Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör

Helsinki Üniversitesi bilimcileri, dilbalıkları üzerinde uluslararası ortaklıkla gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda, şimdiye dek bir deniz omurgalısında gözlemlenen en hızlı türleşme olayını keşfetti. Elde ettikleri bulguların, denizdeki evrime ilişkin anlayışımızı geliştirmesi umuluyor.

Araştırma ekibi, Baltık Denizi'nde bulunan iki dilbalığı grubunun iki ayrı tür hâline geliş hızının, sıradışı bir hızda gerçekleştiğini saptadı. Ortak ata gruptan ayrılmalarından yaklaşık olarak 2400 nesil sonra, gruplar "farklı tür" olarak sınıflandırılabilecek niteliklere sahip oldu. Bu, bir deniz omurgalısında şimdiye dek görülmüş en hızlı türleşme olarak kayıtlara geçti.

"Bu olayın, ekolojik türleşmenin en iyi örneklerinden biri olduğu söylenebilir. Türler, seçilim sonucunda deniz ortamındaki farklı ekolojik mevkilere uyumlanmak yoluyla evrilmişler; coğrafi engellerle uzun süreliğine ayrı düşerek değil," diyor Ekolojik Genetik Araştırma Birimi'nden doktora sonrası araştırmacısı Paolo Momigliano.

Keşfi önemli kılan şeylerden biri de, ayırıcı engellerin deniz ortamında nadiren mutlak olması; akıntılar larvaları taşıyabilir ve yetişkin balıklar da yüzerek her yere gidebilirler. Dolayısıyla, mutlak coğrafi yalıtımın olmadığı bir ortam için türleşme modelleri, örneğin ekolojik türleşme, deniz biyoçeşitliliğinin evriminde önemli rol oynar. Yine de şu ana kadar denizde ekolojik türleşmeye ilişkin kanıtlar çok seyrekti. "Çalışmamız, denizdeki evrimin anlaşılması açısından önem taşıyor," diye onaylıyor Momigliano.

Şimdi bilimcilerin yanıtlaması gereken sorulardan biri, hayal edilemez ölçüde hızlı gerçekleşmiş gibi görünen bu gibi türleşme örneklerinin tam olarak nasıl ortaya çıktığını anlamak. "Yanıt, sihirli özellikler denilen şeyde yatıyor olabilir. Bu özellikler seçilim altında olan ve aynı zamanda yan ürün olarak üreme açısında yalıtıma neden olan özelliklerdir. Kuramsal olarak, böyle özellikler üzerindeki seçilim, hızlı türleşme olaylarında merkezi rol oynar. İki dilbalığı türünün çiftleşme stratejileri ve üremeye ilişkin özellikleri, sihirli özellikler olarak rol oynamış olabilir," diyor Momigliano.

Çalışma sonucunda iki farklı dilbalığı türünün varlığı doğrulandı. Peki acaba bu türler arasında ne gibi farklar var? "Morfolojik açıdan neredeyse ayırt edilemez gibiler ama farklı yumurtlama davranışları ve uyumlanmaları var. Her iki tür de kışı daha derin sularda geçiriyor ve yazın sığ kıyılarda besleniyor. İlkbaharda ise türlerden biri tuzlu derin sulara hareketli pelajik yumurtalar bırakırken, diğeri sığ kıyı sularına daha ufak ama sert yumurtalar bırakıyor. Bu farklar bir süredir biliniyordu; ama yumurtlama alışkanlıkları farklı olan bu iki grubun farklı evrimsel tarihlere sahip farklı türler oldukları ancak netlik kazandı," diye anlatıyor Momigliano.

Dilbalıkları, balıkçılık açısından ekonomik önem taşıyor ve Finlandiya sahillerinde dikkate değer oranda azalmakta oldukları biliniyor. Günümüzde, pelajik dilbalıklarının yüzdesi Fin kıyılarında çok az; 1970'lerde ve 80'lerde ise popülasyonun çoğunluğunu oluşturdukları sanılıyor. Pelajik dilbalıklarının yumurtlamak için daha yüksek tuzluluğa gereksinimleri olduklarından, Fin kıyılarında pek başarılı yumurtlayamıyorlar. Büyük olasılıkla koşulların daha uygun olduğu güneyde üreyip, akıntıyla kuzeye geliyorlar.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir