Sağlık Bakanlığı - Yazar
2014 yılında Batı Afrika’da (Gine, Liberya, Sierra Leone) patlak veren bugüne kadarki en büyük Ebola salgını sırasında gündeme gelen aşı konusu, Ebola özelinden genele doğru düşünüldüğünde yeni aşı geliştirme çalışmalarındaki sorunları gündeme taşımış oldu.
Hastalığın yayılma ve ölüm oranları “salgın” olarak nitelenebilecek seviyelerin altına düşse de hala hastalık nedenli ölümler kaydedilmekte, Dünya Sağlık Örgütü bölgedeki aktif çalışmalarına devam etmektedir. Stanley Plotkin ve arkadaşlarının 23 Temmuz 2015 tarihli The New England Journal of Medicine dergisinde yayınlanan yazılarının detaylarına geçmeden önce Ebola krizi ile ilgili kısa birkaç bilgi verelim.
İlk defa 1976’da tanımlanan bu virüs ve yapmış olduğu hastalık 2014 yılına kadar kayıtlara geçen 2.387 kişiyi hasta etmiş, bunlardan 1.590’ının ölümüne neden olmuştur. 2013 yılı Aralık ayında küçük sayıda hasta ile yeniden ortaya çıkan hastalık kısa sürede yayılarak bir salgın halini almış ve 19 Temmuz 2015 itibariyle 27.741 hastanın 11.284’ünde ölümle sonuçlanmıştır. Çok sağlıklı bir ölçüm yapmak mümkün değilse de, hala devam eden bu sorun için bugüne kadar harcanan paranın 8 milyar ABD dolarını geçtiği hesaplanmaktadır.
Tıpla ilgili yeni ilaç ve denemelerin kayıtlı olduğu clinicaltrials.gov sayfasındaki verilere göre aşı ile ilgili araştırmalar tüm araştırmaların çok az bir kısmını oluşturmakta ve yıllar geçtikçe konu üzerine yapılan araştırma sayılarında beklenen artış gerçekleşmemektedir.
Yeni aşı geliştirme çalışmalarının önünde üç temel engel yatmaktadır; karşı karşıya olunan hastalığın karmaşıklığı ve konuyla ilgilenmek üzere gereken insan deneyimi ve paranın fazla oluşu, araştırma, geliştirme ve üretim yapmaya kararlı aşı üreticisi sayısında azalma ve geniş pazara sahip olması muhtemel aşıların geliştirilmesine öncelik veren finansal iş modeli.
Aralarında Ebola, MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu), SARS (Şiddetli Ani Solunum Sendromu), Batı Nili gibi birçok hastalık etkenine karşı aşı geliştirme süreci, Pazar darlığına bağlı beklenen kazancın çok düşük olması nedeniyle neredeyse hiçbir aşı üreticisinin ilgisini çekmemektedir. Bugünün fiyatlarıyla, üretim tesislerinin de yapılması dâhil, yeni bir aşı geliştirilmesi için 500 milyon – 1 milyar ABD doları civarında sermaye yatırımına gereksinim vardır. Daha da ötesinde klinik öncesi çalışmalar seviyesine kadar ilerlemiş yeni aşı projelerinin sadece %7’si ruhsatlanmış ve kullanıma sunulmuş bir aşı ile sonuçlanmaktadır.
Kabaca durum böyleyken yazarların kurulmasını önerdikleri küresel fon büyük ölçüde hükümetler tarafından desteklenen, dernek ve yardım kuruluşlarının, ilaç şirketlerinin ve bu konuda pek de alışıldık olmayan sektörler olan sigorta ve seyahat firmalarının katılımıyla ve başlangıç için 2 milyar ABD dolarlık bir bütçeyle hayata geçirilebilecek gibi görünmektedir.
Bu fon kontrolünde yapılan çalışmalar sonrası elde edilen ilk faz sonuçlar bağımsız bilim insanları tarafından değerlendirildikten sonra en maliyetli klinik çalışma evresi olan faz 3 çalışmalar, konuyla ilgilenen bir ilaç firması tarafından finanse edilecektir. Faz 3 çalışmaların sürdürülmesi için hükümet destekleri ve teşvikler devreye sokulacaktır. Eğer faz 3 çalışmaların pratik olmadığına karar verilirse daha önceki basamaklarda elde edilen sonuçlar baz alınarak aşının ruhsatlanması mümkün olacaktır.
Önlemenin, başa çıkmaktan daha ucuz ve insani olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, yazarlarca önerilen bu stratejik küresel fonlama metodu ve bu fonun yönetilme ilkeleri, geniş tabanlı ekonomik ve bilimsel işbirliğine dayanması ve aşı geliştirme aşamalarını hızlandırabilecek önlemler içermesi açısından üzerinde çalışılmaya değerdir.
Kaynaklar : http://www.who.int/csr/disease/ebola/en/
http://www.cdc.gov/vhf/ebola/outbreaks/2014-west-africa/index.html
http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMp1506820
Hastalığın yayılma ve ölüm oranları “salgın” olarak nitelenebilecek seviyelerin altına düşse de hala hastalık nedenli ölümler kaydedilmekte, Dünya Sağlık Örgütü bölgedeki aktif çalışmalarına devam etmektedir. Stanley Plotkin ve arkadaşlarının 23 Temmuz 2015 tarihli The New England Journal of Medicine dergisinde yayınlanan yazılarının detaylarına geçmeden önce Ebola krizi ile ilgili kısa birkaç bilgi verelim.
İlk defa 1976’da tanımlanan bu virüs ve yapmış olduğu hastalık 2014 yılına kadar kayıtlara geçen 2.387 kişiyi hasta etmiş, bunlardan 1.590’ının ölümüne neden olmuştur. 2013 yılı Aralık ayında küçük sayıda hasta ile yeniden ortaya çıkan hastalık kısa sürede yayılarak bir salgın halini almış ve 19 Temmuz 2015 itibariyle 27.741 hastanın 11.284’ünde ölümle sonuçlanmıştır. Çok sağlıklı bir ölçüm yapmak mümkün değilse de, hala devam eden bu sorun için bugüne kadar harcanan paranın 8 milyar ABD dolarını geçtiği hesaplanmaktadır.
Tıpla ilgili yeni ilaç ve denemelerin kayıtlı olduğu clinicaltrials.gov sayfasındaki verilere göre aşı ile ilgili araştırmalar tüm araştırmaların çok az bir kısmını oluşturmakta ve yıllar geçtikçe konu üzerine yapılan araştırma sayılarında beklenen artış gerçekleşmemektedir.
Yeni aşı geliştirme çalışmalarının önünde üç temel engel yatmaktadır; karşı karşıya olunan hastalığın karmaşıklığı ve konuyla ilgilenmek üzere gereken insan deneyimi ve paranın fazla oluşu, araştırma, geliştirme ve üretim yapmaya kararlı aşı üreticisi sayısında azalma ve geniş pazara sahip olması muhtemel aşıların geliştirilmesine öncelik veren finansal iş modeli.
Aralarında Ebola, MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu), SARS (Şiddetli Ani Solunum Sendromu), Batı Nili gibi birçok hastalık etkenine karşı aşı geliştirme süreci, Pazar darlığına bağlı beklenen kazancın çok düşük olması nedeniyle neredeyse hiçbir aşı üreticisinin ilgisini çekmemektedir. Bugünün fiyatlarıyla, üretim tesislerinin de yapılması dâhil, yeni bir aşı geliştirilmesi için 500 milyon – 1 milyar ABD doları civarında sermaye yatırımına gereksinim vardır. Daha da ötesinde klinik öncesi çalışmalar seviyesine kadar ilerlemiş yeni aşı projelerinin sadece %7’si ruhsatlanmış ve kullanıma sunulmuş bir aşı ile sonuçlanmaktadır.
Kabaca durum böyleyken yazarların kurulmasını önerdikleri küresel fon büyük ölçüde hükümetler tarafından desteklenen, dernek ve yardım kuruluşlarının, ilaç şirketlerinin ve bu konuda pek de alışıldık olmayan sektörler olan sigorta ve seyahat firmalarının katılımıyla ve başlangıç için 2 milyar ABD dolarlık bir bütçeyle hayata geçirilebilecek gibi görünmektedir.
Bu fon kontrolünde yapılan çalışmalar sonrası elde edilen ilk faz sonuçlar bağımsız bilim insanları tarafından değerlendirildikten sonra en maliyetli klinik çalışma evresi olan faz 3 çalışmalar, konuyla ilgilenen bir ilaç firması tarafından finanse edilecektir. Faz 3 çalışmaların sürdürülmesi için hükümet destekleri ve teşvikler devreye sokulacaktır. Eğer faz 3 çalışmaların pratik olmadığına karar verilirse daha önceki basamaklarda elde edilen sonuçlar baz alınarak aşının ruhsatlanması mümkün olacaktır.
Önlemenin, başa çıkmaktan daha ucuz ve insani olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, yazarlarca önerilen bu stratejik küresel fonlama metodu ve bu fonun yönetilme ilkeleri, geniş tabanlı ekonomik ve bilimsel işbirliğine dayanması ve aşı geliştirme aşamalarını hızlandırabilecek önlemler içermesi açısından üzerinde çalışılmaya değerdir.
Kaynaklar : http://www.who.int/csr/disease/ebola/en/
http://www.cdc.gov/vhf/ebola/outbreaks/2014-west-africa/index.html
http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMp1506820
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
07 Eylül 2015
HIV İlacı Deneylerinde %100 Başarı Sağlandığı Duyuruldu
13 Aralık 2014
Diyabette Hipoglisemi ve Kardiyovaskuler Hastalıklar
18 Mart 2018
Alzheimer Hastalığı, Kan Damarlarını da Etkiliyor
19 Mart 2016
Alzheimer'ı Engelleyebilecek İmplant Geliştirildi
12 Temmuz 2016
Son Teknoloji Kanser Modelleri Bankası Hazırlanıyor