Sağlık Bakanlığı - Yazar
Çevresel kaynakları tüketme yönüyle düşünüldüğünde insan, hem doğa üzerinde yarattığı etkinin boyutu, hem de avlanma davranışı açısından karada ve denizde yaşayan “en ileri” yırtıcı olarak tescillendi.
Doğal kaynakların kullanımı konusunda dengeli ve sürdürülebilir bir “sömürü düzeni” kurmayı planlamaya çalışırken unuttuğumuz temel bir nokta, balıkçılık yapma veya karasal vahşi hayvan eti sağlama adı altında girişilen eylemlerinin aslında avcılık temelinde düşünülmesi gerektiği olabilir. Türlerin yok olmaması ve tüm canlılar için sürdürülebilir yaşam döngüsünün korunması, özellikle balıkçılık için üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir nokta.
Ekosistem ve vahşi yaşam üzerinde kısa sürede büyük etkileri olan insanı diğer karasal ve deniz yırtıcılarıyla, avlanma davranışı açısından karşılaştıran bir çalışmaya göre; karada aslan ve kurttan, denizde de köpekbalığı ve katil balinadan çok öte bir yırtıcı-avcı olduğumuzu söylemek mümkün. Bunun da başlıca nedeni avlanma tekniklerimizin gelişim hızının, kurbanlarımızın savunma oluşturma hızını kat kat geride bırakmış olması olabilir. Pek de şaşırmadığımız bu durumun yanında, toplam 2.125 insan ve insan olmayan yırtıcının (deniz yırtıcısı=1105, kara yırtıcısı=312 ve insan=708) avlanma karakterleri ele alındığında oldukça ilginç bir fark ortaya çıkıyor.
İnsan ve diğer yırtıcıların ortak hedefindeki canlılar incelendiğinde, insanlar, çeşitli nedenlerle avlarının “yetişkin” çağda olanlarını tercih etme eğilimindeyken, kültürel ve ekonomik olmayan avlanma karakterleriyle diğer yırtıcılar “genç” çağda olanları daha çok yeğliyorlar. Özellikle denizlerde avlanmayla ilgili olarak yürütülen bazı kampanyaları düşündüğümüzde, çelişkili bir durumun ortaya çıktığı söylenebilir.
Büyük ve erişkin olanlarına ağırlık vermek suretiyle, balıkların daha erken yaşta ve küçük boyuttayken olgunlaşmasına neden olabilecek bu avlanma eğilimimizin doğada karşılığı olmadığını söyleyebiliriz. Bilim insanları son zamanlarda, bu yaklaşımımız nedeniyle ortaya çıkan küçük-erişkin balık nüfusunun üreme ve soy devamı açısından ne kadar yetenekli olduğu hususunda büyük tereddütler yaşıyor.
Canlıların verdiği “kâr” olan daha genç kuşakları avlamak yerine “sermaye” konumundaki erişkinleri kovalamamız bilimsel ve doğal mantığın dışında kalıyor olabilir. Kurduğumuz “sürdürülebilir sömürü” düzeni, isminin anlamsızlığı ötesinde, yanlış da olabilir. Avlayacağı av kalmadığı zaman, en ileri yırtıcıya ne denecek?
Kaynak: Science 21 August 2015: DOI: 10.1126/science.aac4249
Doğal kaynakların kullanımı konusunda dengeli ve sürdürülebilir bir “sömürü düzeni” kurmayı planlamaya çalışırken unuttuğumuz temel bir nokta, balıkçılık yapma veya karasal vahşi hayvan eti sağlama adı altında girişilen eylemlerinin aslında avcılık temelinde düşünülmesi gerektiği olabilir. Türlerin yok olmaması ve tüm canlılar için sürdürülebilir yaşam döngüsünün korunması, özellikle balıkçılık için üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir nokta.
Ekosistem ve vahşi yaşam üzerinde kısa sürede büyük etkileri olan insanı diğer karasal ve deniz yırtıcılarıyla, avlanma davranışı açısından karşılaştıran bir çalışmaya göre; karada aslan ve kurttan, denizde de köpekbalığı ve katil balinadan çok öte bir yırtıcı-avcı olduğumuzu söylemek mümkün. Bunun da başlıca nedeni avlanma tekniklerimizin gelişim hızının, kurbanlarımızın savunma oluşturma hızını kat kat geride bırakmış olması olabilir. Pek de şaşırmadığımız bu durumun yanında, toplam 2.125 insan ve insan olmayan yırtıcının (deniz yırtıcısı=1105, kara yırtıcısı=312 ve insan=708) avlanma karakterleri ele alındığında oldukça ilginç bir fark ortaya çıkıyor.
İnsan ve diğer yırtıcıların ortak hedefindeki canlılar incelendiğinde, insanlar, çeşitli nedenlerle avlarının “yetişkin” çağda olanlarını tercih etme eğilimindeyken, kültürel ve ekonomik olmayan avlanma karakterleriyle diğer yırtıcılar “genç” çağda olanları daha çok yeğliyorlar. Özellikle denizlerde avlanmayla ilgili olarak yürütülen bazı kampanyaları düşündüğümüzde, çelişkili bir durumun ortaya çıktığı söylenebilir.
Büyük ve erişkin olanlarına ağırlık vermek suretiyle, balıkların daha erken yaşta ve küçük boyuttayken olgunlaşmasına neden olabilecek bu avlanma eğilimimizin doğada karşılığı olmadığını söyleyebiliriz. Bilim insanları son zamanlarda, bu yaklaşımımız nedeniyle ortaya çıkan küçük-erişkin balık nüfusunun üreme ve soy devamı açısından ne kadar yetenekli olduğu hususunda büyük tereddütler yaşıyor.
Canlıların verdiği “kâr” olan daha genç kuşakları avlamak yerine “sermaye” konumundaki erişkinleri kovalamamız bilimsel ve doğal mantığın dışında kalıyor olabilir. Kurduğumuz “sürdürülebilir sömürü” düzeni, isminin anlamsızlığı ötesinde, yanlış da olabilir. Avlayacağı av kalmadığı zaman, en ileri yırtıcıya ne denecek?
Kaynak: Science 21 August 2015: DOI: 10.1126/science.aac4249
Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu “Kullanım İzinleri”ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
27 Temmuz 2015
Mamutlar Ani Bir İklim Değişimi Sonucu Yok Oldular
17 Kasım 2018
Körfez Muturu Vakita, Soy Tükenişinden Kurtulabilir
15 Ocak 2015
Dinozorlar Avrupa'da da 66 Milyon Yıl Önce Yok Oldu
03 Kasım 2014
Yüz Milyonlarca Kuş Yok Oldu!