Post Author Avatar
Şule Çivi
FU Berlin - Çevirmen/Yazar

Yüzyıllardır yapılan çalışmalar, beynin zekâyı nasıl ortaya çıkardığıyla ilgili çok sayıda kuram ortaya çıkardı. Bazı sinirbilimciler, zekânın beynin bir bölgesinden veya sinir ağından doğduğunu düşünüyor. Bazıları ise metabolizmanın veya beyin hücrelerinin temel kaynakları verimli kullanma becerisinin zekâ seviyesini belirlediğini iddia ediyor.

Trends in Cognitive Sciences'de yayımlanan bir teori, zekânın beynin dinamik özellikleriyle ilgili olduğunu ortaya koyuyor. Hem beynin bölgelerinin birbiriyle nasıl bağlantılı olduğu, hem de zihinsel gereksinimlere cevaben bu bağlantıların nasıl şekillendiği oldukça önemli.

Bir kişinin zeki olduğundan bahsedildiğinde, içten içe ne demek istenildiğini biliriz. Genellikle, karar almada veya belli problemleri çözmede ne derece iyi olduklarından bahsediyoruzdur. Ancak sinirbilim son zamanlarda, genel zekânın nasıl var olduğuna ilişkin biyolojik anlamda arayışlara odaklandı. Zekânın biyolojisini anlamak ise beynin yapısal ve fonksiyonel özellikleri üzerine çalışmayı gerektiriyor.

Beynin modüler olduğunu ve farklı beyin bölgelerinin çeşitli fonksiyonlarda sorumluluk üstlendiğini uzun zamandır biliyoruz. Örneğin, beynimizin arka kısmında bulunan oksipital lob, görsel bilgiyi işlemesiyle bilinir. Fakat ne gördüğümüzün yorumlanması, görsel korteksimizi oluşturan diğer beyin bölgelerinin de aldığı bilgiyi işlemesiyle mümkündür. Yani bir nesnenin ne olduğunu anlamlandırabilmemiz için bu bilgiyi sınıflandırmamız da gerekir. Yani, yalnızca görüntüye dair bilginin gözlerimiz vasıtasıyla alınması yeterli değildir. Bu da konuyla ilgili bilgiye ve beynin diğer bölgelerince desteklenen bilgi işleme süreçlerine gereksinim olduğu anlamına gelir. İşleme katılan modül sayısı arttıkça da beyindeki bilginin tipi giderek soyut ve genel hale gelir.

Sinirbilimi alanında, beynin kendisini nasıl organize ettiğini ve bu organizasyonu idare eden bir yapı veya bölge olup olmadığını belirlemeye yönelik çalışmalar yapıldı. Örneğin, beynimizin ön kısmında bulunan prefrontal korteksimiz, insan evrimi süresince ciddi anlamda genişleme göstermiştir. Çünkü beynin bu kısmının, planlama ve davranışları düzenleme gibi yüksek seviyeli fonksiyonlarda kullanıldığı biliniyor. Buradan yola çıkarak da bilim insanları, genel zekâyı kontrol edenin prefrontal korteks olduğunu ileri sürmüştü.

Fakat, esasında genel zekâ için beynin tamamı --genel yapısı, düşük ve yüksek seviyedeki mekanizmaların birbirleriyle etkileşimleri-- gereklidir. Beyin modülleri, daha geniş "iç bağlantı ağlarının" oluşturulduğu temel yapış taşlarını sağlar. Her bir ağ, kişi, belirli bir bilişsel yetiyi ortaya çıkarırken birlikte aktif hale geçen birden fazla beyin yapısını içerir. Örneğin, dışsal işaretlere dikkat kesildiğimizde, beynimizdeki frontoparyetal ağ aktif hale gelir, dikkatimizi ilgili olaylara yönlendirdiğimizde ise dikkat çekici ağ devreye girer ve iç tarafa yoğunlaştığımızda ise "olağan (default) mod ağı" aktif hale gelir.

Nöral ağlar, iki tip bilgi işlenmesini desteklediği düşünülen iki tip bağlantıdan oluşur. Kristalize zekâ olarak isimlendirilen; ön bilgiyi ve deneyimi kodlayan yollar ve akışkan zekâ olarak isimlendirilen; oldukça esnek olan, adaptif muhakeme ve problem çözme yetenekleri bulunur.

Kristalize zekâ, "iyi aşınmış yollarda" aylarca veya yıllarca süren sinirsel trafiğin sonucu olarak sağlam bağlantılar içerir. Akışkan zekâ ise, beynin çok da sık rastlamadığı alışılmadık problemleri çözerken oluşturduğu daha zayıf, daha geçici yollar ve bağlantılar içerir. Beyin, değişen ihtiyaçlara cevaben bağlantılarını ne kadar hızlı oluşturursa, o kadar iyi çalışır.

Beynimizdeki bu bağlantıları düzenleme ya da yeni bağlantılar kurma yetisi ise beyin plastisitesi olarak adlandırılır. Sinirbilimciler, beyin plastisitesinin önemli bir özellik olduğunu biliyor olsa da; plastisitenin insan zekâsının alt yapısını oluşturduğu fikri henüz çok yenidir.

Genel zekâ, hem kristalize zekâyı güçlendirmek için yakındaki --kolay ulaşılabilir-- bölgelere esnek biçimde ulaşabilme yeteneğini gerektiriyor; hem de akışkan zekâyı güçlendirmek için adapte olması, ulaşılması zor bölgelere ulaşma yeteneği gerektiriyor. Trends in Cognitive Sciences'de yayımlanan araştırmanın bulgularına göre ise, genel zekâ beynin bir tek bölgesinden veya ağından doğmuyor. Bunun yerine, gelişmekte olan sinirbilim delilleri, zekânın, farklı ağ koşulları arasında esnek bir geçiş yapma yeteneğinin yansıması olduğuna dair işaretler sunuyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir