Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
İnsanlığın bireysel olarak da yaşamı pahasına bağlı olduğu Güneş ile ilişkisi - ki bu ilişki aynı zamanda bir pamuk ipliğine bağlıdır- ve bu ilişkinin tarihi yüzbinlerce yıldır dişlerimize yazılmıştır denebilir.
Bu hipotetik varsayım artık yalnızca bir olasılık değil! Yeni bir metot, insan evrimi ve göçleri üzerine geliştirilmiş temel sorulara, diş minesinin hemen altında cevaplar bulmamıza ve bu soruların cevaplarını dişten çıkarmamıza olanak sağlıyor.
McMaster University araştırmacılarından bir grup, Fransa ve Kanada'dan bilimciler ile birlikte, Current Anthropology'de yayımlanan çalışmalarında, bu yeni metodun potansiyelini ve vaat ettiği veri gücünü gözler önüne serdi.
McMaster antropologlarından araştırmanın başyazarı Megan Brickley'e göre, gerçekleştirdikleri çalışma ve üzerinde çalıştıkları metot son derece heyecan verici çünkü artık elimizde insan evriminde ilk büyük göçlerin ve insan popülasyonlarının içinde bulunduğu koşulların temel bilinmezlerine tanımlayıcı ve kesinliği olan cevaplar üretebilmemizi sağlayacak yeni ve kanıtları olan bir yöntemimiz oldu.
Brickley aynı zamanda, insanlığın güneş ve doğal olarak D vitamini ile modern zamanda sahip olduğu bağıntının kökenlerini de yeni metot ile keşfedebileceğimizi öne sürüyor.
2016 yılında, araştırmacılar öncelikle dişin genel yapısını oluşturan dentin (ing. dentine) maddesinin bireyin D vitamini eksikliği ve bağıntılı rahatsızlıklarına veya raşitizm gibi hastalıklarına kadar kaydedebildiğini göstermişti. Birçok bozuklukluk veya hasar verici koşul süresince dentin maddesi, mineralize olamıyor ve bilimcilerin tıpkı ağaçların yaş halkaları gibi okuyabileceği bir takım biyolojik ve mekanik izler bırakıyor geriye.
Tüm bu imza ve işaretler insan adaptasyonunu, bu adaptasyonun zaman içindeki ortaya çıkışı ve gelişimini ve ilk insanların Afrika'dan ekvator çizgisinin kuzeyine doğru başlayan ve daha az ışıklı (güneşli) yerlere binlerce yıl süren göçlerini, dolayısıyla eş zamanlı olan değişimleri de açıklayabilir olarak görülüyor.
Bu değişimlerin içinde yine paralel olarak deri rengindeki değişimler, farklı vücut bölgelerindeki pigmentasyonlar ya da insanın iç mekan yaşantısının sağlığını sessiz bir biçimde nasıl olumsuz etkileyebileceği gibi önemli ve evrimimizi etkileyen bir takım fenomenler de bulunuyor. Öyle ki, derideki pigmentasyonlar bile tek başına, ne kadar Güneş ışığının absorbe edilerek vücut mekanizmalarında kullanılabildiğini, D vitamini üretim miktarını ve hatta ısınma/ısı kaybı gibi biyomekanik ve biyokimyasal süreçleri etkilemektedir.
Makale Referans: Megan B. Brickley, Lori D’Ortenzio, Bonnie Kahlon, Annabelle Schattmann, Isabelle Ribot, Emeline Raguin, Benoit Bertrand. Ancient Vitamin D Deficiency: Long-Term Trends. Current Anthropology, 2017; 000 DOI: 10.1086/691683
Bu hipotetik varsayım artık yalnızca bir olasılık değil! Yeni bir metot, insan evrimi ve göçleri üzerine geliştirilmiş temel sorulara, diş minesinin hemen altında cevaplar bulmamıza ve bu soruların cevaplarını dişten çıkarmamıza olanak sağlıyor.
McMaster University araştırmacılarından bir grup, Fransa ve Kanada'dan bilimciler ile birlikte, Current Anthropology'de yayımlanan çalışmalarında, bu yeni metodun potansiyelini ve vaat ettiği veri gücünü gözler önüne serdi.
McMaster antropologlarından araştırmanın başyazarı Megan Brickley'e göre, gerçekleştirdikleri çalışma ve üzerinde çalıştıkları metot son derece heyecan verici çünkü artık elimizde insan evriminde ilk büyük göçlerin ve insan popülasyonlarının içinde bulunduğu koşulların temel bilinmezlerine tanımlayıcı ve kesinliği olan cevaplar üretebilmemizi sağlayacak yeni ve kanıtları olan bir yöntemimiz oldu.
Brickley aynı zamanda, insanlığın güneş ve doğal olarak D vitamini ile modern zamanda sahip olduğu bağıntının kökenlerini de yeni metot ile keşfedebileceğimizi öne sürüyor.
2016 yılında, araştırmacılar öncelikle dişin genel yapısını oluşturan dentin (ing. dentine) maddesinin bireyin D vitamini eksikliği ve bağıntılı rahatsızlıklarına veya raşitizm gibi hastalıklarına kadar kaydedebildiğini göstermişti. Birçok bozuklukluk veya hasar verici koşul süresince dentin maddesi, mineralize olamıyor ve bilimcilerin tıpkı ağaçların yaş halkaları gibi okuyabileceği bir takım biyolojik ve mekanik izler bırakıyor geriye.
Tüm bu imza ve işaretler insan adaptasyonunu, bu adaptasyonun zaman içindeki ortaya çıkışı ve gelişimini ve ilk insanların Afrika'dan ekvator çizgisinin kuzeyine doğru başlayan ve daha az ışıklı (güneşli) yerlere binlerce yıl süren göçlerini, dolayısıyla eş zamanlı olan değişimleri de açıklayabilir olarak görülüyor.
Bu değişimlerin içinde yine paralel olarak deri rengindeki değişimler, farklı vücut bölgelerindeki pigmentasyonlar ya da insanın iç mekan yaşantısının sağlığını sessiz bir biçimde nasıl olumsuz etkileyebileceği gibi önemli ve evrimimizi etkileyen bir takım fenomenler de bulunuyor. Öyle ki, derideki pigmentasyonlar bile tek başına, ne kadar Güneş ışığının absorbe edilerek vücut mekanizmalarında kullanılabildiğini, D vitamini üretim miktarını ve hatta ısınma/ısı kaybı gibi biyomekanik ve biyokimyasal süreçleri etkilemektedir.
Makale Referans: Megan B. Brickley, Lori D’Ortenzio, Bonnie Kahlon, Annabelle Schattmann, Isabelle Ribot, Emeline Raguin, Benoit Bertrand. Ancient Vitamin D Deficiency: Long-Term Trends. Current Anthropology, 2017; 000 DOI: 10.1086/691683
Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu “Kullanım İzinleri”ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
12 Ağustos 2017
İlk İnsanların Menüsünde Mamut Eti ve Çiğ Sebze Vardı
31 Mayıs 2017
İnsanlar Hâlâ Evrimleşiyor mu?