Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Algınızın neredeyse tamamı gerçekten de duyularınızla veri örnekleri topladığınız dış dünyanın sadece zihinsel bir simülasyonu olabilir mi? Bu durum Matrix-tarzı bir komplo teorisi değil ancak bazı bilim insanları durumun bu tarz bir şey olabileceğini söylüyorlar.

Bir başka deyişle, gerçeklik, gerçektir ancak gördüğünüz şey tamamen kafanızda oluşturulmuş olabilir.

Fakat, bizlerin sanal gerçeklik yaratan bir makineye sahip olduğumuz düşüncesine dair herkes aynı fikirde değil. Tartışmanın bir diğer tarafında ise, algımızın; gözlerimiz, kulaklarımız ve diğer duyu organlarımız aracılığıyla aldığımız bilgiye dayalı olduğunu söyleyen sinirbilimcileri de var ve beynin zihinsel yansımasının boşlukları dolduran bir işlevde olduğunu söylüyorlar.

Durum her ne olursa olsun, hemen hemen herkes hem duyusal bilginin hem de zihinsel modellemenin dış dünyayı nasıl algıladığımıza bir role sahip olduğu konusunda hemfikirdir. Dışarıda yürümeye başladığımızda, görerek, dokunarak ve duyarak; beynimiz, deneyimlerden öğrenir ve çevreyle olan etkileşimlerimize dair yargılar oluşturan modeller oluşturur.

Algımızın neredeyse %90'ının aslında zihinsel fabrikasyon ürünü olduğunu söyleyen Carnegie Mellon University'den sinirbilimi ve psikoloji yardımcı doçenti Timothy Verstynen'e göre, bu durum, duyularınızdan toplanan her tekil bilgiyi işleme sürecinden çok daha verimli bir yoldur. Dolayısıyla, alınan bir yığın bilginin hepsinin işlenmesinden ziyade, zihinsel simülasyon; belki de dış dünyanın değerlendirilmesinde oluşturulan modellemenin duyularınız vasıtasıyla doğru olup olmadığını kontrol etmenin daha önemli olabileceği yargısına dayandırılıyor.

Hayali Bir Ağırlık

Zihinsel simülasyon teorisi şu anlama geliyor; örneğin, bir nesneyi elinize aldığınızda, nesnenin hissetiğiniz ağırlığının büyük çoğunluğunun nesnenin gerçek ağırlığından ziyade beyniniz tarafından oluşturulan ağırlık olduğudur.

Bu düşünceyi destekleyen delillerin bazıları; nesnelerin beklentilerimize karşı koyan durumlar ortaya çıkardığı illüzyonlara dayanıyor. Örneğin bir boyut-ağırlık illüzyonundaki gibi: Aynı ağırlıklarda ancak farklı büyüklüklerde iki topu elimize alalım. Küçük topun muhtemelen büyük toptan daha ağır hissine kapılırız. Çünkü beklentimiz şu yöndedir; küçük top daha hafif olmalıdır. Ancak elimize aldığımızda hissettiğimiz ile beklentimiz arasında bir uyuşmazlığın olduğunu görürüz ve bu durum da küçük topun daha ağır olduğu düşüncesini oluşturmamıza sebep olur.

Bu durum beklentilerimizin dış dünyayı nasıl algıladığımızı etkilediğini gösteriyor.  Eğer ki; yalnızca duyularımıza dayandırsaydık, boyut-ağırlık illüzyonu ortaya çıkmayacaktı.

Birkaç yıl önce, Verstynen ve ekip arkadaşları kazara yeni bir illüzyon (kişinin kuvvet algısının büyük oranda manipüle edilebildiği) keşfettiler. Ekip, bir sanal gerçeklik sistemi kullanarak, insanlara; kollarını görmedikleri ancak kollarının ve bir kütlenin sanal bir kopyasını gösterdikleri bir dizayn oluşturdular. Daha sonra katılımcılardan kütleyi diğer elleriyle kaldırmaları istendi. Katılımcılar sanal kütlenin avuçlarında yükseldiğini izledikçe, araştırmacılar gerçek yükü katılımcıların ellerine doğru bırakmaya başladılar. Bu durum katılımcılarda --gerçekte kuvvetin büyüklüğü sabit kalmasına rağmen-- ellerindeki kuvvette güçlü bir artış olduğu algısı oluşturdu.

Fiziksel Bağlantılı Beklentiler

İllüzyonlar sıklıkla dış dünyaya dair bazı öz varsayımlarımızı öne çıkarır. Daha küçük nesnelerin daha hafif olmasını ve gölgedeki nesnelerin daha karanlık olmasını bekleriz. Bu varsayımlar genellikle yerleşiktir ve insanları bu illüzyonları bekleme noktasında eğitmek yalnızca küçük bir etki yaratabilir.

Zihinsel beklentilerimizin algımız üzerinde böylesi güçlü etkilerinin olmasının bazı muhtemel sebepleri vardır. Örneğin, zihinsel modelleri tamamlayan bir beyin, potansiyel olarak daha önemli beklenmedik duyusal sinyallere dair daha fazla kaynak sahibi olacaktır. Bununla birlikte bu durum; bir nesnenin herhangi bir özellikliğine dair  --örneğin; her defasında geniş bir skalada değişkenlik gösterebilecek muhtemel ağırlıklar arasından bir hesaplama yapmak yerine kendi modeliyle bir kıyas yaparak ağırlığını söylemesi-- beynin bir yargı oluşturması daha verimli bir yoldur.

İnsan Robotlar da Zihinsel Modellere İhtiyaç Duyabilir

Güncel olarak, robot teknolojisinin büyük bir bölümü, duyusal girdiyi işleyen ve bu girdiye tepki veren robotlar üretme aşamasına yönelmiş durumda. Verstynen'e göre; insan modelindeki robot elde etmek için, robotun beyninin insan beyninin kullandığı bazı zihinsel kısa yollara sahip olması gerekir. Bir başka deyişle, bir robot da beklentiler oluşturabilmeli ve her bir girdiyi işlemeye çalışmak yerine duyusal girdileri kendi yöntemiyle kontrol edebilmeli.

Yapay zeka alanı; insan beynini taklit etme göreviyle başladı, fakat birkaç on yıllık süre içerisinde satranç ve strateji oyunları oynamak gibi daha spesifik hesaplamalı görevlere doğru keskin bir dönüş yaptı. Şimdi ise, bilişsel bilimciler Yapay Zeka araştırmalarının tekrar insan beynini öğrenmeye çalışma şekline dönmesi gerektiğini ve robotların insanlardan doğru bir biçimde öğrenebileceğini tartışıyorlar.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir