Neden bizden başka hiç insan türü yok? Doğal yaşama baktığımızda, kimi organizma gruplarında çok sayıda türe rastlanırken, kimilerinde de tam tersi olduğunu görüyoruz. Acaba tür sayısı neye bağlı olarak biçimleniyor?

Örneğin böcekleri düşünelim. Bu hayvan grubu yaklaşık 480 milyon yıl önce ortaya çıktı. Günümüzde, çok farklı ortamlarda yaşamaya uyum sağlamış olan tahminen 6 milyon kadar böcek türü var. Bu türlerin de büyük bir çeşitlilik sergilediğini biliyoruz. Şaşırtıcı nokta ise suda yaşamaya adapte olabilmeyi tam anlamıyla hiç başaramamış olmaları olsa gerek.

Arkelerden (Lat. Archaea) olan Metanopirus cinsi (Lat. genus) için ise durum böyle değil. Bu cinste 4 milyar yıl kadar önce evrilmiş tek bir tür canlı bulunuyor: Methanopyrus kandleri. Kaliforniya Körfezi'nin 2000 metre derinliğindeki yüksek karbondioksit oranına sahip olan ve 81-110°C sıcaklıktaki sularda yaşıyor.

Yaşama Bütüncül Bir Bakış

Biyologlar neden bazı canlı gruplarında tür zenginliği bulunurken, bazılarında tek bir tür olabildiğini uzun süredir anlamaya çalışıyor. Akla ilk gelen açıklamalardan biri jeolojik yaş: Daha yaşlı (daha erken ortaya çıkan) canlı grupları, belki de daha fazla zamanları olduğu için çok sayıda tür biriktirmişlerdir. Ama doğaya bakıldığında, nispeten genç canlı gruplarının bazılarında da muazzam bir çeşitliliğe rastlanabiliyor. Üstelik tek türden ibaret olan Metanopirusun da ne kadar eski bir organizma olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla jeolojik yaş açıklaması tatmin edici olmuyor.

Geçtiğimiz günlerde Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayımlanan bir makalede, araştırmacılar bu probleme taze bir bakış açısı sundu. Joshua Scholl ve John Wiens tarafından gerçeleştirilen çalışmada, şimdiye kadar hep organizma altkümelerinin göz önüne alındığı araştırmalardan farklı olarak, ilk kez Yaşam Ağacı'nın tümünü kapsayacak şekilde "yeni tür ortaya çıkış oranları" incelendi. Scholl ve Wiens, çeşitliliğe ve çeşitliliğin olası nedenlerine ışık tutacak dikkate değer bazı şablonlar buldu.

Yaşamın tarihine bir bütün olarak bakıldığında, bitkilerin tür üretme oranının hayvanlardan neredeyse 2 kat fazla olduğu görülüyor. Karmaşık organizmaların (çok hücreli ökaryotların) yeni tür üretme hızı ise basitlerden (protista ve prokaryotlardan) yaklaşık 10 kat yüksek.

Eşeylilik, Karasal Yaşam ve Otçulluk

Scholl ve Wiens'in araştırması bir başka gizeme daha ışık tutuyor: Cinsiyetin ve eşeyli üremenin ortaya çıkışı. Görünüşe bakılırsa cinsiyet, yeni türlerin ortaya çıkmasını artıran başlıca etkenler biri. Bu da evrimsel bir strateji olarak başarısınını açıklamaya yardım edebilir.

Omurgalılarda ayrıca karada yaşamak da daha fazla türsel çeşitliliği açıklıyor gibi görünüyor. Bununla birlikte yumuşakçalar gibi bazı omugasızların çok sayıda türlerinin olmasının temel nedeni denizde yaşıyor olmaları da olabilir. Böceklere geri dönersek, muhtemelen otçul bir beslenme tarzını benimseyişleri, bu kadar fazla türsel çeşitliliğe sahip olmalarını açıklamak konusunda kilit rol oynuyor.

Biz Neden Yalnızız?

Gelelim kendi durumumuza... Homininler olarak üyesi olduğumuz biyolojik grupta, yani Primatlar Takımı'nda lemurlar, lorisler, tarsierler, maymunlar ve kuyruksuz maymunlar (yüksek apeler/ hominidler) var. Yaklaşık 80 milyon yıl önce ortaya çıkan bu canlı grubunda, bugün yaşayan yaklaşık 350 primat türü bulunuyor. Bu oldukça büyük bir sayı ve memeli türlerinin toplam sayısının %5'ini oluşturuyor.

Primatların var oldukları bu 80 milyon yıl zarfında, binlerce primat türü evrilmiş ve çok büyük bölümünün soyu tükenmiş olmalı. Soy tükenmesi evrimde normaldir. Şimdiye dek çeşitli zamanlarda ortaya çıkmış yaşam türlerinin %99'unun soyunun bir süre sonra tükendiği tahmin ediliyor. Elbette bunlardan bazıları da primattı. Ne yazık ki şu anda yaşayan primat türleri de soylarının tükenme tehlikesi ile karşı karşıya. İnsan dışındaki tüm diğer Büyük Ape kuzenler de (orangutan, goril ve şempanze) soyu tükenmek üzere olan türler listesinde yer alıyor.

Şu anda en büyük çeşitliliğe sahip olan primatlar maymunlar; özellikle de doğal yaşam alanları Afrika ve Asya olan Eski Dünya maymunları. Maymun grubu 10 milyon yıl kadar önce, biz homininlerle hemen hemen aynı zamanda Afrika'da ortaya çıktı. Bazı maymun türleri tıpkı Homo sapiens gibi sadece son birkaç yüz bin yılda evrildi. Diğerlerinin evrimi ise birkaç milyon yıl önce olmuştu; bizim bazı soyu tükenmiş kardeşlerimiz gibi (örneğin Homo erectus 2 milyon yıl önce ortaya çıkıp, 50 bin yıl önce yok oldu). Ama kardeş türleri hayatta olan maymunların bugünkü durumundan farklı olarak, bizim hiç iki ayak üzerinde yürüyen ape kardeşimiz yok. Kuzenlerimiz (orangutan, goril ve şempanze) ise dünyayı bu duruma getirdiğimiz için ölüm döşeğindeler.

Hominid Ve Hominin Terimlerinin Yeni Tanımları:
Hominid: Tüm modern ve soyu tükenmiş Yüksek Kuyruksuz Primatları (İng. Great Apes), yani modern insanları, şempanzeleri, gorilleri, orangutanları ve bunların doğrudan ataları olan türleri kapsayan grup. Hominin: Modern insanları, soyu tükenmiş insan türlerini ve tüm doğrudan atalarımızı (Homo, Australopithecus, Paranthropus ve Ardipithecus cinslerinin üyerleri dahil) kapsayan tür.
Eski tanımlar:
"Hominid" teriminin şu anki kullanımı kafa karıştırıcı olabilir çünkü bu sözcüğün tanımı zaman içinde değişti. "Hominid" terimi eskiden, "hominin" sözcüğünün şu anki anlamına sahipti. Dolayısıyla modern insanlara varan soyu belirtmek için çok kullanışlı bir terimdi ve bizim insan evrimi ağacımızın çeşitli üyelerine atfen kullanıldı. "Hominid" artık daha geniş bir anlama geliyor ve tüm Yüksek Apeler ile onların atalarını kapsıyor. Bu yeni terminoloji, şimdiden çok sayıda bilimsel makalede kullanıldı ve zamanla herkesin böyle kullanmaya başlaması bekleniyor.

Kaç Tane İnsan Türü Olabilirdi?

Biz neden maymunlar gibi olamadık? Türümüz neden bu kadar fakir? Sadece 40 bin yıl önce bu gezegeni pek çok başka hominin ile paylaşıyorduk: Neandertaller, Denisovanlar, belki Kırmızı Geyik Mağarası insanları ve hatta Afrika'nın kadim hominin türleri.

O zamanlar yaşam herhalde biraz Uzay Yolu dizisindeki gibiydi. İnsanlar, Klingonlar, Volkanlılar, Kardassianlar, Ferengiler ve Bajoranlar'ın bir arada oluşlarına benzeyen bir ortam vardı. Ekolojik açıdan birbirlerini kontrol ediyorlar, kaynaklar için mücadele ediyor, arada bir de çiftleşiyorlardı. Ama sonuçta şu anda sadece tek bir çeşit iki ayakla yürüyen ape var. Neden?

Bunun insanlığın en gizemli sorularından biri olduğunu söylemek abartılı olmaz. Durumdan yapabildiğimiz tek çıkarım ise homininlerin soy tükenmesine çok yatkın bir canlı grubu olduğu denebilir. En az 30 farklı türümüz vardı ve sadece birkaç on bin yıl içinde bu duruma geldik. Oysa, hiç değilse yarım düzine türün şu anda var olması gerekirdi.

Homo sapiensi Bekleyen Değişim mi, Yok Oluş mu?

Şu anda kendimize sormamız gereken soru şu: Biz ne biçim bir türüz? Uzun vadede buralarda olacak mıyız, yoksa göz açıp kapatana kadar silinip gidecek miyiz? Büyük ölçüde kendi seçimlerimizden kaynaklanan küresel ölçekteki tehditleri akla getirirsek kötümser olabiliriz. Gelecek nesilleri zor günler bekliyor. Onları böyle bir ortama mecbur eden atalarına, gezegeni nasıl böylesine yağmalayabildiklerini sormaya hakları olacak ve ne yazık ki yanıt şundan ibaret kalacak: "Herkes kendi çapında kendi çıkarını düşündü."

Geleceğin insanları, yani çocuklarımız bizim yanıtlayamadığımız sorunun yanıtını bulurlar ve kardeş türlerimizin yok oluşunun sorumlusunun da biz olduğumuz anlaşılırsa, Homo sapiens kendi adına ne umut edebilir ki?
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir