Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Günümüzde Güney Afrika'nın Kalahari Çölü'nde yaşayan avcı-toplayıcılar, bir kıtlık ya da savaşın kabilelerinin varlığını tehdit edebileceğini biliyorlar. Bu riskleri azaltmak için de yakın ve uzak diğer bölgelerde kendileri gibi yaşayan diğer topluluklarla ortaklık kurarlar. Böylelikle de eğer kötü bir yıl geçirirlerse; su ve yiyecek bulabilmek için başka bölgelere başvurabilirler. 

Bu durum, kaynak bakımından hem bölgesel hem de zamansal olarak çok çeşitli bir dağılıma sahip Kalahari gibi bir çöl habitatı için oldukça iyi bir adaptasyondur. Kalahari'nin ilginç bir iklim özelliği vardır; bir mevsimi çok yağmurlu geçerken; bir sonraki mevsim tamamen kurak geçebilir ya da bulunduğunuz bölge şiddetli yağmur alırken; 10 kilometre ötede havada su damlacığı bile göremeyebilirsiniz. Bölgede yaşayan avcı toplayıcıların bu tür bir ortaklığı, ortaklığın bir tarafının kötü bir yıl geçirme riskine karşı bir tür sigorta görevi görür ve görünüşe göre de en az 30.000 yıldır sürdürülüyor.

Mart ayında (2020) Proceedings of the National Academy Sciences'da yayımlanan çalışmada, araştırmacılar, Güney Afrika'da bir ülke olan Lesotho'daki yüksek rakımlı iki kaya sığınağında yapılan arkeolojik kazılar sırasında bulunan devekuşu yumurtası kabuğu boncuklarını inceledi. 

Bilim insanları, 1970'lerden beri bölgedeki tarih öncesi yerleşim alanlarında devekuşu yumurtası kabuklarından yapılmış boncuklar buluyordu. Ancak ilginç olanı bu bölgede neredeyse hiç devekuşu bulunmuyor. Bu gerçeğe ve antropologların modern avcı-toplayıcılar tarafından kullanılan sistemlerle karşılaştırmalarına dayanarak, bilim insanları devekuşu yumurtasından yapılmış boncukların; avcı- toplayıcıların uzun mesafeli "sigorta ortaklıklarının" bir parçası olduğunu varsaydılar. Yani, kilometrelerce uzaktaki insanlar boncukları getirdiler ve bir grup insan zor zamanlara geçirdiğinde işbirliğini sağlamak için gereken sosyal bağları sağlamlaştırmak için onları takas ettiler.

Bu sistemin riski azaltmadaki etkinliği, birçok arkeolog tarafından insanların neden bir şeyler değiş tokuş ettiğine dair genel bir açıklama olarak kullanılmıştır. Ancak bu fikir yine de arkeolojik kayıtlar açısından test edilmemiştir. 

Lesotho'daki boncukların nerede üretildiğini anlamak için, araştırma ekibi, boncukların stronsiyum izotopu seviyelerini ölçtü. Dünya'nın kabuğunda, bol miktarda, zamanla stronsiyuma dönüşen hafif radyoaktif bir rubidyum izotopu bulunur. Sonuç olarak, farklı kaya oluşumlarının farklı stronsiyum işaretleri vardır ve yerel hayvanlar bu benzersiz işaretleri yiyecek ve su yoluyla elde edebilir. Böylelikle de araştırmacılar 30.000 yıllık devekuşu yumurtası kabuklarının nereden geldiğini bulabilirler. 

Güney Afrika'nın Lesotho dağlık bölgesinde bulunan devekuşu yumurtası kabuğundan yapılmış orta ve soraki Taş Devri boncukları. Görsel Kaynak: The University of Michigan Museum of Anthropological Archaeology

Günümüzde küreselleşmeyle ve Dünya'nın her yerindeki gıdaların başka bölgelere de taşınmasıyla, herhangi bir mevsimde her hangi bir yerde o bölgeye has olmayan bir gıda ile beslenmemiz son derece olasıdır. Dolayısıyla modern zamanlarda stronsiyum işaretlerimizin son derece karışık olduğunu söyleyebiliriz. Ancak geçmişte insanlar, modern zamanlara özgü bu duruma erişemediğinden daha saf bir stronsiyum işaretine sahiplerdi, bu yüzden de tam olarak nereden geldiklerini anlayabiliyoruz. 

Araştırma sonuçları, Lesotho kaya sığınaklarından elde edilen boncukların büyük çoğunluğunun, 100 km ötede yaşayan devekuşlarına ait yumurta kabuklarından oluşan oyuklar olduğunu gösteriyor. Hatta en yaşlısı da (33.000 yıl önceye ait) dahil olmak üzere boncukların bazılarının 300 km ötedeki bir bölgeden geldiği saptandı.

Arkeologlar, Kalahari'de ve başka yerlerde, güneş kremi veya derileri korumanın bir yolu olarak kullanılabilen taş aletler ve toprak boyası gibi faydalı öğelerin uzun mesafeli hareketlerinin derin tarihlemesini belirleyebildiler. Hatta Doğu Afrika'da, araştırmacılar, 200.000 yıl öncesine kadar 160 km fazla mesafelerden taşınan obsidiyen aletlerin örneklerini kaydetti. 

Eğer bir taş alet ya da toprak boyası bulduysanız, bunun değiş-tokuş tarafından sağlanan sosyal bağların bir işareti olup olmadığını tam anlamıyla bilemezsiniz ancak bu boncuklar oldukça sembolik yapılardır ve bu kadar erken zamanların sosyal ilişkilerini anlamak için tek kaynaklarımızdan birisi olabilir. 

Araştırma ekibi, bulduğu daha yakın mesafeli (yaklaşık 100 km uzaklıktaki) bu bağların gerçekten de riski azaltan ve kaynakları paylaşan insanları temsil ettiğinden şüpheleniyor. Ancak ekip, daha uzaktan gelen birkaç boncuk örneğinin ticaret ağları aracılığıyla elde edilmiş olabileceğini de söylüyor.

Araştırmayı gözden geçiren bazı bilim insanları, 30.000 yıl önce yaşamış insanların anatomik olarak modern insanlar gibi olduğunu, dolayısıyla geniş sosyal ağları olduğunu bekleyebileceğimizi söylüyor. Bununla birlikte araştırma sonuçlarını ikna edici bulan arkeologlar, bu hediye değiş tokuşunun çok daha eski bir kökeni olduğunu düşünüyor. Yeni çalışma, değiş tokuş ağının kurak çalılıklardan subtropikal kıyı ormanlarına kadar en az sekiz biyolojik bölgeyi kapsayacağını öne sürüyor. Ekip, sistemin, çeşitli kaynaklara erişimin çok önemli olduğu bir iklim istikrarsızlığı döneminde ortaya çıkmış olabileceğini düşünüyor.

Farklı çevresel senaryolara çok hızlı bir şekilde adapte olmamızı sağlayan teknolojileri geliştirebilen bir türüz ve tüm bunlar, türümüzün inanılmaz esnekliğine ait bulmacanın yalnızca bir parçası.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
[]

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir