Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör
Santral Dogma (Merkezî Kabul), DNA'daki yönergelerin işlevsel bir ürüne çevrilmesini sağlayan sürece ilişkin yapılmış bir kabuldür. İlk olarak 1958 yılında, DNA'nın yapısının keşfedilmesinde rol oynayan bilimcilerden biri olan Francis Crick tarafından önerilmiştir. Yapılan modern araştırmalar sonucunda ise santral dogmanın kesin bir doğruluğa sahip olmadığı açık hâle gelmiştir.

-- Moleküler biyolojinin santral dogması yani temel kabulü, işlevsel bir ürün olan bir proteinin yapımı için DNA'dan RNA'ya doğru gerçekleşen genetik bilgi akışı ile ilgilidir.

-- Santral dogma, proteinlerimizin hepsinin yapımı için gereken bilginin DNA'da bulunduğunu ve bu bilgiyi ribozomlara taşıyan habercinin RNA olduğunu söyler. Ribozomlar, hücre içinde bilginin bir koddan, işlevsel bir ürüne "çevrildiği" fabrikalardır.

-- DNA yönergelerinin işlevsel ürüne çevrildiği sürece "gen ifadesi" denir. Gen ifadesinin iki önemli aşaması vardır: Yazım (transkripsiyon) ve çevrim (translasyon).

-- Yazım aşamasında, DNA'da bulunan bilgi, küçük ve taşınabilir RNA mesajlarına dönüştürülür. Bu mesajlar, hücrede DNA'nın bulunduğu yer olan çekirdekten, belirli proteinlerin yapılması için "okunacakları" ribozomlara götürülerek, çevrim yapılır.

-- Santral dogma, hücrelerimizde gerçekleşen bilgi akış şablonunun şöyle olduğunu belirtir:
* Var olan DNA'dan yeni DNA yapımı (DNA eşlenmesi)
* DNA'dan yeni RNA yapımı (yazım)
* RNA'dan yeni proteinlerin yapımı (çevrim)

-- Yakın zamanda, "Ters Yazım" adı verilen süreçlerin de gerçekleşebildiği, yani santral dogmanın her zaman geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Ters yazım (ters transkripsiyon), bilginin RNA'dan DNA'ya aktarılmasıdır. Retrovirüsler söz konusu olduğunda, bu gerçekleşebilir. Bu süreçte, RNA'daki genetik bilgi, DNA'ya aktarılır.

Illustration showing the flow of information between DNA, RNA and protein. DNA, RNA ve protein arasında bilgi akışını gösteren bir çizim. (Telif: Genome Research Limited)


-- Bilginin DNA’dan RNA’ya, ondan da proteine aktığı şeklinde özetleyebileceğimiz santral dogma, 40 yıldan fazla bir süre moleküler biyolojinin merkezini oluşturdu. Fakat artık biliyoruz ki, DNA’dan RNA’ya bilgi aktarımı süreci, retrovirüsler denen bir grup virüsçe tersten işletilebiliyor.

-- Bir retrovirüsün genetik maddesi, tek iplikli bir RNA’dır. Bu RNA, taşıdığı genleri konak hücrede DNA şeklinde kopyalar; bu, DNA’dan RNA yapan bildiğimiz yazılım işleminin tam tersidir. İşlem sonunda bir RNA-DNA ikili sarmalı oluşur. Sonra RNA parçalanır ve kalan DNA ipliği kopyalanır; tabi tüm bunlar enzimlerce yapılmaktadır. Artık virüsün genleri, konak hücreninkilerle aynı formdadır (DNA). Konak, bu genleri hemen benimser ve bu DNA’ya kendi DNA’sı gibi davranır.

-- Yukarıda söz edilen üç basamağı da gerçekleştiren enzim “ters transkriptaz”dır. Bu enzim, H. Jemin ve D. Baltimore tarafından, birbirlerinden bağımsız olarak 1970’de keşfedildi. Keşif, Nature dergisinde şu başlığı taşıyan bir yazıyla duyuruldu: “Santral dogma tersine çevrildi.”

-- Geçtiğimiz yıllarda, bilginin bazı özel koşullarda, işin içine nükleik asitler hiç karışmadan, proteinden proteine geçebileceği iddiasıyla, santral dogma yeni bir sarsıntı geçirdi. İnsanların ve bazı hayvanların sinir sistemini etkileyen bazı hastalıklarda, bulaşan ajanın bir mikrop değil, proteinden oluşan bir parçacık olduğu gözlenmiştir. Bu parçacıklara "prion" adı verilir. Örneğin Scrapie hastalığı ve deli dana hastalığı, prionlar sonucu olur. İnsanları etkileyen prion hastalıkları arasında Kuru hastalığı ve Creutzfeldt-Jakob hastalığı sayılabilir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir