Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Dilimiz, insanın bakışları hakkında çok sayıda deyim ve klişe içerir. Göz teması ise bazen niyetlerimiz hakkında kelimelerin tek başına anlattığından daha fazla şey anlatır.

Edebi boyutları bir yana, bilimsel anlamda başka bir insanla kurulan göz temasına verdiğimiz tepkinin ardındaki mekanizmalar hakkında sanılandan çok daha az bilgiye sahibiz. Bu durumu açıklamak için iki hipotez öne sürülüyor: Biri, başkalarıyla göz temasının dikkatimizden geçmeden doğrudan duygusal bir tepki oluşturduğunu söylerken; ikinci hipotez, göz temasının hızlı ve otomatik dikkat işlemeyi harekete geçirdiği ve bunun ardından duygusal bir tepki oluşturduğu yönündedir.

Bu hipotezleri test etmek için, araştırmacılar, görsel uyaranın duygusal veya dikkatle işlenmesine göre değişen zamanı algılama şeklimize baktılar. Gerçekten de, duygusal kapasitelerimizin hoş olmayan bir görsel uyaranı işlemesi gerektiğinde, örneğin büyük bir örümceğin ortaya çıkma zamanını değerlendirmemiz istendiğinde, bu tehditi belirlemede geçen zamanı gerçekte olduğundan daha hızlı aktığı algısına kapıldığımız gösterilmişti. Böylece zamanı değerlendirme yeteneğimiz duygusal yükten rahatsız olur ve hızlanır.

Ancak, aksine, görsel uyaran dikkat ile işlendiğinde, ters etki meydana gelir: Dikkatimiz için çok önemli olan bir uyarana odaklanır, geçen zamanı küçümser ve nesneye sandığımızdan daha uzun süre bakarız. Dolayısıyla, bir kişinin bir nesneye ne kadar süredir baktığını tahmin ettiğini analiz ederek, iki kişi arasındaki göz temasının daha fazla dikkat çekme mi yoksa duygu arayan mı olduğunu belirleyebiliriz.

Dikkat ve duygu sıralamasındaki her bir adım, beynimizin tamamen farklı alanlarının sorumluluğundadır, bu nedenle süreci anlamak, göz temasının bazı insanları neden bu kadar rahatsız ettiğini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Cognition'da yayımlanan bir araştırmada, katılımcılarla bir dizi göz teması deneyi gerçekleştirildi. Araştırma sonuçlarına göre, birbirimize baktığımızda dikkatimiz sosyal etkileşime odaklanıyor ve zaman algımızı bozuyor.

Göz temasının zaman algımız üzerindeki etkisini değerlendirmek için, 22 katılımcıya ile gözlerini hareket ettiren yaklaşık 300 yüz içeren kısa videolar izletildi. Videoda ya doğrudan göz teması kuran bakışlar --gözler boşluğa bakar ve sonra katılımcının bakışlarını yakalar-- ya da sapmış bakışlar --aynı göz hareketi yapılır, ancak yüz ve katılımcının bakışları asla buluşmaz-- yer alıyordu.

İlk deneyde, 20 dakikalık videodaki her sahne, sosyal etkileşimler sırasında gerçekleştirdiğimiz göz teması sürelerine eşdeğer olacak şekilde 986 milisaniyeden 1.5 saniyeye kadar değişen bir süreyi kapsıyordu. Katılımcıların yapması gereken tek şey ise; hareketli görüntünün kısa bir süre için mi yoksa uzun bir süre için mi görünür olduğunu belirlemekti. Bu deney, göz temasının öncelikle duygusal sistemi etkilemediğini, aksine bizi zamanı değerlendirme yeteneğimizden uzaklaştıran dikkat sistemini etkilediğini ortaya koydu.

Yeni gönüllü gruplarını içeren takip deneylerinde ise, bu sonuçları değerlendirmek için, araştırmacılar bakışla aynı hareketleri yapan sosyal olmayan nesneleri kullanarak aynı deneyi gerçekleştirdiler. Bu durumda, zaman algısında herhangi bir bozulma gözlenmedi. Aynısı bir yüz hareketsizken de geçerliydi. Görünüşe göre sadece bir bakış değil, aynı zamanda bir hareket de gerekliydi.

Bununla birlikte, katılımcılara sadece şematik göz hareketleri veya yüzün geri kalanı olmadan gözlerin hareketli kısımları --bir maskeyle sosyal etkileşime benzer bir durum-- gösterildiğinde zaman algısında bozulma etkisi görüldü. Ama daha da ileri gidiyor, çünkü bu etki aynı zamanda yüz kişiyle yapılan çevrimiçi bir deneyde de bulundu ve laboratuvarda elde edilen sonuçları doğruladı.

Geçen saniyelerin küçümsenmesi, dikkatimizin göz teması kurduğumuz anda meşgul olduğu anlamına gelir, bu da bizim kilitli bir bakışta geçen zamanı gerçekte olduğundan biraz daha kısa olarak algılamamıza neden olur. Bu deney serisi, göz teması ve sosyal uyaranların, duruma göre dikkati etkilediğini göstermektedir. Bu da bakışlarıyla henüz tam olarak karşılaşmamış olsak da, biri bize baktığında hissettiğimiz hissi açıklıyor. Öte yandan Zoom çağını yaşadığımız bu dönemde, saatlerce ekranın önünde mahsur kalan bizler, biraz yapay olsa da, yoğun göz teması dönemlerinin zorlamasıyla daha da kötüleşen bir yorgunluk biçimi yaşıyor olabiliriz.

Başkalarına bakma şeklimiz ve başkalarının bakışlarını algılama şeklimiz, sosyal biliş adı verilen temel bir işlev olan sosyal iletişim üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Erken yaşlardan itibaren muhataplarımızın duygu ve niyetlerini onların gözleriyle deşifre etmeyi öğreniriz, bu nedenle, birinin bakışıyla karşılaşmak çok yaygın bir sosyal durumdur, ancak her zaman belirli bir duyguya yol açar. 

Araştırma, ilgisizlik, bakışların yanlış yorumlanması veya aşırı duygusal tepki ile karakterize edilen sosyal uyaranların işlenmesindeki bozukluklardan (otizm, şizofreni ve sosyal kaygı bozukluğu) muzdarip kişilerde dikkat veya duygusal süreçleri daha kesin bir şekilde değerlendirmeyi ve sonrasında da müdahale etmeyi mümkün kılacak yaklaşımların geliştirilmesine olanak tanıyabilir. Araştırma ekibi, bu tercihli göz teması işleminin yaşam süresi boyunca dikkat ile gelişimini gözlemlemek için şu anda çocuklar ve yaşlılarla bu deneyi gerçekleştirmeyi sürdürüyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir