Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Empati, bir başkasını anlama ve onun yerine kendini koyma yetisi olarak bilinen bir insan özelliğidir. İnsan özelliğidir, çünkü empati bizi akıllı makinelerden ve hatta diğer hayvanlardan ayıran en önemli özelliklerden birisidir. Empati yetisi olmadan, okullar, iş yerleri ve bugün kendisini özellikle aradığımız yerler olan mahkemelerde yani toplumun köşe taşlarını oluşturan sosyal çevremizde fonksiyonel varlıklar olamayabilirdik.

Fakat bebekler ve çocuklar diğer insanların hislerine dair hassaslık göstermede genellikle zayıf kalırlar. Peki, çocuklar bu önemli özelliği nasıl geliştiriyorlar? Çocuklar bu yetiyi yavaş yavaş mı öğreniyorlar, yoksa empati, belirli bir yaşta birden ortaya çıkan içsel bir yeti midir?

Empati, başkalarının duygularına dair hassas olmayı, bu duyguları anlamayı ve uygun bir şekilde de tepki oluşturmayı içerir. Empatinin nasıl geliştiği üzerine yürütülen çalışmalar aynı zamanda da çocukların diğer insanların duygularını tanımlama yetilerinden ziyade bu duyguları nasıl anladıkları ve nasıl tepki oluşturdukları üzerine yoğunlaşmalıdır. Çünkü empati kurmakta güçlük çeken çocuklar, davranışın nedenini ve amacını anlamaktan ziyade, genellikle diğer insanların duygusal tepkilerini anlamlandırmakta güçlük ya da eksiklik yaşar1.

Birçok çocuk için, empati doğal bir biçimde geliyor olarak görünüyor. Bazıları, diğer insanların duygularını anlama noktasında mükemmel bir kapasiteye sahip olabilir ancak uygun olmayan bir biçimde tepki oluşturabilirler, örneğin agresyon göstermek gibi. Öte yandan, otizm spektrumundaki çocuklar diğer insanların duygularına dair çok hassas olabilirken, aynı zamanda da onların duygularını anlamlandırmada ve nasıl tepki vereceğini bilmede güçlük çekebilirler. Bu güçlük, sosyal anlamdaki güven bağlarında zayıflamaya ya da toplumsal dışlanmaya sebep olabilecek olumsuz sosyal deneyimlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Yapılan araştırmalarda, çocukluk dönemlerindeki zayıf sosyal becerilerin, yetişkinlik döneminde ciddi sorunlarla --örneğin; ilişki ve mental sağlık problemlerinden, madde bağımlılığına kadar-- bağlantılı olduğu ortaya konulmuştu2. Bu da bize empati gelişiminin neden önemli olduğunu gösteriyor.

Taklit Oyunu

Sosyal etkileşimlerdeki geçmiş deneyimlerin, insanlara gösterdiğimiz tepkiyi şekillendirdiği uzun zamandır biliniyor. 1960larda yapılan klasik deneyler, çocukların agresyon davranışına tanık olduktan sonra daha fazla agresyon gösterdiklerini ve aynı zamanda da belirli agresif davranışları taklit ettiklerini ortaya koymuştu3. Bu durum, empati ile alakasız gibi görünebilir, ancak çocukların duygusal tepki örgülerini öğrenmelerinde taklit etmenin ne denli önemli olduğunu göstermesi açısından oldukça önemlidir.

Yeni doğmuş bebekler, çok fazla karşılıklı etkileşim içerisine girmezler ancak basit yüz mimiklerini oluşturabilme kapasitesine sahiptirler. Yeni doğmuş bir bebeğin karşısına geçip, dilinizi dışarı çıkarmayı deneyin, bebek sizi taklit etme davranışını gösterebilir. Birkaç ay içerisinde, bebekler karşılıklı gülüşme davranışlarını geliştirir. Üç aylıkken, bebekler, ebeveynlerinin duygularını yansıtabilirler. Örneğin, yüksek seviyede endişe hissine sahip annelerin bebekleri, diğer bebeklere kıyasla daha az gülme davranışı gösterirler. Bu durumu annenin daha az gülmesinden kaynaklanır4. Tam olarak öyle gözükmese de, bu durum esasında empatinin ilk aşamalarıdır.

6-12 ay arasındaki bir bebek, duygusal ifadelerin farklı tipleri arasında ayrım yapabilir ve diğer insanların bir maksadının olduğunu anlamaya başlar. Taklit davranışı devam eder ve iki yaşa kadar da çok daha sık biçimde görülür. İkinci yılda, çocuklar aynı zamanda da, başkalarındaki duygusal yansımalarını görmek için doğrudan kopyalamak yerine belirli davranışları yapar gibi gözükme ve taklit etme yetisini geliştirir5. Diğerlerindeki duygusal ifadeler, çocuğun benzer duygusal deneyimlere dair kendi hafızalarını hatırlatır --empatinin temeli.

4 yaşından itibaren, çocuklar, doğruyu yalandan, kasıtlı olanı kazara olandan ayırabilir. Bunlar empati öğrenme için harika araçlar olsa da, çocuğun bu bakımdan tamamen geliştiği anlamına gelmez. Empati, yaşamımızın geri kalanında sürekli olarak geliştirmeye devam ettiğimiz bir şeydir.

Peki, bazı çocuklar doğuştan gelen daha empatik bir beyine sahip olabilir mi? Sinirbilimi modellemeleri, empatiyi; bilişsel, duygusal ve dışaihmalkar ebeveyn, aile içi şiddet, vurumlu gibi beynin ayrı bölgelerinde bulunan çeşitli bileşenlerine ayırmayı denemişti. Ancak, biz, algılama ve duyguları ifade etmede kullanılan yolların, duygusal deneyimlere neden olan amaçların öğrenme sürecinin temel parçaları6 --jestler, eylemler, yüz ifadeleri ya da kelimeler-- olduğunu fark ediyoruz. Böylelikle, empati, tıpkı gelişimin diğer hallerinde olduğu gibi duyusal ve motor sistemlere bağlıdır7 ve izole bir yeti olarak ele alınamaz.

Dolayısıyla, çocuk büyüdükçe yani karmaşanın değişik seviyelerinde, yetişkinlere ve akranlara bağlı olarak modellenen uygun duygusal tepkiler üzerinde işlem yapılabilir. Yani empati, üzerinde oynamalar yapılabilecek bir şeydir. Aynı zamanda da, empati; bir şey hakkında düşünme, hayal etme ve duygusal deneyimlere yansıtma kapasitesine dayanır. Bu durum da kurgu hikayeler okumanın neden empatiyi geliştirdiği düşüncesini açıklayabilir8.

Fakat, geçmiş deneyimlerden ve öğrenme ve tepkileri düzenleme kapasitesinde bireysel farklılıklar her zaman olacaktır. Öte yandan akılda tutulması gereken bir şey daha var; olumsuz ya da duygusal anlamda ilgisiz bir atmosferde (evde) yaşayan çocukların, insanların duygularına dair farklı beklentiler geliştirebilmeleri mümkündür. Örneğin, daha olumlu ya da anlaması zor olan daha karmaşık duygular bulmak gibi. Yani kavgacı ya da ihmalkâr ebeveynlerin olduğu bir ailede dünyaya gelen bir çocuk, diğer insanlarda kötü niyet arama noktasında önyargı geliştirebilir.

Neyse ki, çocukları sertleştirmek için onlara acımasız davranma yönteminin geliştirildiği günler geride kaldı. Fakat içinde bulunduğumuz zor zamanlar yaşayan ve terapi ihtiyacını gerektiren bu ülkede, en azından toplumun bilinçli bir kesimi olarak bizler, hem aile içerisinde hem de daha geniş sosyal bağlamda, sağlıklı bir duygusal gelişimin sağlanması için neler yapılması gerektiğinin farkında olmaya, bu duruma dair bilgimizi geliştirmeye devam etmeliyiz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir