Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar
Özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanların, temiz hava solumadıkları aşikar. Fabrikalardan çıkan dumanlar, artık kafanızı çevirdiğiniz her yerde görebileceğiniz araçların egzozları, fosil yakıtlar derken soluduğumuz havayı kirleten etmenlerin listesi uzuyor. Kısa bir süre önce Paris’te yapılan anlaşma ve ülkelerin son yıllardaki politikaları hava kirliliği ile mücadelede önemli bir adım olsa da, halihazırda var olan kirlilik yaşamımızı olumsuz yönde etkiliyor. Tabii ki hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisi de sürekli dile getirilen bir konu. Bu yazıda da, hava kirliliğinin belki de şu ana kadar düşünmediğiniz kısmından bahsedeceğiz.

Özellikle büyük şehirlerde oldukça fazla araç yoğunluğu var. Bu yoğunluktan kaynaklı da şehirlerin havaları kirleniyor. Bu kirlilik içerisindeki bir kimyasal ise oldukça önemli- nitrojen dioksit ya da diğer adıyla azot dioksit.

Nitrojen dioksit ile ilgili tanımlamalar da bir hayli korkunç. Nitrojen dioksit aynı zamanda görünmez katil olarak da biliniyor. Çünkü oldukça zehirli olan bu gazın düşük konsantrasyonlarda fark edilmesi oldukça zor. Tabii ki, bir ölümün doğrudan havadaki nitrojen dioksit seviyesinden kaynaklandığını da söylemek mümkün değil.

2010 yılında yürürlüğe giren Avrupa Birliği yasasına göre; şehirlerdeki nitrojen dioksit yoğunluğu her metreküp hava için 40 mikrogramı geçmemeli ve saatlik ortalaması da 200 mikrogramı yılda 18 kereden fazla geçmemeli. Fakat örneğin İngiltere’nin bazı bölümlerinde bir hafta içerisinde 200 mikrogramlık saatlik ortalama sınırının 18 kereden fazla ihlal edildiği biliniyor.

Ayrıca nitrojen dioksit seviyelerinin uygun görülen ortalama değerlerin altında olduğu ölçülse de, araç içlerinde ve otoyol kenarlarında ortalama değerlerden bir hayli yüksek ölçümler yapılabileceğini söylemek çok da zor değil. Daha da detay verecek olursak, araç içlerindeki NO2 miktarları, aracın yakınlarındaki herhangi bir alan tarama cihazının ölçtüğü NO2 miktarından 2-3 kat daha fazla olacaktır. Aynı zamanda otoyol kenarlarında da (yaklaşık 50 metre uzağına kadar) ölçülecek değerlerin otoyoldan uzaktaki bölgelere kıyasla %30 ila %100 daha fazla olacaktır. Ülkemizdeki büyük şehirlerin her caddesinden her gün binlerce araç geçtiği düşünülürse, yerleşim yerlerinin çoğunun otoyol kenarlarında olmasının sağlığımız için ciddi tehlikeler oluşturabileceği çıkarımı yapılabilir. Bu konu üzerine yapılan araştırmalar da gösteriyor ki, solunum yolu rahatsızlıklarının bazıları ile (özellikle astım) solunan nitrojen dioksit miktarı arasında ciddi bir bağlantı var.

Yazının başında artık ülkelerin hava kirliliği ile mücadelede ciddi adımlar attığını söylemiştik. Bu adımlar genellikle karbon salınımlarının azaltılması yönünde atılıyor. Bu durum da halkın daha az karbon salınımına sahip araçlar olan dizel araçlara yönelmesine sebep oluyor. Fakat buradaki problem de dizel araçların daha fazla nitrojen dioksit salıyor olmaları. Yani hava kirliliğinin hem insan sağlığına hem de iklime olan etkilerinin azaltılmasının yolu yenilenebilir enerji kullanımının artması ve elektrikli ya da hibrit araçların daha da yaygınlaştırılmasından geçiyor.




Kaynaklar:

Michael Le Page ''We need to be angrier about our toxic air'' New Scientist April 2-8, 2016. pg 27

Haynes, William M., ed. (2011). CRC Handbook of Chemistry and Physics (92nd ed.). CRC Press. pg 4.79.

U.S. EPA. Integrated Science Assessment for Oxides of Nitrogen – Health Criteria (2016 Final Report). U.S. Environmental Protection Agency, Washington, DC.




 

 
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir