Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Pixar'ın animasyon filmi "Inside Out"ta (Ters Yüz) hikâyenin büyük bir kısmı; filmin kahramanı Riley'in kafasının içinde geçer ve neşe, üzüntü, korku, iğrenme ve öfke gibi beş duygunun Riley'in davranışlarında ne gibi değişimler meydana getirdiğini anlatır.

Bu eğlenceli ve son derece de eğitici olan film, güzel eleştiriler aldı. Fakat filmin  yönetmeni Pete Docter, daha sonradan bir duyguyu daha filme konu etmediği için üzüldüğünü itiraf etti: Başkalarının acılarından alınan zevk.

Almanca "schadenfreude" olarak isimlendirilen bu duygu, Türkçe'de; başkalarının mutsuzluğundan tuhaf bir biçimde keyif alma olarak ifade edilebilir. Azılı bir katilin tutuklanması, seçimlerde karşı tarafın başarısızlığa uğraması ya da rakip takımın hüsrana uğraması kişide bu duygunun harekete geçmesine neden olabilir. Psikologlar, duyguları en iyi nasıl anlayabilecekleri, açıklayabilecekleri ve duygular üzerine nasıl çalışacakları konusunda uzunca bir süredir mücadele yürütüyorlar. Çünkü duygular, o kadar geniş bir alanda ortaya çıkıyor ki, birleştirici olabilecek bir tür çerçeve bulmak neredeyse imkansız görünüyor.

Başkalarının Acılarından Alınan Zevk

"Schadenfreude" duygusu üzerine çalışmalar yürüten araştırmacıların karşılaştığı en temel zorluklardan birisi: Bu duyguya dair ortaklaşılmış bir tanımın bulunmamasıdır. Bazı araştırmacılara göre, söz konusu bu duygu üzerine çalışmalar yürütmenin en iyi yolu, sosyal karşılaştırma konteksinde ele almaktır. Bu yüzden de kıskançlık ya da kinin, schadenfreude ile etkileşimine odaklanma eğilimindedirler.

Bazı araştırmacılar ise meseleye adalet penceresinden bakıyor ve acı çeken kişinin bu sonu hak edip hak etmediği üzerinden tartışıyor. Bir başka grup ise, başkalarının acılarından alınan zevk duygusunun, gruplar arası dinamiklerden --bir grubun üyeleri, grubun dışındakilerin çektiği acılardan neşe elde eder-- ortaya çıktığını ileri sürüyor. Buradan bakınca da; farklı tanımların, "schadenfreude"nin --her birinin ayrı gelişimsel kaynaklarının bulunabileceği-- birden fazla yanına işaret ettiğini söyleyebiliriz.

"Schadenfreude" Duygusunun Canlanması

Belki de "Inside Out"un yazarları, “schadenfreude” yi filmin dışında bırakmaya karar verirken, bu duygunun çocuklar tarafından kavranamayacak kadar zor olduğunu düşündü. Fakat, çocukların erken yaşlarda bu duyguyu deneyimlemeye başladığını gösteren deliller bulunuyor.

Örneğin, British Journal of Developmental Psychology'de 2013 yılında yayımlanan bir araştırmada, 4 yaş düzeyi çocuklarla yapılan deneylerde, çocukların, oyuncaklarına daha önce zarar vermiş bir kişinin çamurlu bir su birikintisine düşmesini komik buldukları ortaya koyuldu. Benzer şekilde, Developmental Science‘da 2011 yılında yayımlanan bir çalışmada, bebeklerin, 3 aylıkken bile başkaları için engeller oluşturan karakterlerden ziyade başkalarına yardımcı olan karakterlere bakmayı tercih ettikleri bulgusuna ulaşıldı. Bu yaştaki bebekler için bir nesneye ya da kişiye bakmak bebeklerin o nesne ya da kişi ile bağ kurmaya yatkın olduğunun göstergesidir.

Öte yandan, 2013 yılında Journal of Experimental Child Psychology'de yayımlanan bir araştırmada, 7 yaş itibariyle, çocukların, rakip takımın oyunu kaybettiği durumlarda, her iki takımın da kazandığı durumlara kıyasla daha fazla haz duydukları ortaya koyuldu. Son olarak, Psychological Science'da 2013 yılında yayımlanan bir araştırmada, 9 aylık bebeklerin birbiri ile etkileşim içerisindeki kuklaları gözlemlemeleri sağlandı.

Yapılan deneylerde, bazı kuklaların bebeklerin sevdiği yiyeceklerle aynı tipteki yiyecekleri "sevdiği" gösterilirken, diğer kuklaların ise farklı lezzetleri tercih ettikleri gösterildi. Bazı kuklaların diğer kuklalara “zarar verdiği” gösterildiğinde, araştırmacılar; bebeklerin, zevklerini paylaşmayan kuklaların zevklerini paylaşanlara kıyasla daha fazla incinmiş olarak görmeyi tercih ettiğini keşfetti.

İnsanlıktan Uzaklaşma Mı?

Bütün bu çalışmalar, "schadenfreude"nin insanda derin kökleri bulunan kompleks bir duygu olduğuna işaret ediyor. Psikologlar, bu duygunun farklı yüzlerini aynı çatı altında toplayabilmenin bir yolu olup olmadığına bakıyorlar. Son olarak Ocak 2019'da New Ideas in Psychology'de yayımlanan bir çalışmada bir grup psikolog, başka insanların acılarından haz alma duygusunu, insanlıktan uzaklaşma olarak tanımladı.

Araştırmacılar, insanlıktan uzaklaşma kavramını duyduğunda, pek çok insanın en kötü senaryoya doğru yönelim gösterdiğini belirtiyor. Bu senaryoya göre de, insanlıktan uzaklaşmak; işkence yapmak, ırkçı propaganda yürütmek ve insanlığın tamamen inkarı gibi iğreti karakteristiklerle eşleştiriliyor. Fakat araştırma ekibine göre, burada bir kavram yanılgısı mevcut. Araştırmalar, insanların, kendi grup üyelerini tanımlarken daha fazla insani terimlere başvurduğunu ancak grup dışı bireyleri tanımlamada üstü kapalı da olsa daha az insani terimlere başvurduğunu gösteriyor.

Ocak 2019'da New Ideas in Psychology'de yayımlanan bu çalışmada ise, araştırmacılar, empati hissinin, "schadenfreude"nin ortaya çıkıp çıkmamasında son derece önemli olduğuna değiniyor. Eğer ki, kişi, karşı tarafa yönelik ne kadar fazla empati geliştirirse, karşı tarafın çektiği acılardan da o kadar az zevk alıyor. Bu nedenle, araştırma ekibine göre, birinin başka bir kişinin çektiği acılardan haz duymasını sağlamak için --ister rakip, ister başka bir gruptan olsun-- onu alttan alta insanlıktan uzaklaştırmak gerekir. Ancak böylesi bir durumda, acı çekenin çektiği acılar ödül merkezlerini uyarıcı olabilir. Öte yandan araştırma ekibi bu teorinin henüz yeterince test edilmediğini de kabul ediyor ve "schadenfreude"nin erken kökenlerini ve bu yeni hipotezi incelemek için bireysel farklılıkların bilimsel inceleme altına alınmasını öneriyor.

Beyinde Adalet

Yine de başkalarının çektiği acılardan haz duyma duygusunu, insanlıktan uzaklaşma olarak nitelendirmek, bu duygunun son derece evrensel olduğunu da göz önünde bulundurduğumuzda daha fazla inceleme ve sorgulamayı gerektirdiğini söylemeliyiz. Konuyu adalet temelinde ele aldığımızda, gezegenimizdeki en sosyal canlılar olarak başkalarına duyduğumuz güvene bağlı olarak ya da olmayarak her zaman sömürüye ve tehlikeye açık halde bulunduğumuzu ve dolayısıyla da “fair play” beklentisi taşıdığımızı söyleyebiliriz.

Adaletin ne olduğuna dair her zaman aynı görüşü paylaşmayabiliriz fakat adalet fikri beynimizin derinliklerinde örülmüştür. Beynimizin evrimsel anlamda en eski bölgelerinden birisi olan amigdala, duygularla ilişkili her olayda farklı seviyelerde aktifleşme örgüsü gösteriyor. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme teknikleri, tanık olduğumuz olaylarda kapıldığımız dehşet ve korkunun, beynimizin bu bölgesinde şiddetli aktivasyonlara neden olduğunu ortaya koyuyor.

Elde edilen grafiksel detaylar, amigdaladaki bu aktifleşmenin, beynimizin karar vermede önemli roller üstlenen bir bölgesi olan lateral prefrontal korteks ile olan bağlantısında da güçlü titreşimler meydana getirdiğini gösteriyor. Adaleti neden istediğimize dair sinirsel (nöral) düzeyde işlerlik gösteren bu mekanizmaları aktifleştiren tarihsel, toplumsal ve kültürel pek çok etken ise insanlıkla ilişkili parametrelerdir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir