Kanguruların Çeşitlenmesinin Çayır Genişlemesine Bağlı Olduğu Sonucuna Varıldı
Avustralya'da bulunan Flinders Üniversitesi'nde çalışan iki araştırmacı, çağdaş kanguruların çeşitlenmesinde rol oynayan etkenin, daha önceki araştırmalarda belirlenen Miyosen k...
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör
Avustralya'da bulunan Flinders Üniversitesi'nde çalışan iki araştırmacı, çağdaş kanguruların çeşitlenmesinde rol oynayan etkenin, daha önceki araştırmalarda belirlenen Miyosen kuraklığı değil de, çayırların genişlemesi olduğuna ilişkin kanıtlar elde etti. Çalışmayı gerçekleştiren bilimciler olan Aidan Couzens ve Gavin Prideaux, bulgularını Science dergisinde yayımladıkları bir makale ile paylaştı. İkilinin, 25 milyon yıllık keselilere ait diş örneklerini incelediklerini belirttikleri kendi makalelerinin yanı sıra, derginin aynı sayısında onların çalışması hakkında Indiana Üniversitesi'nden P.D. Polly tarafından yazılmış bir de görüş makalesi bulunuyor.
Kangurular, sadece Avustralya ve Yeni Gine'de bulunmaları, nispeten yalıtılmış olarak benzersiz özellikler geliştirmiş olmaları dolayısıyla, dünyanın en ilgi çeken hayvan türleri arasında bulunuyor. Flinders Üniversitesi araştırmacıları, şimdiye dek yapılan ve moleküler incelemeleri kullanan çalışmalarda, kanguru çeşitliliğinin, Miyosen dönemin daha kuru ortamına bir yanıt olarak gerçekleştiğinin ileri sürüldüğünü hatırlatıyor. Couzens ve Prideaux, bu yoruma karşı çıkan kanıtlar sunuyor ve kangurulardaki çeşitlenmenin, Pliosen dönem sırasında çayırlık alanların giderek genişlemesinin bir sonucu olarak gerçekleştiğini belirtiyor. İkili, bu sonuca ulaşmalarına neden olan çalışma kapsamında, yaşları 25 milyon yıl öncesine dek uzanan, keselilere ait yaklaşık 1600 tane diş örneği incelediklerini ekliyor.
Önceki çalışmalarda, kanguruların atalarının ağaçlarda yaşayan hayvanlar oldukları, yaklaşık 20 milyon yıl kadar önce ağaçlardan çok, yerde vakit geçirmeye başladıkları söyleniyordu. Bu atalardan bazılarının torunları 250 kg'a yaklaşan devlere dönüşürken, bazıları da sonunda bugün gördüğümüz torunlara sahip olmuştu. Zıplamaya ne zaman başlamış olabilecekleri ise hâlâ bilinmiyor.
Polly, çalışma hakkındaki düşüncelerini paylaştığı makalesinde, diş minesinin, hayvanların ne yediğini anlama konusunda önemli olduğunu, sert bitkilerle beslenen canlıların hayatta kalabilmek için daha uzun dişlere gereksinimleri olduğuna dikkati çekiyor. Couzens & Prideaux, işte bu bilgiyi kullanarak, Avustralya'daki keseli soyunun tarihinin izini sürdü. Kanguru atalarının diş mine kalınlıklarına bakarak, bu hayvanların ne yediğini belirleyebildiler.
Bu inceleme sırasında, kanguruların Miyosen boyunca kısa dişleri olduğunu gözlemlediler; böyle dişler ağaç yaprakları yemek için kullanışlıdır. Ama daha yüksek mineli dişeri olacak biçimde evrilmiş olmaları, kalın otlar yemeye geçtiklerine işaret ediyor. Kalın otların Avustralya'da yayılması ise Pliosen'in başlarına kadar gerçekleşmedi. Bu da, yüksek mineli dişlerin yaklaşık olarak 3 ilâ 4 milyon yıl önce evrildiğine işaret ediyor; daha önce sanıldığı gibi 5 ilâ 12 milyon yıl öncesine değil.
Kangurular, sadece Avustralya ve Yeni Gine'de bulunmaları, nispeten yalıtılmış olarak benzersiz özellikler geliştirmiş olmaları dolayısıyla, dünyanın en ilgi çeken hayvan türleri arasında bulunuyor. Flinders Üniversitesi araştırmacıları, şimdiye dek yapılan ve moleküler incelemeleri kullanan çalışmalarda, kanguru çeşitliliğinin, Miyosen dönemin daha kuru ortamına bir yanıt olarak gerçekleştiğinin ileri sürüldüğünü hatırlatıyor. Couzens ve Prideaux, bu yoruma karşı çıkan kanıtlar sunuyor ve kangurulardaki çeşitlenmenin, Pliosen dönem sırasında çayırlık alanların giderek genişlemesinin bir sonucu olarak gerçekleştiğini belirtiyor. İkili, bu sonuca ulaşmalarına neden olan çalışma kapsamında, yaşları 25 milyon yıl öncesine dek uzanan, keselilere ait yaklaşık 1600 tane diş örneği incelediklerini ekliyor.
Önceki çalışmalarda, kanguruların atalarının ağaçlarda yaşayan hayvanlar oldukları, yaklaşık 20 milyon yıl kadar önce ağaçlardan çok, yerde vakit geçirmeye başladıkları söyleniyordu. Bu atalardan bazılarının torunları 250 kg'a yaklaşan devlere dönüşürken, bazıları da sonunda bugün gördüğümüz torunlara sahip olmuştu. Zıplamaya ne zaman başlamış olabilecekleri ise hâlâ bilinmiyor.
Polly, çalışma hakkındaki düşüncelerini paylaştığı makalesinde, diş minesinin, hayvanların ne yediğini anlama konusunda önemli olduğunu, sert bitkilerle beslenen canlıların hayatta kalabilmek için daha uzun dişlere gereksinimleri olduğuna dikkati çekiyor. Couzens & Prideaux, işte bu bilgiyi kullanarak, Avustralya'daki keseli soyunun tarihinin izini sürdü. Kanguru atalarının diş mine kalınlıklarına bakarak, bu hayvanların ne yediğini belirleyebildiler.
Bu inceleme sırasında, kanguruların Miyosen boyunca kısa dişleri olduğunu gözlemlediler; böyle dişler ağaç yaprakları yemek için kullanışlıdır. Ama daha yüksek mineli dişeri olacak biçimde evrilmiş olmaları, kalın otlar yemeye geçtiklerine işaret ediyor. Kalın otların Avustralya'da yayılması ise Pliosen'in başlarına kadar gerçekleşmedi. Bu da, yüksek mineli dişlerin yaklaşık olarak 3 ilâ 4 milyon yıl önce evrildiğine işaret ediyor; daha önce sanıldığı gibi 5 ilâ 12 milyon yıl öncesine değil.
Kaynak ve İleri Okuma
- A new take on kangaroo evolution https://medicalxpress.com/news/2018-10-previous-motherhood-affect-hormone-therapy.html
- Aidan M. C. Couzens et al. Rapid Pliocene adaptive radiation of modern kangaroos, Science (2018). DOI: 10.1126/science.aas8788 http://dx.doi.org/10.1126/science.aas8788
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
20 Haziran 2015
Sağlak ya da Solak Olma Durumu Kangurularda da Gözlemlendi
11 Kasım 2018
"Erişilemeyen Adadaki" Uçamayan Bir Kuş Türünün Evrimi
13 Temmuz 2016
Keçiler İnsanın En Yakın Dostu Olabilir mi?
26 Ağustos 2017
Köpekler, Üzgün Olup Olmadığımızı Sesimizden Anlayabiliyor
03 Aralık 2017
Miskin Süngerler Bizim İlk Atalarımızdı
16 Temmuz 2015
İnsan Eli, Şempanze Elinden Daha İlkel
24 Haziran 2016
Tarihin En Eski Çiftçileri: Karıncalar