Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar

Gökbilimci Carl Sagan’ı popüler yazıları ve konuşmalarındaki mükemmelliğiyle gezegen bilimci sıralamasında en üst sıralara yazmak mümkün.

Sagan bu yeteneğini sadece bilimin önemini ve heyecanını sunmak için değil, aynı zamanda aklın merkeziyetini, anlaşmazlıkların mümkün olduğunca delillerin yardımıyla çözümlenmesini ve insanların etnik bölünmelere karşı temel benzerliğini savunmak için de kullandı. Onun bu özverisi, dünyanın şimdi içinde bulunduğu kötü duruma tezat olan bir antitez oluşturuyor.

Carl Sagan, Güneş Sistemi ve içerisindeki Dünya konusundaki anlayışımıza önemli katkılar sağladı. Bunlar içerisinde belki de en önemlisi, George Mullen'le birlikte "Erken Zayıf Güneş Paradoksu’’ tanımlamasıydı. Bu yaklaşıma göre, Güneş tipik bir G sınıfı yıldız olarak geliştiyse-klasik varsayım- parlaklığı geçmişte daha düşük olmalıdır.

Bu da şu anlama geliyor; bol kanıtlarla çelişir bir şekilde, 2 milyar yıl önce Dünya, şimdiki sera atmosferinin suyun sıvı bir şekilde Dünya üzerinde bulunmasını sağlayamayacağı kadar soğuktu. Yani muhtemelen, Dünya’nın o zamanki atmosferi şimdiki duruma kıyasla çok daha güçlü sera etkisi oluşturuyordu.  Bu durumun böyle olup olmadığı ya da neden böyle olduğu konusu, yer bilimlerinin ana konusu haline geldi.

Sagan belki de en çok, Nobel Ödülü sahibi biyolog Joshua Lederberg’in ‘’exobiology’’ olarak adlandırdığı Dünya dışı yaşam üzerine bilimsel çalışmaları ve spekülasyonları ile ilişkilendiriliyor. 1976 yılında Viking uzay aracının Mars üzerinde yaşamı bulamayışı ya da daha da kötüsü bu konuyu bulanık bırakmasıyla, exobiology, gezegen biliminin gözünden düştü. Viking’den 10 yıl sonra, Sagan, laboratuvar organik kimyası ve uzay aracı verileri yoluyla Dünya dışı yaşam konusu üzerine ciddi bir şekilde düşen birkaç araştırma grubundan birinin başındaydı.

1980’lerin ortasında, Sagan'ın grubunun dışsal Güneş Sistemi radyasyon kimyası sayesinde bol miktarda organik üretilmesi gerektiğine işaret eden deneyleri, ulusal toplantılarda şiddetli tartışmalara neden oldu. Şimdi ise, kuyrukluyıldızları inceleyen uzay araçları verileri ve dışsal Güneş Sistemi’nin daha geniş kapsamlı keşfinden sonra, Organik: Karbon atomuna bağlanmış hidrojen, nitrojen ya da diğer muhtemel atomların oluşturduğu bileşiklerin genel adıdır.  varlığının yaygınlığı konusu oldukça sıradan ve bariz görülüyor.

Güneş Sistemi boyunca sıvı su bulunan çevrelerin varlığının çoğalan kanıtları ile, Sagan’ın yakınlardaki örneklerde hayatın olup olmadığının bilinmesinin önemine vurgu yapan ısrarı Güneş Sistemi keşiflerinin ana yörüngesini oluşturmaya başladı. Bu disiplin şimdilerde ‘’astrobiyoloji’’ olarak adlandırılıyor ve NASA görevinin kalbinde bulunuyor. Sagan, 1990’lardaki bu dönüşü görecek kadar yaşadı.

Sagan’ın bir yerlerde yaşamın olduğu ihtimalini araştırmadaki iyi bilinen hevesine rağmen, yaptığı bilimsel çalışmalar, Güneş Sistemi içerisinde başka bir noktada yaşam olma şansının az olduğunu gösteriyordu. Venüs’ün sera atmosferi üzerinde yaptığı çalışmalar, bu gezegenin yüzeyinin yaşama ev sahipliği yapacağı fikrini tamamen dağıttı. Sagan’ın yayınları bu durumu açıklığa kavuşturuyordu. Mars’ın mevsimsel "kararma dalgası" üzerine öğrencisi Jim Pollack ile yaptığı çalışmalar, bazı bilim insanlarının mevsimlik bitki örtüsünün etkisi olarak yorumladığı şeyin, yıllık toz fırtınalarından oluşan toz birikimi ile ikna edici bir şekilde açıklanabileceğini gösterdi. Güneş paradoksu da, Dünya üzerindeki yaşamın kökenini daha da gizemli hale getiriyordu.

Elde ettiği bilimsel araştırma sonuçlarının çoğunun, Sagan’ın Güneş Sistemi içerisindeki yaşamı bulma adına kişisel umutlarını köreltmesi oldukça dikkat çekici. Fakat bu durum Sagan’ın bilimsel sürecin bir bileşeni ve aslında politik yaşamlarımızın bir gerekliliği olan kuşkuculuk üzerine olan ısrarıyla tutarlılık gösteriyor. Sagan yıllarca eleştirel düşünce üzerine lisans dersleri verdi ve hayatının sonuna kadar kadın düşmanlığına ve ırkçılığa tahammülü olmayan bir kuşkucu olarak yaşadı.

Sagan’ın bilimin temel prensiplerini genel kitle ile paylaşma yeteneği harikuladeydi. Popüler yazılar yazma ve hitabet sanatı uzmanıydı. Daha sonra televizyon dizisi haline getirilen Cosmos kitabı, açık bir şekilde o zamana kadar İngilizce yazılmış bilim kitapları arasında en çok satan kitaptı.

Sagan’ın kendi başına ya da başka yazarlarla beraber hazırladığı her kitap, bir rehber niteliği taşıyor ve anlatım dili itibariyle geniş halk kitlelerine de kolaylıkla ulaşabiliyor. Fakat Sagan’ın halka ulaşmak konusundaki olağanüstü başarısı birçok bilim insanı tarafından da küçümsenebiliyor. Bazı bilim insanlarının Sagan karşıtı tutum almalarının temelini ise bilimin popülerleşmesi yatıyor. Fakat bilimin günlük yaşantı ve politik hayat içerisinde daha önemli bir yerinin olmasında, bilimin daha anlaşılır ve popüler olmasının etkisi olduğu aşikar. Bu sebeple, Sagan’ın rolünün oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz.

Carl Sagan'ın  Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı kitabında önerdiği, her eleştirel düşünce tutkununun öğrenmesi gereken  ve daha önce Yalansavar'dan Işıl Arıcan'ın paylaştığı palavra tespit yöntemlerini bir kez daha sizinle paylaşmak istiyoruz.

  1. Size ‘gerçek’ diye sunulan olguları bağımsız kaynaklardan teyit edin.
  2. Argümanı destekleyen kanıtların tartışılmasını destekleyin. Bu tip bir tartışmayı farklı iki fikri savunan ve hakikaten konunun uzmanı olan kişilerden dinleyip farklı perspektifleri değerlendirmek önemlidir.
  3. Otorite kaynaklı argümanların çok kıymeti yoktur. Geçmişte pek çok otorite hata yaptı, gelecekte de yapacaklar. Bilimde otorite değil, uzmanlık önemlidir.
  4. Birden fazla hipotez oluşturun. Herhangi bir şeyi açıklamak gerektiğinde, gözlediğiniz şeyi açıklayabilecek tüm alternatif hipotezleri düşünün. Ardından bu alternatiflerin her birini nasıl test edebileceğinizi de düşünün. Bu testten başarıyla geçen açıklamanın doğru olma ihtimali, ilk aklınıza gelen ve gözünüze güzel görünen açıklamadan daha yüksektir.
  5. Bir hipotezi, sadece size ait diye fazla benimsemeyin. Sizin hipoteziniz de diğerleri gibi gerçeği bulma yolunda bir ara duraktır. Kendinize neden bu fikri beğendiğinizi sorun, diğerleri ile adil bir şekilde karşılaştırın. Kendi hipotezinizi reddetmeniz için ne gerektiğini düşünmeye çalışın. Bunu siz yapmadığınız takdirde başkaları yapacaktır.
  6. Bulgularınızı ve gözlemlerinizi rakamlara dökmeye çalışın. Eğer öne sürdüğünüz açıklama herhangi bir şekilde ölçülebiliyor ve rakamsal (nicel) olarak ifade edilebiliyorsa bu yöntemle farklı hipotezleri karşılaştırmanız çok daha kolay olacaktır. Net olmayan ve nitel (kalitatif) kavramlar için çok fazla açıklama öne sürülebilir. Elbette açıklama bulmamız gereken pek çok nitel konu da var, ama bunlara ilişkin kanıtlar bulmak her zaman daha zordur.
  7. Açıklamanız bir argümanlar zincirine dayalı ise bu zincirdeki ilk önerme ve akabindeki tüm argümanların doğru olması gerekir. Unutmayın, birbirine bağlı bir mantık zincirindeki argümanların bazılarının doğruluğu açıklamayı desteklemeye yetmez.
  8. Okkam’ın usturasını anımsayın. Elimizde, gözlemlediğimiz olguyu aynı derecede iyi açıklayan iki hipotez olduğunda, çok sayıda ön koşulu gerektirmeyen ve daha basit açıklama genelde doğru olandır.
  9. Hipotezinizin nasıl yanlışlanabileceğini kendinize sorun.  Test edilemeyen, ispatlanması mümkün olmayan önermelerin pek kıymeti yoktur.

Sagan, aynı kitapta bir iddiayı inceleyip teyit ederken ne yapmamız gerektiği kadar, ne yapmamamız gerektiğine de değiniyor. Böylelikle Sagan’ın palavra tespit kiti günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız 20 adet argüman ve mantık safsatasını özetliyor:

  • Adam karalama (ad hominem): Yapılan argümandaki hatalara değil, argümanı yapan kişiye saldırmak: Dr. Falanca vergi kaçırma suçundan hapis yatmıştı, o nedenle verdiği diyet önerisini ciddiye almamak gerekir.
  • Otorite safsatası (argument from authority): Kişinin söylediklerinin geçerliliğine değil ünvanına bakıp söylediğini geçerli saymak : İsviçreli bilim insanları kireç çözücü kullanmanızı öneriyor.
  • İstenmeyen etki argümanı: Yapılan argümanı kanıtlarla desteklendiği için değil, istenmeyen sonuçları engellemek için doğru kabul etmek:  Karısını öldürdüğü iddia edilen sanığı suçlu bulmamız gerekir, aksi takdirde diğer erkekler de karılarını öldürmek için cesaret alırlar.
  • Cehalete başvurma (appeal to ignorance): Ortaya sürülen argümanı, kanıtlarla desteklendiği için değil, aksini gösteren kanıt yokluğu nedeniyle doğru saymak:  Elimizde dünyayı UFO’ların ziyaret ettiğine ilişkin hiç bir kanıt yok, demek ki evrende yalnızız.
  • Ö>zel durum argümanı (special pleading): Argümanı destekleyen delil yokluğunda, argümanı destekleyecek veri bulmaktansa veri yokluğuna bahane bulmak: Aslında telepatik güçlerim var, ama odada TV olduğundan kanıtlayamıyorum.
  • Varsayılan cevap argümanı (assuming the answer): Argümanın destekleyen önermenin, argümanın neden doğru olması gerektiğini cevaplamaması: Suç oranını azaltmak için idam cezasını geri getirmeliyiz. (Oysa idam cezası gerçekten suç oranını azaltıyor mu bilmiyoruz.)
  • Gözlem iltiması (observational selection): Argümanı güçlendiren örnekleri dikkate alırken, aksini gösterenleri yok varsaymak: Bizim şehrimizden nice önemli devlet adamı çıktı! (Seri katiller de çıktı ama onları boş verelim şimdilik!)
  • Küçük sayı istatistiği: Argümanı destekleyen örneklerin sayısının çok az ve limitli olmasını dikkate almamak: Bu akşam rulette dört kez kazandım, demek ki şanslı günümdeyim.
  • İstatistik cehaleti: İstatistiksel verilerin anlamını kavramamak: Yaptığımız ankete göre araba kullananların %65’i ortalamanın üzerinde iyi şoför.
  • Tutarsızlık: Yapılan argümanın mantık kurgusunun, aynı kişinin diğer savunduğu şeylerle tutarsız olması: Modern tıbba güvenmiyorum homeopati tercih ediyorum, çünkü doktorlar para için çalışıyor. (Homeopatlar bedavaya mı çalışıyor?)
  • Buradan bu sonuç çıkmaz argümanı (non-sequitur): Argümanı desteklemek adına verilen önermenin argümanın doğruluğu ile hiç bir ilgisi olmaması: Şu adam Bill Gates ile aynı üniversiteden mezun olmuş. Bill Gates dünyanın en zengin adamlarından biri olduğuna göre bu adam da çok zengin olmalı.
  • Ardışıklık safsatası (post hoc ergo propter hoc): İki olayın birbirini takip etmesi nedeniyle ilkini ikincinin nedeni varsaymak: Kadınlara oy hakkı verilmeden önce nükleer silahlar yoktu.
  • Anlamsız soru safsatası: Argümanı lehinde sonlandırmak için mantıklı bir şekilde cevaplanamayacak soru sormak: Yerinden kıpırdamayacak bir cisme, karşı durulamayacak bir güç uygulanırsa ne olur? (Oysa tanım itibariyle karşı durulamayan gücün karşında hiçbir şeyin duramaması, ya da hareket ettirilemeyen bir cismi hiçbir gücün hareket ettiremiyor olması gerekir.)
  • Sahte ikilem (false dichotomy): Pek çok olasılık olan bir durumda sadece iki seçenek olduğunu ve bunlardan birini seçmek gerektiğini iddia etmek: Tabi, sen gene babanın tarafını tut, zaten annen hep haksızdır!
  • Kısa döneme karşı uzun dönem safsatası: Sahte ikilem benzeri bir safsatadır, ama çok kullanıldığı için ayrıca bahsetmekte fayda var. Biri yakın, diğer uzak dönemde önemli olacak iki durumu sanki birinden birini seçmek zorundaymışçasına lanse etmek: Okul öncesi çocukların eğitimine para ayıramayız, çünkü acil olarak sokaklardaki suç oranını düşürmemiz lazım.
  • Kaygan zemin (slippery slope): Küçük bir olayın çığ etkisi ile uzak gelecekte kaçınılmaz şekilde çok büyük ve önemli bir başka olaya neden olacağını var saymak: Kızınızı arkadaşları ile sinemaya gönderirseniz, yarın öbür gün kötü yola düşer.
  • Neden /sonuç ilişki karmaşası: Tesadüfi olarak birlikte gözlenen olay ya da istatistiklerin, birbiriyle otomatikman neden sonuç ilişkisi içinde olduğunu varsaymak. Oysa iki değişkenin birbiri ile korelasyonu olması, her zaman neden sonuç ilişkisi olduğunu göstermez: Nicholas Cage’in başrol oynadığı film sayısı arttıkça yüzme havuzunda boğulan insan sayısı da artıyor. Demek ki Nicholas Cage filmleri boğulma nedeni!
  • Korkuluk argümanı (strawman): Tartışan kişinin karşısındakinin argümanını saptırarak saldırmayı daha kolay haline getirmesi: ‘Eğitime daha çok yatırım yapmalıyız’ argümanına cevap olarak karşı tarafın ‘Askeri bütçemizi kısıp düşmanlara karşı savunmasız kalalım istiyorsun demek, sende de hiç memleket aşkı yok!’ demesi.
  • Bastırılmış kanıt / cımbızlama argümanı: Argümanı savunan kişinin, karşı tarafın öne sürdüğü veri ve kanıtları görmezden gelmesi: Geçtiğimiz ay ortalama hava sıcaklıkları normalden düşük seyretti, demek ki küresel ısınma diye bir şey yok. (Ama son 100 yıldır ortalama sıcaklıklar sürekli artma halinde. Neden sadece geçen aya bakalım?)
  • Sinsilik argümanı (weasel words): Bir argümanı savunurken, bilinen ve onu zayıflatacak şeyleri bilerek hasır altı etmek: Yeni koltuk serimiz mağazamızda, 150 TL’den başlayan fiyatlarla…. (150 TL olan koltuk tek bir model ve süper kalitesizken diğer koltukların fiyatı en az 900 TL olabilir.)

Sagan’ın "Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı" kitabından bir bölüm ile yazıyı noktalayalım;

"Hayati elementleri bilim ve teknolojiye son derece derinden bağlı olan global medeniyeti kurduk. Fakat bazı şeyleri öylesine organize ettik ki, neredeyse kimse bilim ve teknolojiyi anlayamıyor. Bu, felaketin reçetesidir....Endişem şudur ki... sahte bilim ve hurafeler her geçen yıl cazibe kazanmaya devam edecek, mantıksızlığın siren sesi daha gür ve çekici çalmaya başlayacak.Bunu daha önce nerede duymuştuk? Kıtlık zamanlarında, ulusal öz-saygı ya da metanetin zorluğu süresince yükselen etnik ya da ulusal önyargılarımız...  ya da fanatizmin etrafımızda kabarcıklar çıkardığı zamanlarda – geçmişten aşina olduğumuz düşünce alışkanlıkları kontrolü ele geçirir.  Mum alevi, mum üzerinde bir oluk oluşturur. Bu titreyen bir ışık havuzudur. Karanlık toplanır. Şeytan ortalığı karıştırmaya başlar."
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir