Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Bundan 2 yıl önce, Etiyopya'nın Ledi-Geraru bölgesinde Chalachew Seyoum bir fosil araştırması yapıyordu, ki bu bölgedeki 10 yılı aşkın süredir yapılan araştırmada hiç bir insan atası bulunamamıştı. Ancak Seyoum ; Arizona State Üniversitesi master öğrencisi ; bölgede oradan oraya enerjik bir şekilde gezerken bir platonun tepesinde mevcut bir kanıt buldu.
Tepede gözlerini açtığında katılaşmış çamurların ve toprağın arasından çıkmış olan gri fosili görebildi ve bunun bir hominin (insan ailesinin bir üyesi) çene kemiği olduğunu farketti. Bunun üzerine hemen ASU araştırma lideri Kaye Reed'e haber verdi.
Bu heyecan bu hafta Science'da yayımlanan iki çalışmayla karşılığını buldu ve çene kemiğini Homo cinsinin bilinen en eski üyesine ait bir kemik olarak belirttiler. Radyometrik bir yaş hesabıyla yaklaşık 2.8 milyon yıl olarak kemiğin yaşı belirlendi. Bu yaş aralığı insan evriminin bilinmeyen bir aralığına tekabül ediyor. Hem ilkel hem de modern özellikleri ile cinsimizin atalarıyla ilişkisini ve evrim sırasındaki geçiş noktalarını belirtme şansı yaratıyor. Bir ara geçiş formu olarak kemiğin ait olduğu atamız büyük bir boşluğu dolduruş görünüyor.
Bilinen fosiller ile ilgili veri birleştirme çalışmaları ile eski Homo kalıntılarının karışık bulunduğu çantayı biraz da olsa düzenlendi. Erken dönem Homo cinslerinin tekrar düşünülmesi de bu yolla sağlanmış oldu.
Araştırmacılar küçük beyinli Australopithecus homininlerinin erken Homo türlerine evrimleştiği konusunda hem fikirler. Bu evrim 3 ila 2.5 milyon yıl önce gerçekleşti ancak bu döneme ait bir fosil bulunamamıştı. Bu döneme ait bilinen en eski fosil 2.3 milyon yıl öncesinden bir üst çene kemiğiydi. Bu ve diğer bilinen eski Homo fosilleri kafa karıştırıcı bir resim çiziyordu.Bazıları büyük kafatasına sahipken bazıları küçüktü, bazılarında kafatası parçaları bulunuyor bazıları sadece çene parçalarından ibaretti. Bunlara bağlı olarak bilimciler tek ya da üç ayrı Homo türü olduğunu varsayıyordu.
Bu hafta yayınlanan makaleler iki cephe üzerine çalışmaları geliştirdi. Çalışma ekibi, ölüm sonrası bozulmaları düzeltebilmek amacıyla 55 yıl önce keşfedilen OH 7 numunesinin sanal olarak yeniden yapılandırılmasını sağladı. Bilgisayarlı tomografi ve 3-boyutlu görüntüleme yöntemleri kullanarak çene parçalarını bir araya getirdiler ve dijitalleştirdiler. Sonrasında, OH 7 örneklerini diğer örneklerinkilerle karşılaştırdılar. Ve sonucunda, Hadar çene kemiği ve H. rudolfensis üyelerine kıyasla daha uzun ve dar damak gibi daha ilkel özelliklere sahip olduğu görüldü. Her ne kadar OH 7'nin kendisi görece yeni olsa da, analizler H. habilis' in diğer iki türden daha önce ortaya çıktığını söylemekte.
Bu sırada, ASU ekibi oldukça yaşlı bir atamıza ait hedefli aramalar için yıllarını harcadı. Doğru yaşta - 2,58 milyon ila 2,84 milyon yaş arası- olan ve erken dönem insan evriminin dışmerkezinde yer alan çökeltiler yakaladı. Ledi-Geraru, 2,3 milyon yaşındaki Homo çenesinin bulunduğu Hadar'dan ve meşhur iskelet Lucy'nin de içinde yer aldığı 100'den fazla Australopithecus afarensis'e yalnızca 30 kilometre uzaklıktaydı. Bilinen en eski taş malzemelerin bulunduğu Gona ise 40 km uzaklıktaydı.
Yeni Ledi-Geraru keşfi Homo ile tam olarak uyuşmakta. Azı dişleri Australopithecus'tan daha ince, üçüncü azısı daha küçük ve çene kemiği farklı bir şekilde şekillenmiş. ASU ekibi, H. habilis'e daha çok benzeyen ekstra parçalar bulabilmek amacıyla henüz bu çeneyi bir tür ile eşleştirmedi.
Aslında, bu çene OH 7'nin atası için hayal edilene çok benzemekteydi; ki bu da iki örneğin arasında neredeyse 1 milyon yıllık bir süre olmasına rağmen aynı soydan geldiklerini ve en yaşlı Homo'nun aynı tahmin edildiği şekilde H. habilis'e benzediğini göstermekte.
Ancak, Ledi-Geraru örneği H. habilis 'in kendisinin bir üyesi olarak görünmemekte. Çenesi, yuvarlaklık gibi onu A. afarensis ile ilişkilendirmeye yetecek özelliklere sahip. Bu benzerlikler Lucy'nin ait olduğu türün, Homo'nun dolaysız yoldan atası olduğu önermesini güçlendirmekte. Ancak, farklı australopithler de aynı dönemde yaşamıştı ve bu bilgi soyağacı çalışmalarını prematüre bıraktı.
ASU ekibi, Güney Afrikalı A. sediba' yı görece yakın döneme ait olduğu için Homo' nun atası olma ihtimalinin üzerini çiziyor. Ancak, A. sedibaskeletons bu türün geç dönem örnekleri olabilir.
Yeni veriler bu bilmecenin çözülmesine yardımcı olabilir: Bu kadar fazla ilkel insan türü 2 ila 3 milyon yıl önce neden Doğu Afrika'da gezindi? Bu evrim patlamasını anlayabilmek için ASU ekibi o dönemde yaşamış diğer türlerin kemik analizlerini yaptı. Ledi-Geraru memelilerinin üçte biri Hadar yakınındaki daha eski çökeltilerde önceden görünmeyen, yeni türlerdi.
3 milyon yıl önce, Hadar ağaç ve çimenler bakımından ayrıcalıklıydı ve maymunların, zürafaların, fillerin eviydi. Ledi-Geraru ise 200 000 yıl sonra yaban domuzu, zebra, babun gibi daha farklı bir faunayı oluşturan hayvanlara ev sahipliği yaptı. İklim değişikliği ve boş arazilere geçiş Homo ve Australopithecus üyeleri gibi birçok türün ortaya çıkışına yol açtı.
Araştırmacılar sıklıkla çökeltilerdeki ipuçlarına bakarak eski dönem iklimini yeniden canlandırırdı. İklim ve insan evrimini daha iyi ilişkilendirebilmek için, 2013 yılında araştırmacılar fosillere yakın göl yataklarını incelemeye başladılar ve iklim sorusunun cevabının bir yıl içinde bulunması bekleniyor.
Referans : Sciencemag.com
Tepede gözlerini açtığında katılaşmış çamurların ve toprağın arasından çıkmış olan gri fosili görebildi ve bunun bir hominin (insan ailesinin bir üyesi) çene kemiği olduğunu farketti. Bunun üzerine hemen ASU araştırma lideri Kaye Reed'e haber verdi.
Bu heyecan bu hafta Science'da yayımlanan iki çalışmayla karşılığını buldu ve çene kemiğini Homo cinsinin bilinen en eski üyesine ait bir kemik olarak belirttiler. Radyometrik bir yaş hesabıyla yaklaşık 2.8 milyon yıl olarak kemiğin yaşı belirlendi. Bu yaş aralığı insan evriminin bilinmeyen bir aralığına tekabül ediyor. Hem ilkel hem de modern özellikleri ile cinsimizin atalarıyla ilişkisini ve evrim sırasındaki geçiş noktalarını belirtme şansı yaratıyor. Bir ara geçiş formu olarak kemiğin ait olduğu atamız büyük bir boşluğu dolduruş görünüyor.
Bilinen fosiller ile ilgili veri birleştirme çalışmaları ile eski Homo kalıntılarının karışık bulunduğu çantayı biraz da olsa düzenlendi. Erken dönem Homo cinslerinin tekrar düşünülmesi de bu yolla sağlanmış oldu.
Araştırmacılar küçük beyinli Australopithecus homininlerinin erken Homo türlerine evrimleştiği konusunda hem fikirler. Bu evrim 3 ila 2.5 milyon yıl önce gerçekleşti ancak bu döneme ait bir fosil bulunamamıştı. Bu döneme ait bilinen en eski fosil 2.3 milyon yıl öncesinden bir üst çene kemiğiydi. Bu ve diğer bilinen eski Homo fosilleri kafa karıştırıcı bir resim çiziyordu.Bazıları büyük kafatasına sahipken bazıları küçüktü, bazılarında kafatası parçaları bulunuyor bazıları sadece çene parçalarından ibaretti. Bunlara bağlı olarak bilimciler tek ya da üç ayrı Homo türü olduğunu varsayıyordu.
