Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Elbette ekolojik ve jeolojik anlamda bilgimizi pekiştirmek için ve coğrafi ve hatta beşeri birçok parametreyi dahil ederek tıpkı bir zihin egzersizi halinde bu olguyu tahayyül etmek oldukça faydalı sayılabilir. Hali hazırda bilim dünyası da Ocak ayından başlayarak bu olguları gözlemlemeye çalışmakta, Dünya genelinden kayıt ve verileri toplamakta ve doğa fenomenlerini ve de kirlilik seviyelerini ölçmeye çalışmaktadır.

Standart düzende küresel araştırmalar devam ederken Ocak ve Nisan ayları içinde tüm Dünya'yı etkisi altında tutan COVID-19 salgını sırasında, hava kirliliğine özellikle eğilerek bilim insanları olağandışı bir değişimin varlığını tespit etmeye çalışıyor. American Geophysical Union'ın yayınlarından biri olan Geophysical Research Letters'da yayımlanan iki ayrı çalışmada hava kirliliğine sebep olan iki temel (birincil) kimyasal seviyesinde düşüş gözlemlendiği belirtildi. Buna karşın sekonder bir kirletici (polütan) olan yer düzeyindeki ozonun Çin'de arttığı tespit edildi.

Kuzey Çin, Orta Asya'nın doğusu, kıta Avrupa'sının batısı ve Amerika'da azot dioksit kirliliğinin yüzde 60 oranında düştüğü kaydedildi. Peki bu ne anlama geliyor? Şunu belirtmeliyim ki, endüstrinin gelişmiş olduğu yerlerde birincil hava kalitesi düşürücüsü olarak azot oksitler (azot monoksit veya azot dioksit) sorumludur. Çünkü bu oksitler, toroposferik (bizim de soluduğumuz atmosferin en alt katmanı) ozon oluşumuna neden olur ve daha küçük bir etkisi de inorganik aerosollerin oluşumunda prekürsor (öncül molekül) görevi görmesidir. Azot dioksidin ise yüzde 60-65'i insanların yakıt tüketimine bağlı olarak havaya salınmakta diğer doğal etkiler ise havadaki gazın yüzde 35 civarında bir kısmının sebebini oluşturmaktadır. Bu da insan etkisi ile havadaki azot oksitlerin neredeyse  2.5 katına ve fazlasına çıktığını açıkça gösteriyor.

İkinci çalışmadaki raporlara göre de partiküler hava kirliliğinin -Kuzey Çin'de- 2.5 mikrondan daha küçük parçacıklar için yüzde 35 oranında azaldığını söyleyebiliriz. Havada bu büyüklükteki maddelerin azalmasının birincil etkisi de direkt ciğerlere yerleşebilen küçük sıvı ve katı partiküllerin azalması ve nefes darlığı başta olmak üzere birçok solunum sistemi hastalığı riskinin azalmasıdır. AGU'nun koronavirüs salgını ile başlattığı bu pandemi özelindeki değişimleri inceleme girişimlerinin bir parçası olarak yayımlanan makaleler büyük bir önem arz ediyor.

Elbette daha geniş coğrafyalara ve kırsallara yönelik incelemeler de yayımlandıkça daha genel bir kavrayış elde edebileceğiz. Tahmin edilebilir ki, sanayinin yoğun olduğu alanlarda yapılan gözlemler hava kirliliğinde daha ciddi seviyede düşüş olduğunu gösterirken buna karşın daha kırsal alanlarda yapılacak olursa iyileşmelerin daha az olacağı bekleniyor. Öyle ki, sanayi bölgeleri ve kalabalık şehirlerde egzos ve diğer fabrik gazların salınımında ciddi azalma olması havanın da ve akabinde yeryüzünün de bu temizlenmeye olumlu tepki vereceğini aşikar hale getiriyor. Analiz edilen kayıtlara göre en son bu denli hava partikülasyonundaki azalma 2008'deki Pekin Olimpiyatları sırasında ve öncesinde koyulmuş yasak ve sınırlandırmalar dolayısıyla gözlemlenmişti.

Bu çalışmalardan çıkan diğer önemli bir sonuç ise ilerleyen zamanda benzer bir tüketim-üretim sürecinde artan insan etkisinin devamının havayı ve doğayı ne oranda zarara uğratacağı noktasında yapılan tahminlerdi. Çünkü iyileşme miktarı bu iyileşme olmasaydı sorusuna ve bu sorunun yanıtına da bir bakma şansı veriyor. Yine önlemlerin sıkılaşması ile havadaki olumlu-olumsuz değişimlerin neler olabileceği de tahayyül edilmeye çalışıldı.

Tüm bahsi geçen olumlu gelişmelere karşın, azalan azot dioksit kirliliğinin Çin'deki yer seviyesi (ground level) ozon kompozisyonunu artırdığına dikkat çekildi. Yüksek sıcaklık ve Güneş ışınları atmosferin alt katmanında kimyasal reaksiyonlara neden olduğunda (katalize ettiğinde) ikincil bir polütan olarak artan ozon seviyesi insanlarda pulmoner ve kalp rahatsızlıklarına neden olabiliyor. Özellikle kış aylarında, troposferik ozon ile kirlenmiş alanlar, artan azot dioksit tarafından yok edilebiliyor. Yani bir kirlilik diğerini azaltıyor. Şu andaki durum ise bunun tam tersi.

Çalışmalarda tartışılan bir diğer nokta da yılın bu zamanlarında düşen üretim ile normalde gözlemlenen azalmalar ile bu çalışmalarda bahsi geçen polütan azalmalarının kıyaslanmasıydı. Öyle ya, ne kadarı doğal ve beklendik bir azalma, ne kadarı koronavirüs pandemiği nedeni ile gerçekleşmiş azalmalardı, bunun anlaşılması gerekecekti. Yapılan değerlendirmelere göre geçen sene aynı dönemdeki azalmadan Çin'de yüzde 40, Batı Avrupa'da yüzde 20-38 Amerika'da da yüzde 30 oranında daha fazla düşüş olduğu tespit edildi.

İran hava sahasında bu ciddiyette bir düşüş olmaması ise, tam anlamıyla yasakların Mart'ın sonuna kadar uygulamaya koyulmaması ve bu zamana kadar da #evdekal uyarısına toplumun büyük oranda aldırış etmemesi ile ilişkilendirildi.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir