Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Bilim, gerçekten de hayranlık uyandırıcıdır. Bazen hiçbir şey araştırmıyorken bile tamamen yeni bir şey bulabilirsiniz, hatta bazen tesadüfen dünyanın en önemli buluşlarına imza atabilirsiniz. Bunun için bir laboratuvarda olmanıza dahi gerek olmayabilir, yalnızca aracınızı almak için girdiğiniz bir otoparkta, betondan bir zeminde, dünyanın en ilginç canlılarından birinin yeni bir türüne rastlayabilirsiniz.

Abartmıyoruz, gerçekten de, Japonya'daki Keio Üniversitesi'nden biobilimci Kazuharu Arakawa, kaldığı apartmanın otoparkından aldığı yosun örneklerini daha sonra incelemek üzere laboratuvarına götürdü.

Aynı zamanda su ayıları olarak da bilinen tardigradlar, yaygın olarak yosunlar, likenler ve yaprak parçalarında yaşarlar. Yalnızca birkaç yüz mikrometre uzunluğunda olan ve öldürülmesi neredeyse imkansız olan tardigradlar; uzay boşluğunda hayatta kalabilir, mutlak sıfır noktasına (-273,15 °C veya kısaca 0 °K) yakın bir derece ile 100 °C aralığındaki sıcaklıklara dayanabilir, en derin okyanusun dibindeki basınçtan 6 kat daha büyük basınçlara karşı direnebilir, susuzluğa dayanabilir ve yıllarca donmuş durumda kaldıktan sonra bile hayatlarına devam edebilir. Bilime göre en garip organizma olan tardigradlar, ayrıca gezegen üzerindeki diğer canlılar için öldürücü olabilecek kadar büyük miktarlardaki radyasyona karşı da direnebilir.

Arakawa ve beraberindeki araştırma ekibinin yürüttüğü laboratuvar incelemeleri, otoparktan aldığı örnekte 10 mikroskobik metazoa bulunduğunu ortaya koydu. Bu 10 metazoa otoparktan alınan örnekten ayrıldı ve 5 ayrı çift halinde kültürlere taşındı.

Daniel Stec et al.

28 Şubat'ta (2018) PLOS ONE'da yayımlanan araştırmada, bu çiftlerden birisinin bulunduğu petri kabında hızla çoğaldığı görüldü. Yapılan mikroskobik ve genomik analizlerin ardından, Macrobiotus hufelandi grubuna ait Macrobiotus shonaicus isimli yeni bir tardigrad türü keşfedildi.

Bu yeni tardigrad türünü (M. shonaicus) farklı kılan ise yumurtalarıydı. Yumurtalar, yakın geçmişte Afrika'da keşfedilen M. paulinae ve Güney Amerika'da keşfedilen M. polypiformis gibi diğer türlerinkine benzer, sağlam bir yüzeye sahipti ve dışa doğru çıkıntı yapan esnek sivri yüzgeçler bulunduruyordu. Esasında M. shonaicus, 1200'den fazla türün tanımlandığı tradigrad şubesinde Japonya'da tespit edilen 168. tardigrad türüdür fakat M. paulinae açısından, bunun bir kilometre taşı olduğunu söyleyebiliriz.

Daniel Stec et al.

Öte yandan, bu kompleksin çeşitliliğini ve bu türlerin yerel çevrelere nasıl uyum sağladığını anlamak için Japonya ve Asya çevresinde hala daha çok araştırma yapılması gerekiyor.

Keşfedilen yeni tardigrad türünü diğer türlerden ayıran bir diğer özellik ise, beslenme biçimi. Kültürlerini yetiştirmek için araştrmacılar organizmaları alglerle besledi, fakat çoğu Macrobiotidae türü rotatorlar üzerinde beslenir ve etçildir. Bununla birlikte, cinsiyete dair de sorular bulunuyor. Laboratuvar ortamında yetiştirilen diğer tardigradlar büyük ölçüde Erkek populasyonu olmaksızın dişilerin kendi kendine üremesi. üreme özelliği gösterirken, M. shonaicus isimli bu yeni tardigrad türü iki cinsiyete sahip. Bu özelliği dolayısıyla da yeni tardigrad türü, tardigradların seksüel üreme davranışı ve mekanizması üzerinde çalışmalar yürütmek için ideal bir model sunuyor.

Daniel Stec et al.

Ancak bu küçük su ayılarının sevimlilikleri bir yana, asıl büyüleyici olan; bizi çevreleyen tüm olumsuzlukları -hatta belki ölümü bile- yenilgiye uğratacak kadar --bilim insanlarının fizyolojik anlamda henüz tam olarak çözemedikleri-- şaşırtıcı bir kapasiteye sahip oluşlarıdır.

Araştırma ekibine göre, hayranlık uyandırıcı bu kilit noktayı bariz bir şekilde anhidrobiyozluk oluşturuyor. "Yaşam" tanımına bakarsanız, muhtemelen üreme ve bu hedefe ulaşmak için yönlendirilmiş biyokimyasal reaksiyonlar yürütmek hakkında bir şeyler bulursunuz, yani aslında yaşam metabolizma demektir. Ancak tardigradlar, ortam kurudukça vücutlarındaki suyu tamamen kaybedebiliyor ve bu anhidrobiyotik aşamada bir tardigrad, herhangi bir biyokimyasal süreç işletmiyor ve bir metabolizma sergilemiyor. Ne var ki; rehidrasyon un ardından tekrar hayata dönüyorlar ve bu da mevcut ölüm-yaşam kavrayışımıza meydan okuyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir