Bazı hayvanların; ki bunlara kopan kuyruklarının yerine yeniden kuyruklarını büyütebilen kertenkeleler de dahil, yeni uzuvlar geliştirme, büyütebilme veya uzuvlarını yenileyebilme özellikleri olduğu bilinmektedir. Üzerine biraz düşündüğümüzde, ilk anda aklımıza muhtemelen bilim-kurgu filmlerinden veya fantastik filmlerden sahneler gelecektir.
Ancak şimdi University of Maine'den araştırmacılar Benjamin L. King ve Viravuth P. Yin; semender (salamander) ve zebra balığı gibi hayvanların bu göz alıcı ve dikkat çekici marifeti tam olarak nasıl yapabildiklerini ve bununla birlikte insanların; bu hayvanların yenilenme özelliğinin arkasında yatan biyolojik mekanizmayı nasıl paylaştıklarını ortaya koydu.
Bilim insanları da, bazı balık ve amfibi türlerinin yenilenme (rejenerasyon) yeteneğinin elbette farkında ve bu yeteneğe sahip olan hayvanların aç bir avcıya kaptırdıkları bir uzuvlarını veya yüzgeçlerini, yaralı bölgedeki kök hücrelerden tam manasıyla yeniden (kemik, kıkırdak yapıları, kan damarları, kas ve yumuşak doku dahil olmak üzere) üretebildiklerini biliyorlardı.
Ne var ki, bu hayvanların bu yetiyi genetik düzeyde nasıl ortaya çıkardığı ve gerçekleştirdiği bir gizem olarak varlığını sürdürüyordu. Bu gizemin gerçekte nasıl hayat bulduğunu tespit etmek üzere araştırmacılar, tamamı uzuvlarını yenileyebilen hayvanlar olan iki ışın yüzgeçli balığın (zebra balığı ve çok saçaklı balık) ve aksolotlun (bir semender türü) uzuvlarını keserek aldı.
Birinci aşamanın ardından kesme bölgesinden alınan örneklerdeki RNA'lar incelendi ve karşılaştırıldı. Araştırmacılar bu üç türde de ortak olarak 10 ayrı mikroRNA'nın (genlerden protein sentezlenme sürecini kontrol eden ve düzenleyen küçük RNA parçaları) yaralı bölgede üretildiğini keşfetti. Buna ek olarak, aksolotl ve balıklar arasındaki onca fizyolojik ve yapısal farklılığa rağmen, bu mikroRNA'ların aynı yönde işlev gösterdikleri tespit edildi.
PLOS ONE'da yayımlanan araştırmanın sonuçları, bu usta uzuv-yeniliyecilerinin 420 milyon yıl önce yaşamış olan bir ortak ataya dayandıklarını ve uzuv büyütebilme ile ilgili evrimsel sürecin ve mekanizmalarının korunmuş, farklı noktalarda ayrı türler için ayrı şekilde ortaya çıkmamış olduğunu öne süren teorilerle bir anlamda örtüşüyor.
Peki bu gelişme insanlar için ne ifade ediyor? Şöyle ki, aynı mikroRNA'lar insanlarda da bu hayvanlardakine benzer işlev gösterecek şekilde programlanır veya sentetik olarak dizayn edilebilirse, aynı moleküler mekanizmalar üzerinden; insanlar da çok ciddi yaralanmalardan ve/veya sakatlıklardan daha hızlı biçimde iyileşebilecektir.
Ancak şimdi University of Maine'den araştırmacılar Benjamin L. King ve Viravuth P. Yin; semender (salamander) ve zebra balığı gibi hayvanların bu göz alıcı ve dikkat çekici marifeti tam olarak nasıl yapabildiklerini ve bununla birlikte insanların; bu hayvanların yenilenme özelliğinin arkasında yatan biyolojik mekanizmayı nasıl paylaştıklarını ortaya koydu.
Bilim insanları da, bazı balık ve amfibi türlerinin yenilenme (rejenerasyon) yeteneğinin elbette farkında ve bu yeteneğe sahip olan hayvanların aç bir avcıya kaptırdıkları bir uzuvlarını veya yüzgeçlerini, yaralı bölgedeki kök hücrelerden tam manasıyla yeniden (kemik, kıkırdak yapıları, kan damarları, kas ve yumuşak doku dahil olmak üzere) üretebildiklerini biliyorlardı.
Ne var ki, bu hayvanların bu yetiyi genetik düzeyde nasıl ortaya çıkardığı ve gerçekleştirdiği bir gizem olarak varlığını sürdürüyordu. Bu gizemin gerçekte nasıl hayat bulduğunu tespit etmek üzere araştırmacılar, tamamı uzuvlarını yenileyebilen hayvanlar olan iki ışın yüzgeçli balığın (zebra balığı ve çok saçaklı balık) ve aksolotlun (bir semender türü) uzuvlarını keserek aldı.
Birinci aşamanın ardından kesme bölgesinden alınan örneklerdeki RNA'lar incelendi ve karşılaştırıldı. Araştırmacılar bu üç türde de ortak olarak 10 ayrı mikroRNA'nın (genlerden protein sentezlenme sürecini kontrol eden ve düzenleyen küçük RNA parçaları) yaralı bölgede üretildiğini keşfetti. Buna ek olarak, aksolotl ve balıklar arasındaki onca fizyolojik ve yapısal farklılığa rağmen, bu mikroRNA'ların aynı yönde işlev gösterdikleri tespit edildi.
PLOS ONE'da yayımlanan araştırmanın sonuçları, bu usta uzuv-yeniliyecilerinin 420 milyon yıl önce yaşamış olan bir ortak ataya dayandıklarını ve uzuv büyütebilme ile ilgili evrimsel sürecin ve mekanizmalarının korunmuş, farklı noktalarda ayrı türler için ayrı şekilde ortaya çıkmamış olduğunu öne süren teorilerle bir anlamda örtüşüyor.
Peki bu gelişme insanlar için ne ifade ediyor? Şöyle ki, aynı mikroRNA'lar insanlarda da bu hayvanlardakine benzer işlev gösterecek şekilde programlanır veya sentetik olarak dizayn edilebilirse, aynı moleküler mekanizmalar üzerinden; insanlar da çok ciddi yaralanmalardan ve/veya sakatlıklardan daha hızlı biçimde iyileşebilecektir.
Kaynak ve İleri Okuma
- Devi Shastri, How some salamanders regrow their limbs, 29 Haziran 2016, www.sciencemag.org/news/2016/06/how-some-salamanders-regrow-their-limbs
- A Conserved MicroRNA Regulatory Circuit Is Differentially Controlled during Limb/Appendage Regeneration http://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0157106
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir

20 Haziran 2015
Sağlak ya da Solak Olma Durumu Kangurularda da Gözlemlendi

01 Ekim 2017
Kedi ile Köpeğin Son Ortak Atası Ne Zaman Yaşadı?

10 Temmuz 2016
Kutup Ayısı ile Boz Ayı Melezleri Çoğalıyor

29 Mart 2016
Son Tek-Boynuzlu Ne Zaman Öldü?

19 Eylül 2017
İlginç İlişkiler Doğası: Kadife Örümcekler

13 Mart 2016
Bazı Kuşlar, Apeler Kadar Akıllı Olabilir mi?

06 Mayıs 2015
Bu Ürpertici Sürüngen Nedir?

31 Temmuz 2016
Orangutanların Ses Kontrol Yeteneği

02 Mayıs 2015
Böceklerin kimyasal sprey patlaması ve gizemi