoprion’un dişleri de ilk bakışta bir ammonit kabuğunu andırıyordu ama üzerinde sivri uçlar sıralanmıştı.

ABD'nin Idaho eyaletinden çıkarılan bir Helicoprion sarmal dişi.
(Kaynak: https://www.newdinosaurs.com/helicoprion/)

Bu çentikli yapının diş olabileceğini ilk fark eden kişi Alexander Karpinsky oldu. Saygın bir Rus yerbilimci olan Karpinsky’nin, tuhaf fosillere karşı ayrı bir ilgisi vardı. Keşfedilen ilk tam sarmalı elinde bulunduran kişi ise bir okul müfettişi olan Bessonov’du. Bulanın kim olduğu bilinmiyor; belki de Ural Dağları’nın bir yerinde çalışan bir madenciydi. Bessonov, fosilin önemli olabileceğini sezmiş ve bakması için Karpinsky’e göndermişti. Bu sarmalın o zamana dek tanımlanmamış bir hayvana ait olduğunu anlayan Karpinsky, Yunanca sarmal anlamındaki “helico” ve testere anlamındaki “prion” sözcüklerini birleştirerek, hayvana Helikoprion adını verdi. 1899 yılında da Helikoprion’u konu alan monografını yayımladı.

Helikoprion, dinozorlardan daha eski zamanda yaşadı ve yok oldu. Gezegenimizin geçmişinde şimdiye dek yaşanmış 5 büyük "soy tükenişi (yok oluş) olayı" var:

  1. Ordovisyen Sonu, 444 milyon yıl önce, tüm türlerin %86'sı yok oldu.
  2. Geç Devonyen, 375 milyon yıl önce, tüm türlerin %75'i yok oldu.
  3. Permiyan Sonu, 251 milyon yıl önce, tüm türlerin %96'sı yok oldu.
  4. Triyasik Sonu, 200 milyon yıl önce, tüm türlerin %80'i yok oldu.
  5. Kretas Sonu, 66 milyon yıl önce, tüm türlerin %76'sı yok oldu.

Bunlardan üçüncüsü olan Permiyan-sonu yok oluşundan 20 milyon yıl kadar önce yani 270 milyon yıl önce Helikoprion'un soyu tükendi. Dinozorlar ise Permiyan-sonu yok oluşundan 20 milyon yıl kadar sonra yani 230 milyon yıl önce çoğalmaya başladı.

Bulunan sarmal fosillerin kafadan-bacaklı kabuğu olmadığı anlaşılmış ve çentikli sarmalından ilham alınarak adlandırılan yeni bir tür literatürde yerini almıştı. Bu sarmalın diş olduğunda görüş birliğine varılana dek, konuyla ilgilenenler çok sayıda farklı olasılık üzerinde çalıştı: Hayvanın kafasının üzerinde olabileceğini düşündüler; burnunun ucunda uzanıyor olabileceğini hayal ettiler; kuyruğuna takmaya çalıştılar; sırtına yerleştirmeyi denediler. Yani tabak büyüklüğündeki bu sarmalı hayvanın ağzından başka her yere koymak için uğraşırlarken, sarmalların bulunduğu yer katmanında çok sayıda mürekkep balığı (ing. squid) fosili bulundu.

1899'dan bu yana yapılan Helicoprion çizimlerinden bazıları görülüyor. En eski modeller (a–d) sarmalı dışsal
bir savunma yapısı olarak konumlandırıyordu, ama (e–l) beslenme yeniden-yapılandırmaları yeni hipotezleri domine etti.
(Kaynak: https://royalsocietypublishing.org/doi/full/10.1098/rsbl.2013.0057)

Mürekkep balığıyla dolu bir denizde yaşayan büyük bir balığın alt çenesinin tam ortasında diklemesine duran çentikli bir sarmal, beslenme avantajına işaret ediyordu. Ancak sarmal dişin balığın ağzında tam olarak nasıl durduğu konusunda çok farklı tahminler vardı. Bu noktada Fanny Hitchcock’tan da söz etmek yerinde olur. Kadınların yüksek öğrenim görmesinin alışılmadık bir durum olduğu bir çağda bilim camiasına giren Hitchcock, çenenin yanlarında değil de ortasında yer alan diş olasılığını ilk kez ortaya atan kişiydi.

Helikoprion’un keşfinden önce keşfedilmiş olan “Edestus” adında bir başka Paleozoik köpekbalığı-benzeri bir hayvan cinsi vardı ve bunların da çenelerinin orta kısmında diş görevi gören yapılar vardı. Köpekbalıklarının dişlerine bakarsınız, dişin önüyle arkasını ayırt edebilirsiniz; arada fark vardır. Ancak Edestus fosillerinde (ve sonradan bulunan Helikoprion fosillerinde) dişler simetrik bir yapı sergiliyordu. Herkes bunun ne anlama geldiğini düşünürken, Hitchcock bu yapıların çene ortasında sıralanmış olabileceğini ileri süren ilk kişi oldu. Başlarda kabul görmeyen bu fikrin doğruluğu sonradan anlaşıldı ve Helikoprion’un tanımlanmasına da yardım eden bir ipucu oldu.

Helikoprion'un yaşadığı denizlerde kalamarlar bolca bulunuyordu.
(Kaynak: https://www.newdinosaurs.com/helicoprion)

Kıkırdaklı balıkların iskeleti kemiklilerinki gibi olmadığından, onlara ait bir şeyler bulmak kolay değil. Yine de 2010 yılında Helikoprion hakkında yeni bilgiler edinebildik. O sıralar Idoha Eyalet Üniversitesi’nde lisans öğrencisi olan Jesse Pruitt, bu hayvan hakkında bilgi toplamaya çalışırken, Chicago Üniversitesi’nden Michael Coates’i aramıştı. Coates, Helikoprion’u daha iyi anlayabilmek için sarmal dişinin dışında bir şeyler bulmak gerektiğini ve “Idoha IV” adlı fosilde bunların olabileceğini söyledi. Çünkü Bendix Omgreen tarafından 1966’da yayımlanan bir makalede, incelediği Idoha fosillerinden birindeki kayada fosilleşmiş çene parçası olabileceğini düşündüğünü yazmıştı.

O yıllarda kayaların içini görme olanağı olmadığından, Omgreen’in bunu not düşmenin ötesine geçmesi mümkün olmamıştı. Ama 2010 senesinde artık CT tarama makineleri vardı ve Jesse hemen fosili Texas’taki özel bir fosil tarama tesisine götürdü. Böylece “Idoha IV” fosili tarandı ve gerçekten de içinde çene parçaları olduğu görüldü. Bu, Helikoprion’un dişinden başka kalıntılarının ilk kez açığa çıkarılıp tanımlanışıydı. Sarmal dişin çeneye nasıl yerleştiğini ve nasıl işlev gösterdiğini anlama konusunda da büyük yardımı oldu.

Helikoprion’un çenesinin ortasındaki sarmal yapılı diş yapısının benzerine şimdiye kadar başka hiçbir türde rastlanmadı. Bu yapı muhtemelen Helikoprion yavrusu büyürken yeni diş çıkıntıları uçtan eklendikçe uzayıp büyüyerek sarmallaşıyordu. Edestus örneğindeki gibi diş düzlemi çene ortasında uzanan kıkırdaklı balık örnekleri var ancak bu şekilde sarmallaşan diş sadece Helikoprion’da görülen bir istisna olma niteliğini koruyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir