Alzheimer hastalarından alınan doku örnekleri mikroskop altında incelendiğinde, göze çarpan en önemli fark, amiloid-beta birikimiyle oluşan plak öbekleri olur. Bu plaklar, uzun süredir Alzheimer hastalığının başlıca sanığı konumundaydı. Ancak bir süre önce Georgia Teknoloji Enstitüsü araştırmacıları tarafından yapılan veri çözümlemelerinin, bu olağan şüpheliye yöneltilen ilgiyi desteklemediği görüldü.

Kötü amiloid-beta proteinin hastalıkta parmağı olmakla birlikte, yapılan çalışma bir başka suçluya daha işaret ediyor: Bir başka kötüleşmiş protein olan fosforlanmış tau (p-tau). Bundan başka, fareler üzerinde yapılmış olan çok sayıda araştırmanın veri çözümlemelerinin yapıldığı çalışma, Alzheimer'ın beyindeki nöronları mahfetmesine yol açan birden fazla biyokimyasal eylemcinin olduğunun sinyallerini veriyor.

P-tau'nun Sorumluluğu, Plaklardan Daha Yüksek Olabilir


Anlaşılan o ki, görülmesi daha kolay olan bozuk amiloid-beta aslında p-tau'nun ortağı olabilir ve beyin işlevlerinin sabotajının tek sorumlusu plaklar olmayabilir. Ekipten Cassie Mitchell, biyokimyasal şüphelilerin belirlenmesine ilişkin çalışmalarını şöyle anlatıyor: "Aralarından en büyük önemi taşıyan, ortamdaki fosforlanmış tau'nun düzeyi olabilir. Bilişsel zayıflama ile en güçlü bağlantıya o sahip. Amiloid plağı ile bir bağlaşıklık (korelasyon) var ama bilişsel zayıflama ile p-tau arasındaki bağlaşıklık kadar güçlü değil."

Alzheimer hastası olan birinin beyin görüntüsüne bakıldığında, hastalığın zalimliği hemen fark ediliyor: Kazdığı hendekleri, amiloid plakları gibi moleküler çöplerle doldurarak, beyin kütlesinin %30'una varan kısmını yok edebiliyor. Plaklar, nöronların dışında olurken, nöronların içinde ise p-tau tarafından "nöro-ipliksi yumaklar" adı verilen çöpler oluşturuluyor. Çoğu araştırmacı, hücrelerin ölümünden sorumlu olanın, bu yumaklar olduğunu düşünüyor.

Alzheimer'ın ardında yatan pek çok biyokimyasal mekanizma hâlâ bilinmiyor. 1901 ve 1906 yılları arasında Dr. Aloysius Alzheimer tarafından tanı koyulan ilk hastadan bu yana, oldukça küçük bir tıbbi ilerleme kaydedilebildi. Her ne kadar bazı mevcut ilaçlar semptomları bir şekilde hafifletebilse de, hastalığın ilerleyişini durdurmak şöyle dursun, dikkate değer ölçüde yavaşlatabilen bir ilaç bile yapılmış değil. Alzheimer çoğunlukla ileri yaşta ortaya çıkıyor ve uzayan yaşam süreleri ile birlikte, Alzheimer hastalarının sayısı artıyor.

Karmaşık Süreçler


Bilişsel zayıflama ile p-tau arasındaki bağlaşıklık (korelasyon) güçlü iken, amiloid-beta ile bilişsel zayıflama arasındaki bağlaşıklık zayıf olsa da, bunun anlamı p-tau'nun hücre içinde işlediği suçlarda amiloid-beta'nın payı olmadığı değil. Mitchell'in veri analizleri, oldukça karmaşık bir olaylar zincirine işaret ediyor.

Küçük amiloid-beta parçaları suda çözünebiliyor; yani plak öbekleri şeklinde yığılmıyorlar. Eldeki veri, bu minik amiloidlerin pek masum olmayabileceğini gösteriyor. P-tau düzeyinden hemen sonra, bilişsel zayıflama ile ikinci en güçlü bağlaşıklığa sahip olan parametrenin, bu çözünebilir amioid-beta düzeyi olduğu görülüyor.

Mitchell, bizim gördüğümüz topaklanmış amiloid-betanın, ironik bir şekilde, bilişsel zayıflama ile çözünebilir amiloid kadar güçlü bir bağlaşıklığa sahip olmadığını belirtiyor. Görmediğimiz amiloidin, çayımızda çözünüp dilimizin tat almaçlarına etkiyen şekere benzerken, gördüğümüz amiloid topaklarının ise çayın dibinde çözünmeden kalan ve almaçlarımızda etki yaratmayan şeker gibi olduğunu anlatıyor.

Bazı Alzheimer araştırmacıları, serbest gezinen amiloidin, GSK3 (İng. Glycogen synthase kinase 3) çevresinde dönen bir dizi tepkime yoluyla, bozuk p-tau üretimine yardım ettiğine işaret eden bulgular elde ettiklerini belirtiyor. GSK3, tau'yu fosfor ile silahlandırarak, onu potansiyel bir biyokimyasal suikastçıya dönüştüren enzim. Mitchell'ın araştırmasında, fosforlanmamış tau'ya da bakıldı ve onun düzeyi ile bilişsel zayıflama arasında herhangi bir bağlaşıklığa rastlanmadı. "Bu gayet mantıklı. Normal tau, nöronlarımızın omurgasıdır; dolayısıyla orada olması gerekir," diyor Mitchell. P-tau da sağlıklı hücrelerin bir parçası olmakla birlikte, Alzheimer hastalığında aşırı ölçüde fazla üretiliyor.

Çok Etkenli Bir Hastalık


Yeni bir laboratuvar deneyi yapmak yerine, önceden yapılmış olan 51 deneyin sonuçları üzerinden veri madenciliği yapmanın iyi yanlarından biri, toplu çözümlemede bütün o deneylerde kullanılan örneklerin sayılarının toplamının içerilmiş olması oluyor. Bu sayede Mitchell'ın çalışması, 528 adet Alzheimer hastası farenin bulgularını kapsıyor.

Mitchell'ın daha önce yaptığı bir çalışma, amiloid-beta plağı düzeylerinin, ilaç geliştirme çalışmaları açısından en verimli hedef olmayabileceğine zaten işaret etmişti. Başka araştırmacılar tarafından yapılan ayrı raporlarda da, insanlar üzerinde denenen plak savaşçısı ilaçların hastalığın önünü kesme oranları da bu sonuçla uyumluydu. Yeni yapılan çalışma sayesinde p-tau'nun önemininin ortaya konmasıyla, yeni ilaçların geliştirilmesinde farklı yollar denenecek gibi görünüyor. Umuyoruz en kısa zamanda Alzheimer hastalığının nedenleri net olarak anlaşılacak ve çaresi bulunacak.

 
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir