Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Eski dogmalar insan duygularının en karmaşık yönlerinin her zaman kültür tarafından yönlendirildiği şeklinde olmuştur. Bu genel kanılarla, örneğin, Alman ve İngilizlerin bağnaz olduğu düşünülürken; İtalyanlar ve Hindistanlıların ise heyecanlı ve coşkulu olduğu düşünülür. Yine de son yirmi yılda yapılan araştırmalarla, kültürün insan doğasının son ifadesinde önemli bir rol oynadığı ancak bu duyguların ifadesinde temel belirleyicinin genler olduğu büyük oranda kabul görmüştür.

Öfke, korku ve neşe gibi basit duygular için bunun doğru olduğu kabul edilmekle birlikte, daha karmaşık duygu nüansları için evrimsel argümanların önemi konusunda yeteri kadar araştırma yapılmamıştır. Anlaması güç olan bu karmaşık duygulardan birisi de kıskançlıktır. 

2017 yılında Frontiers in Ecology and Evolution'da yayımlanan bir araştırmada, kıskançlığın, tek eşli maymunlarda sosyal acı ve eş bağları ile ilişkili beyin bölgelerinde aktivite artışına neden olduğu ortaya koyuldu. Kıskançlığın nörobiyolojisi için ilk tek eşli primat modelini içeren araştırma, insanlarda incelenmesi zor olan ve tipik olarak hayvanlarda çalışılmayan güçlü bir duygunun nörobiyolojisine odaklandı. 

Duyguların evrimi ve nörobiyoloji üzerine kavrayış geliştirmek, kendi duygularımızı ve bu duyguların sonuçlarını anlamak konusunda da oldukça önemlidir. Bu noktada da, kıskançlık, romantik ilişkilerde ve ayrıca aile içi şiddete bahane edilmesi nedeniyle özellikle ilginçtir.

Kıskançlık tipik olarak, bir rakibin değerli bir ilişkiyi tehdit ettiğini düşündüğümüzde --örneğin partnerimiz için potansiyel yeni bir sevgili ihtimali söz konusu olduğunda-- baş gösterir. İç kemiren bu canavar, korku, güvensizlik ve öfkeyi içerebilen güçlü duyguları uyandırır. Aşırı kıskançlık, sağlık üzerinde de olumsuz etkilere sahip olabilir ve daha aşırı durumlarda şiddet eğilimlerine bile neden olabilir. 

Öte yandan, kıskançlık, bir ilişkinin dikkate ihtiyacı olduğu sinyalini vererek sosyal bağlar üzerinde olumlu bir etki de oluşturabilir. İnsanlar gibi tek eşli türlerde bir çifti bir arada tutmak özellikle önemli olabilir. Ancak kıskançlığın biyolojisi ve uzun süreli çift bağının evrimindeki rolü hakkında çok az şey biliniyor. 

Çift bağının nörobiyolojisi, tek eşliliğin nasıl evrimleştiğini ve bir sosyal sistem olarak nasıl sürdürüldüğünü anlamak için kritik öneme sahiptir. Bu nörobiyolojinin daha iyi anlaşılması, otizmin yanı sıra bağımlılık ve partner şiddeti gibi sağlık ve refah sorunlarına nasıl yaklaşılacağına dair de önemli ipuçları sağlayabilir.

Çift bağı üzerine yapılan araştırmalar, çoğunlukla sosyal bir tek-eşli kemirgen olan çayır farelerini model almıştır. Ancak buradan yapılan çıkarımlar her ne kadar anlamlı olsa da; insanlar ve diğer primatlar açısından büyük resmi sunmayabilir.

Frontiers in Ecology and Evolution'da yayımlanan araştırmada ise, ibre yetişkinlerinin güçlü bir çift bağı oluşturduğu tek eşli bir primat olan bakırımsı titi maymunlarına yöneldi. Bu yeni dünya maymunlarında bireyler partnerleriyle bir bağ kurar; eşlerini koruyan davranışlar sergiler ve ayrıldıklarında da --tıpkı insanlardaki romantik ilişkilere benzer biçimde-- stres yaşarlar.

Erkek titi maymunları da insanlar gibi kıskançlık gösterirler ve hatta partnerlerinin yabancı bir erkekle etkileşime girmesini fiziksel olarak engellerler.

Araştırma kapsamında yürütülen deneylerde, erkek maymunlarda "kıskançlık durumu" oluşturmak için dişi partnerleri yabancı bir erkekle görebilecekleri bir tasarım geliştirildi. "Kıskançlık içermeyen" bir kontrol oluşturmak için de, maymunlar farklı bir günde, yabancı bir erkekle yabancı bir dişinin görüntüsünü gözlemleyebilecekleri şekilde yerleştirildi. Deneylerde, erkeklerin davranışlarının kayda alındığı 30 dakikalık izlemeden sonra, --kıskançlık içeren ve kıskançlık içermeyen-- her bir durumun hangi beyin bölgelerinin etkinliğine yol açtığını görmek için beyin taramaları yapıldı. Araştırmacılar ayrıca çift bağı oluşumunda, çiftleşmeyle ilişkili saldırganlıkta ve sosyal zorluklarda rol oynadığı düşünülen çeşitli hormonların seviyelerini de ölçtüler.

Titi maymunları, tek eşli primatlardır. Görsel Kaynak: Edwin Butter/Shutterstock)

Yapılan beyin taramaları sonucunda, kıskançlık durumunda maymunların beyinlerinin, insanlarda sosyal acı ile ilişkili bir alan olan singulat kortekste aktivite artışı gösterdiği görüldü. Bununla birlikte geçmişte yapılan çalışmalarla primatlarda çift bağının oluşumunda rol aldığı gösterilen beynin lateral septumunda da aktivite artışı gözlemlendi. Araştırma, titi maymunlarında beynin bu bölgesinin çift bağının korunmasında da rol oynadığını gösteriyor.

Singulat korteksteki aktivite artışı, kıskançlığın sosyal reddedilme olarak görülmesi fikriyle uygunluk gösteriyor. Bununla birlikte, kıskanç erkeklerde, yüksek testosteron ve kortizol seviyeleri ile hormonal değişiklikler de gözlemlendi. Eşlerinin yabancı bir erkeğin yanında olduğu duruma daha uzun süre bakan erkeklerde, sosyal stresin bir göstergesi olarak çok yüksek seviyede kortizol salgısı görüldü. Testosterondaki artış ise çiftleşmeyle ilgili saldırganlık ve rekabet ile olan ilişkisi nedeniyle bekleniyordu.

Kemirgen temelli modelle birlikte ele alındığında, titi maymunu çalışması, çift bağı oluşumunun, beynin sosyal hafıza ve ödülle ilgili alanlarını içerdiğini öne sürerken; bağın sürdürülmesinin olumsuz pekiştirmeye, yani ayrılık acısından kaçınmaya dayandığı görülüyor. Bu alanların beyindeki yerleşimleri, kemirgen ve primatlarda farklılık gösterse de temelde yatan nörokimya aynı hormonları içeriyor gibi görünüyor.

Monogami muhtemelen birçok kez evrimleşmiştir, bu nedenle nörobiyolojisinin farklı türler arasında farklılık göstermesi şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte, çift bağı ve kıskançlığın nörokimyası söz konusu olduğunda yakınsak bir evrimden söz etmek mümkün görünüyor. 

Ancak dişi titi maymunlarında kıskançlığın erkeklerdeki gibi olup olmadığı sorusu hâlâ yanıtlanmayı bekliyor. Çünkü araştırma yalnızca erkeklerdeki tepkileri gözlemledi. Tıpkı kadınlarda olduğu gibi dişi titi maymunları da kıskançlık gösterir ve nörobiyolojisi aynı veya farklı olabilir. Sosyal davranışın nörobiyolojisindeki cinsiyet farklılıkları nihayetinde insanlarda neden erkek çocukların kız çocuklarından daha fazla otizme sahip olduğu ve erkeklerin ve kadınların romantik ilişkilerde neden farklı davrandıkları gibi soruları açıklayabilir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir