Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

İnsan beyni, bilinen evrendeki belki de en karmaşık madde yapısıdır. Duyularımızdan alınan olağan üstü miktardaki bilgiyi "sindirir"; görür, tadar, dokunur, dengede tutar, öğrenir, hatırlar, acıkır, sever, aşık olur, nefret eder ve daha nicesi için de talimat verir.

Beynin nasıl çalıştığını anlamaya çalışmak, temel araştırma sorularından birisidir. Binlerce bilim insanı, pek çok mental bozukluğun üstesinden gelebilme umuduyla bu karmaşık organın derinlerdeki işleyişine dair kavrayışını geliştirmek için araştırmalar yürütmeye devam ediyor.

Mesela, felç anında ya da demansta yolunda gitmeyen şey nedir? Beyin hastalıklarının nedenleri ve genetiği, yaşa bağlı işitme kaybı, motor nöron hastalığı nedir? Hangi tedavi uygulamaları bu hastalıkları iyileştirebilir veya hangi fizyolojik buluşlar tedavilerde yardımcı olabilir? Beynimize dair araştırılacak, öğrenilecek o kadar çok şey var ki; saymakla bitirmek mümkün değil.

Göz, beynin dışarıdan doğrudan görülebilen tek parçasıdır. Göz taramasının bir parçası olarak, bir optisyen, oftalmoskop kullanarak ve gözünüze parlak bir ışık tuttuğunda; gözün en iç tabakası olan retina ve retinadan beyne (optik sinir boyunca) görsel mesajlar taşıyan sinirler gözün arkasında görülür.

Multipl skleroz ya da felç gibi birçok nörolojik hastalıkta, bize doğrudan tanı sağlayan bu optik sinirlerde değişimler görürüz. Eğer ki, bir beyin tümöründen kaynaklı beyindeki baskı artarsa, bunu optik sinirlerdeki bir şişme şeklinde gözlemleyebiliriz. Yani gözümüzün arka kısmındaki değişimler; yüksek tansiyon, diyabet, glokom, yaşa bağlı maküler dejenerasyon veya retina distrofileri gibi genetik hastalıkların teşhisinde kullanılabilir.

Olgunlaşmamış Bir Retina

Optik kohorens tomografi (OCT) olarak isimlendirilen yeni ve sofistike bir metod, retinayı çok detaylı bir biçimde taramamızı mümkün hale getiriyor. Bu yöntemle, on adet retina tabakasının tümünü görebilir ve ve bunları birkaç saniye içinde neredeyse mikroskobik çözünürlükte tarayabiliriz. OCT, yetişkin hastalarda optik sinir ve retinal hastalıkların tanı ve tedavisinde başvurulan oldukça iyi gelişmiş bir teknolojidir. Örneğin; glokomda, sinir lifi kayıpları tespit edilebilir ve ilerlemenin teşhis edilmesine yardımcı olabilir.

Yakın zamana kadar, OCT ile çocuklarda muayene yapmak, onları uzun süre bekletmenin zorluğundan pek mümkün değildi. Ancak elde tutulan tarayıcılar ile bu durum mümkün hale gelmeye başladı. Fakat bir çocukta “normal” bir retinayı neyin oluşturduğu hakkında çok az bilgi sahibiyiz ve çocuklar büyüyüp, geliştikçe de işler değişmektedir.

Bilim insanları, gelecekteki tanılara yardımcı olmak adına normal ve anormal retina gelişimleri üzerine çalışmalar yürütüyor. University of Leicester'dan araştırmacılar, retinanın doğumda olgunlaşmamış olduğu bulgusuna ulaştılar. Örneğin, ışığa duyarlı almaçlar olan retinadaki fotoreseptörler, doğumda çok küçük boyuttadır ve 6 yaşına kadar yavaş bir şekilde yaklaşık 30 kat kadar büyürler.

Bilim insanları, aynı zamanda da, çok sık biçimde yerleşmiş koni hücrelerinden oluşan ve merkezi görüş bölgemiz olan foveanın oluşum ve gelişimini de takip edebiliyorlar. Bu da bize; retinal ve optik sinir gelişiminin genç erişkinlikten önce tamamlanmadığını gösteriyor.

Koni hücrelerinin foveadaki dağılımı.
(Soldaki normal görüş ve sağdaki renk körü bir retinanın illüstrasyonu.)
Görsel Kaynak: Mee Merone

Anormal Fotoreseptörler

Bazı göz hastalıklarında, foveanın normal gelişimi yavaşlar veya durur. Fotoreseptörler küçük kalır ve retinanın iç katmanları yeterince yayılamaz. Bu durum, foveal gelişememe olarak isimlendirilir. Gelişmenin kesintiye uğraması; albinizm gibi genetik hastalıklarda veya çok erken doğmuş prematüre bebeklerde görülür.

Bu çocukların görüşleri sınırlıdır. Çoğunlukla da gözlerini sabit tutamazlar ve nistagmus denilen gözlerin sürekli istemsiz hareketlerini geliştirirler. Retinal distrofillerde ise, retinal tabakalar dengesizdir. Anormal foveal gelişim ve retinal değişimler, OCT kullanılarak çok erken teşhis edilebilir. Erken tanı, ileri tetkikleri ve genetik araştırmaları yönlendirebilir ve anestezi altındaki gereksiz muayenelerden kaçınmaya yardımcı olabilir.

Gözler, sinir dokunun ve damarların doğrudan görülebildiği tek vücut parçasıdır. Bu da hastalıkların sebep olduğu değişimleri doğrudan gözlemleme imkanı sunar. Retina ve optik sinirin direkt görüntüsü, gözü, örneğin sinir hastalığının olgunlaşmasını ve nörolojik hastalıktaki değişiklikleri gözlemleme noktasındaki araştırmalar için son derece kullanışlı hale sokar.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir