Post Author Avatar
Zeynep Senis
Çevirmen/Yazar

İşte herkese uygun bir deney: Anneniz ve babanızdan, siz doğmadan önceki o zamanları düşünmelerini isteyin. Onlara, bir gün herkesin kendi fotoğraflarını “Facebook” adlı bir sosyal ağda yayınlayacağını, ya da her soruya “Google” adlı gizemli bir varlıktan cevap alabileceklerini hayal edip etmediklerini sorun. Alacağınız cevap çok büyük ihtimalle “hayır” olacaktır.

Gerçek şu ki, eski zamanlarda süper bilgisayarlar, kablosuz ağlar veya yapay zekâ gibi teknolojilerin gelecekte neredeyse herkese ulaşacağını düşünen çok az kişi vardı. Bu teknolojilerin zamanla yaygınlaşacağını düşünenler bile, onların nasıl kullanılacağını ve toplumu ne denli değiştireceğini hayal etmekte başarısız oldular. 

Tarih, yeni ve çığır açan teknolojilerin insanların hayatlarını kökten değiştirdiği durumlarla doludur. Değişim genellikle o kadar dramatiktir ki, teknolojik sıçramalardan önce yaşayan insanlar, sonraki nesillerin nasıl düşündüğünü anlamakta çok zorlanırlar. Bu kuşaklar ve yeni kuşakların dünyayı düşünme ve görme biçimlerindeki uçurumlar gözle görülür hâle gelir.

İşte düşünme biçimlerindeki bu tür dramatik değişimlere, aslen matematikten türetilen ve kesin özelliklerini deşifre edemediğimiz bir noktayı tanımlayan bir ifade olan “singularity” yani “tekillik” adı verilir. Tekilliği basitçe; denklemlerin temelde çıldırdığı ve artık bir anlam ifade etmediği yer olarak da tanımlayabiliriz.

Görsel: Peshkova | Shutterstock

Tekillik, son yirmi yılda, büyük ölçüde iki düşünür sayesinde ün kazandı. Bir bilim insanı ve bilim kurgu yazarı olan Vernor Vinge, 1993 yılında bir yazısındateknolojik tekillik” terimini tanıttı ve 2023 yılına kadar insanüstü zekâyı yaratmak için teknolojik araçlara sahip olacağımızı ve kısa bir süre sonra insanlık çağının sona ereceğini belirtti.

Tekilliğin diğer önde gelen ismi olan Ray Kurzweil ise, “The Singularity is Near” adlı kitabında, temelde Vinge ile aynı fikirde olsa da, Vinge'nin teknolojik ilerleme konusundaki görüşünde çok iyimser olduğunu düşünüyor. 2045 yılına kadar insanlık tarihindeki en büyük teknolojik tekilliği yaşayacağımızı öngören Kurzweil; bu tekilliğin sadece birkaç yıl içinde toplumun tüm kurumlarını ve temel direklerini devirebilecek ve kendimizi insan olarak görme biçimimizi tamamen değiştirebilecek türden bir devrim olacağını savunuyor.

Tıpkı Vinge gibi, Kurzweil da bir “süper akıllı yapay zekâ” yaratarak tekilliğe ulaşacağımıza inanıyor. Bu seviyedeki bir yapay zekâ, geçmişte hiçbir insanın düşünmediği fikirleri kavrayabilir ve bugün sahip olduğumuz her şeyden daha sofistike ve gelişmiş teknolojik araçlar icat edebilir. Bu yapay zekânın rollerinden biri kendini geliştirmek ve daha iyi performans göstermek olacağından, süper akıllı bir yapay zekâya sahip olduğumuzda kendisinin daha iyi bir versiyonunu yaratabileceği de oldukça açık görünüyor. Kendini daha da geliştirme odaklı bir yarış, bir zekâ patlamasına yol açacak ve geride; yaşlı, zavallı, basit biyolojik makineler olan bizleri bırakacaktır.

Kalabalık Bir Einstein Popülasyonu

Bu fikir sizi korkutuyorsa muhtemelen doğru taraftasınız. Aralarında Stephen Hawking ve Elon Musk’ın da bulunduğu bilim insanları, düşünürler ve mucitlerden birkaçı, süper akıllı AI'ın kontrolümüzden çıkabileceği ve bize karşı hareket edebileceği konusundaki endişelerini çoktan dile getirdi. Diğerleri ise böyle bir tekilliğin bize sunacağı büyük fırsatlara odaklanıyor. Deyim yerindeyse sıkı bir tasmayla tutulan süper akıllı bir yapay zekânın, bizim için dünyanın birçok harikasını analiz edip ortaya çıkarabileceğine inanıyorlar. Sonuçta Einstein, fizik anlayışımızda devrim yaratan olağanüstü bir dâhiydi. 

Peki, her sorunu analiz edip ona bir çözüm bulabilecek onlarca, yüzlerce ve hatta milyonlarca Einstein olsa dünya nasıl bir yer olurdu?

Görsel: IRINA SHI | Shutterstock

Yapay zekânın düşünme biçimlerimizi nasıl değiştirmeye başladığını şimdiden görüyoruz. "Deep Blue", 1997'de Gary Kasparov'u satrançta yenmeyi başardı. Günümüzde, satranç ustaları artık bir dizüstü bilgisayarda çalışan bir yapay zekâyı bile kendi başlarına yenemez durumdalar.

Yenilgisinden sonra Kasparov; insanların ve bilgisayarların işbirliği yaptığı ve birlikte her birinin kendi başına elde edebileceğinden daha büyük başarılara ulaştığı bir yarışma fikri ortaya attı. Bu tür bir işbirliğinde, bilgisayar olası hareketlerin hesaplamalarını hızlı bir şekilde insan oyuncuya sağlar ve birkaç öneride bulunur. İnsanın ise bu seçeneklerden en iyisini seçmesi, rakiplerini anlaması ve dengelerini bozması gerekir. Bu işbirliği, tam anlamıyla bir “Centaur” yaratmak anlamına gelir: iki farklı türün en iyi özelliklerini birleştiren efsanevi bir yaratık. 

Çok yakın bir gelecekte, daha önce sadece insanlar için tasarlanmış diğer birçok oyunda, meslekte ve diğer alanlarda benzer bir tekilliğin gerçekleşmesi bekleniyor. 

Uzmanlara göre, bazı insanlar yapay zekâya karşı mücadele edecek, bir kısmı ise bu durumu görmezden gelecek. Yapay zekâ, insanlardan daha yetenekli hale geldiğinde, hem mücadele edenleri hem de onu umursamayanları geride bırakacağından, bu yaklaşımların her ikisi de felaketle sonuçlanacak. Bazıları, başarıya ulaşmanın tek yolunun “bilgisayarlarla” işbirliği yapmaktan geçtiğini anlayacak. Bilgisayarların öğrenmesine yardımcı olacak, büyümelerini ve öğrenmelerine yardım edecek. Bu insanlar geleceğin Centaurları olacak.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir