Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Nereden geldiğimiz sorusuna, esasında evrimsel sürecin en başlangıcından alacaksak Big Bang'e, primordiyal etkileşime, tüm canlıların ortak atasına, şempanzelerle ortak ataya veya embiyonik gelişim evrelerine kadar birden fazla noktadan cevabı üretilebilir. Bu yüzden en başa gitmeyeceğiz ama şimdi sizi insanlığın edebi kelâmları ve sansürü henüz keşfetmediği yüz milyonlarca yıl öncesine götüreceğiz ve şu soruyu soracağız: Evrimsel dünyada seks nasıl başladı? 

Hepimizin aşina olduğu bir türden bahsederek başlayalım: Algler. Balık akvaryumlarımızın dibine yapışan, yazın denize girdiğimiz kursallarda suyun içerisinde ayaklarımıza dolanan, kimi ipliksi kimi yaprağa benzeyen yapılarıyla algler diğer adıyla su yosunları, Dünya üzerinde cinsel olarak üreyen en basit organizmalardan bazılarını içerir. Bu canlıların soyları yaklaşık 2 milyar yıl öncesine kadar uzanıyor. Algler, bitkiler, böcekler hatta mantarlar bile cinsel olarak üreyebilen canlılardır. Bu üreme biçiminin çoğu, erkek spermlerinin rüzgâra veya suya salınımıyla yakınlardaki dişi üreme hücrelerine (yumurtaya) taşınmasıyla, bazıları ise farklı canlı türlerini kullanarak erkek gametleri (üreme hücreleri) dişi gametlerle buluşturur (çiçeklerdeki tozlaşma örneği) veya iki vücudun birbirine dolandığı, üreme organları açıklıkları vasıtasıyla ve —üreme hücrelerini içeren— sıvı akışının sağlanmasıyla (pek çok böcek ve kuş türünde olduğu gibi) gerçekleşir. 

Fakat seksin ortaya çıkışının ardından, biz omurgalıların bildiği anlamıyla cinsel birleşmenin ortaya çıkışı için yaklaşık 1.5 milyar yıl geçmiştir. Burada, biz insanların ve diğer memelilerin yanı sıra; bazı kuşların, sürüngenlerin, amfibilerin ve balıkların sahip olduğu üreme cinsinden; dışarıdan bir erkek organının penetrasyonu ve bir dişi kabul bölgesiyle gerçekleşen türden bahsediyoruz. Yani yosun ve çiçek üremesinden farklı olarak, diğer aracıların, rüzgâr ve hava durumu gibi etkenlerin önemsiz olduğu (insanlar için bunlar da önemli olabilir) cinsel bir birleşmeden bahsediyoruz. Aslına bakarsanız, görünüşte daha güvenilir bir yol olmasına rağmen şaşırtıcı bir biçimde karmaşık olan iç döllenme (erkek ve dişi üreme hücrelerinin canlı vücudunun içerisinde birleşmesi) süreci, omurgalılar arasında yaklaşık 400 milyon yıldır görülüyor.

Fosilleşmiş balık embriyoları omurgalılarda hem iç döllenme hem de canlı doğum için en erken kanıttır.
Görsel Kaynak: Museum Victoria/Wikimedia Commons

Avustralya çölünden elde edilen bazı kayalar sayesinde omurgalı iç döllenmesini çok eski zamanlara kadar takip edebiliyoruz. 2008 yılında, paleontologlar, göbek kordonu yoluyla annesine hala bağlı olan bir balık embriyosunun 380 milyon yıl öncesine kadar uzanan fosilleşmiş kalıntılarını keşfettiler. Yeni bir tür adı için ilham veren Materpiscis (anne balığı) isimli bu özel anne aslında yalnız değildir. Bu ışık altında kayaların yeniden incelenmesinin ardından müzelerde yerini alan daha birçok fosil balık embriyosu keşfedildi. Geçmişte, bilim insanları, büyük hayvanların içerisindeki küçük hayvanların sindirilmek üzere bekleyen akşam yemeği olduğunu düşünüyorlardı.

Ancak bu anneler ve dünyaya gelememiş bu yavrular, omurgalılardaki iç döllenmenin ve doğumun aslında ilk kanıtlarıydı. Yani bunlar yumurtaların erkeklerin geldiği ve spermle döllenmesi için suya atıldığı dış döllenme (yumurta ve spermin canlı vücudu dışında birleşmesi) durumları değildi. Bu da cinsel birleşmenin ilk kanıtları olduğu anlamına geliyordu. 