Bu hafta yayınlanan makaleler iki cephe üzerine çalışmaları geliştirdi. Çalışma ekibi, ölüm sonrası bozulmaları düzeltebilmek amacıyla 55 yıl önce keşfedilen OH 7 numunesinin sanal olarak yeniden yapılandırılmasını sağladı. Bilgisayarlı tomografi ve 3-boyutlu görüntüleme yöntemleri kullanarak çene parçalarını bir araya getirdiler ve dijitalleştirdiler. Sonrasında, OH 7 örneklerini diğer örneklerinkilerle karşılaştırdılar. Ve sonucunda, Hadar çene kemiği ve H. rudolfensis üyelerine kıyasla daha uzun ve dar damak gibi daha ilkel özelliklere sahip olduğu görüldü. Her ne kadar OH 7'nin kendisi görece yeni olsa da, analizler H. habilis' in diğer iki türden daha önce ortaya çıktığını söylemekte.
Bu sırada, ASU ekibi oldukça yaşlı bir atamıza ait hedefli aramalar için yıllarını harcadı. Doğru yaşta - 2,58 milyon ila 2,84 milyon yaş arası- olan ve erken dönem insan evriminin dışmerkezinde yer alan çökeltiler yakaladı. Ledi-Geraru, 2,3 milyon yaşındaki Homo çenesinin bulunduğu Hadar'dan ve meşhur iskelet Lucy'nin de içinde yer aldığı 100'den fazla Australopithecus afarensis'e yalnızca 30 kilometre uzaklıktaydı. Bilinen en eski taş malzemelerin bulunduğu Gona ise 40 km uzaklıktaydı.
Yeni Ledi-Geraru keşfi Homo ile tam olarak uyuşmakta. Azı dişleri Australopithecus'tan daha ince, üçüncü azısı daha küçük ve çene kemiği farklı bir şekilde şekillenmiş. ASU ekibi, H. habilis'e daha çok benzeyen ekstra parçalar bulabilmek amacıyla henüz bu çeneyi bir tür ile eşleştirmedi.
Aslında, bu çene OH 7'nin atası için hayal edilene çok benzemekteydi; ki bu da iki örneğin arasında neredeyse 1 milyon yıllık bir süre olmasına rağmen aynı soydan geldiklerini ve en yaşlı Homo'nun aynı tahmin edildiği şekilde H. habilis'e benzediğini göstermekte.
Ancak, Ledi-Geraru örneği H. habilis 'in kendisinin bir üyesi olarak görünmemekte. Çenesi, yuvarlaklık gibi onu A. afarensis ile ilişkilendirmeye yetecek özelliklere sahip. Bu benzerlikler Lucy'nin ait olduğu türün, Homo'nun dolaysız yoldan atası olduğu önermesini güçlendirmekte. Ancak, farklı australopithler de aynı dönemde yaşamıştı ve bu bilgi soyağacı çalışmalarını prematüre bıraktı.
ASU ekibi, Güney Afrikalı A. sediba' yı görece yakın döneme ait olduğu için Homo' nun atası olma ihtimalinin üzerini çiziyor. Ancak, A. sedibaskeletons bu türün geç dönem örnekleri olabilir.
Yeni veriler bu bilmecenin çözülmesine yardımcı olabilir: Bu kadar fazla ilkel insan türü 2 ila 3 milyon yıl önce neden Doğu Afrika'da gezindi? Bu evrim patlamasını anlayabilmek için ASU ekibi o dönemde yaşamış diğer türlerin kemik analizlerini yaptı. Ledi-Geraru memelilerinin üçte biri Hadar yakınındaki daha eski çökeltilerde önceden görünmeyen, yeni türlerdi.
3 milyon yıl önce, Hadar ağaç ve çimenler bakımından ayrıcalıklıydı ve maymunların, zürafaların, fillerin eviydi. Ledi-Geraru ise 200 000 yıl sonra yaban domuzu, zebra, babun gibi daha farklı bir faunayı oluşturan hayvanlara ev sahipliği yaptı. İklim değişikliği ve boş arazilere geçiş Homo ve Australopithecus üyeleri gibi birçok türün ortaya çıkışına yol açtı.
Araştırmacılar sıklıkla çökeltilerdeki ipuçlarına bakarak eski dönem iklimini yeniden canlandırırdı. İklim ve insan evrimini daha iyi ilişkilendirebilmek için, 2013 yılında araştırmacılar fosillere yakın göl yataklarını incelemeye başladılar ve iklim sorusunun cevabının bir yıl içinde bulunması bekleniyor.
Referans : Sciencemag.com
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
01 Ekim 2017
Çevresel Görüşümüzün Gizemi
23 Ağustos 2018
Grup Sadakati Sonradan Öğrenilen Bir Davranış Değil
29 Mayıs 2019
Dil veya Vokal Yetenekler Nasıl Gelişti?