Fosil balıklarda bulunan pelvik yüzgeçler (yukarıdaki canlı Coelacanth'lardan farksız olarak), omurgalılarda ilk “gerçek intromittent organ” ın, yani cinsel ilişki sırasında başka bir organizmaya giren organın bir kanıtıdır.
Görsel Kaynak: Alberto Fernandez Fernandez/Wikimedia Commons

Öte yandan, paleontolojide yer alan şans unsuruna rağmen, bu kadar özel bir amaçtan elde edilen tek önemli başarı bu değildir. Hollandalı anatomist Eugene Dubois'in 19. yüzyılın sonunda “kayıp halka” arayışı, daha önce bilim tarafından bilinmeyen ve daha sonra belirli fosil kanıtlarını bulmak için yola çıkan bir başka harika örnektir. Dubois'in eksik halkası, pek çok insan evrimi temalı şakalarda kullanılan örnek olan Homo erectus olarak bildiğimiz insan türüdür. 

Peki şu soruyu sorarak başlayalım: Fosilleşmiş bir balık penisi zevk için yapılan seksin nasıl bir delili olabilir? Bir balık zevk alabilir mi? Bunları bilmek kolay değil. Ancak o kadar da önemli değil, çünkü çiftleşmeyle ilgili bir şeyin bunu yapan bireyleri ödüllendirmesi gerektiğini güvenli bir şekilde varsayabileceğimizi düşünebiliriz, aksi takdirde bu kadar yakın bir şekilde sosyalleşerek bir yaralanma riskini nesiller boyunca sürdürmeleri pek olası değildir. 

Ama aslında, başarılı bir üremeyi mümkün kıldığı sürece, partnerlerden birisi diğer partneri çiftleşmek için manipüle edebilmesi şartına bağlı olarak çiftleşmenin partnerlerden en az biri için ödüllendirici olması gerekir. Belki de bu ödül sistemi, iç döllenmenin evriminde erken ortaya çıkmıştır (genital bölgenin penetre edildiği tipten bile önce olabilir). Belki de olmayabilir, henüz bilmiyoruz. Çünkü fosilleri bu anlamda konuşturamıyoruz. Ancak, onlara şu soruyu sorabiliriz: Fosil kısımlarından hangileri nereye giriyordu ve ne yapıyordu?

Tüm omurgalıların atası olduğu düşünülen Placodermler, iç döllenmeyi mümkün hale getiren bir organa sahipti.
Görsel Kaynak: Flinders University

Bazı eski fosil balıklardaki pelvik yüzgeçler, bilim insanlarına kayalarda ne arayacakları hakkında iyi bir fikir veren canlı balıklardaki çiftleşme "çengellerine" benziyor. Bazı “çengeller”, dişi içine sokulan fakat aynı zamanda dişiyi de yakalayan eklerdir. Ve bazı araştırmacılar, cinsel ilişki sırasında başka bir organizmaya giren bir organı —belki de yaklaşık 380 milyon yıl önceIncisoscutum adı verilen eski bir balıkta, belki de en eski “gerçek ürkütücü organ” olduğunu iddia ettikleri fosil çengelleri tanımlamak için kullandılar. 2014 yılında, dışarıya doğru çıkan bir erkek organa sahip daha eski bir fosil tanımlandı: Microbrachius dicki. Bununla birlikte omurgalılardaki iç döllenme 385 milyon yıl önceye tarihlendi. 

Incisoscutum'da bulunan organ bir “protopenis”tir —kısmen, alışkın olduğumuz penislerden farklı olarak, protopenis erkek balıkların başından geriye doğrudur. Bu geriye doğru olan protopenis, paleontologları çeşitli akrobatik hareketler düşündürmeye zorlamıştır. Böylelikle de, erkeğin başının hemen arkasındaki erekte organının dişinin açıklığına yerleştiği bir pozisyon imkân dahilindeydi. 

Peki zevk hakkında ne söyleyebiliriz? Duygunun insani şekli üzerine konuşursak; bu antik balık seks modelinin eğlence için yapılan seksin bir başlangıcı olabileceğini söyleyebilir miyiz? Neden olmasın? En azından erkek balık için bunu söylememiz mümkün gözüküyor. Ancak dişi için aynı şeyi söylememiz pek mümkün gözükmüyor. 2016 yılında Molecular and Developmental Evolution'da yayımlanan bir araştırmada, insan dişilerinde —özellikle bir klitoral uyarılma söz konusu değilse— heteroseksüel bir cinsel birleşme sırasında görülen orgazmın pek yaygın olmadığı, bundan ziyade homoseksüel bir birleşme sırasında ya da dişi mastürbasyonunda daha yaygın olduğu ileri sürüldü.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir