Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Columbia University'den Szabolcs Márka ve University of Florida'dan Imre Bartos, yürüttükleri araştırmada yaklaşık 4.6 milyar yıl önce (yani Güneş Sistemi oluşmadan hemen önce) iki nötron yıldızının şiddetli bir şekilde çarpışmış olduğunu ve bu çarpışmanın Dünya'yı oluşturan malzemelerin büyük çoğunluğunun muhtemel kaynağını da oluşturmuş olabileceğini tespit etti.

Bu tekil kozmik olayın, Güneş Sistemi'nin gökadamızın içindeki konumuna yakın bir noktada gerçeklemiş olduğu, Dünya'daki altın, platin ve uranyum gibi ağır elementlerin binde üçlük bir kısmını da oluşturduğu veya bunların kaynağı olduğu belirtildi.

Araştırmacılardan gökbilimci Imre Bartos'un açıklamasına göre, bu veriler hepimizin bedeninde, bu dramatik kozmik olayın kalıntılarından -özellikle de iyot elementini kastederek- eser miktarda bulunmakta olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz hafta içinde Nature'da yayımlanan araştırma raporunda, Güneş Sistemi dahilinde oluşan göktaşlarının radyoaktif izotoplar ve/veya bunların izlerini taşıdığı belirtildi. Bildiğimiz üzere bu izotoplar zaman içerisinde yarı ömürlerine göre bozundukça, bir anlamda kozmik saat işlevi görerek, bulunduklar göktaşlarının hangi zaman diliminde oluşmuş olduğunu tespit etmemizi sağlıyorlar.

Araştırmanın sonuçlarına ulaşırken, Bartos ve Márka Samanyolu gökadası için yapılmış sayısal bir takım modeller ve simülasyonlar ile bahsi geçen göktaşlarının maddesel bileşimlerini karşılaştırdı. Bu analize göre, çok yüksek bir ihtimal ile Dünya'nın oluşumundan yaklaşık 100 milyon yıl kadar önce bir nötron yıldızı çarpışmasının gerçekleşmiş olduğu sonucu elde edildi.

Yine yapılan hesaplar bu çarpışmanın Dünya'nın konumuna çok yakın bir konumda, Güneş Sistemi'ni oluşturacak olan dev toz bulutunun bulunduğu alandan yaklaşık 1000 ışıkyılı mesafede gerçekleşmiş olması gerektiğine işaret ediyor. Samanyolu gökadasının kendisinin 100.000 ışıkyılı çapa sahip olduğu düşünüldüğünde bunun ne kadar yakın bir mesafe olduğu ve Dünya'nın oluştuğu kozmik konuma ne kadar büyük bir etkisinin olmuş olabileceğini tahmin edebiliriz. Márka'ya göre, eğer tam şu anda karşılaştırılabilir bir kozmik olay benzer bir mesafede gerçekleşseydi, saçılan radyasyon gecelerimizi gündüz kadar aydınlatabilirdi.

Araştırmacıların bu keşfi, gezegen oluşumu, gezegen evrimi ve özellikle de Dünya'nın oluşumu gibi temel sorulara şimdiye kadar olanlardan farklı bir yaklaşımın geliştirilmesini ve özgün bir neden-sonuç ilişkisinin oluşmasını sağlıyor. Yine Güneş Sistemi'nin kökeni ve bileşimi ile ilgili bilinmeyenlere oldukça tutarlı cevaplar üretilmesini sağlayacak bu yeni keşif, başta jeoloji olmak üzere, kimya ve biyoloji gibi kozmik yapbozun diğer parçalarında da belirli bilinmeyenleri aydınlatma potansiyeline sahip.
Elementlerin periyodik tablosu oldukça kalabalık olsa da, evrenin çoğunluğunda iki element bulunur: Hidrojen ve Helyum. Yıldızlar, merkezlerinde gerçekleşen çekirdeksel kaynaşma (nükleer füzyon) tepkimeleri dolayısıyla, bu iki elementten daha ağır olan 24 elementin daha oluşmasını sağlar ve böylece Demir elementine kadar ulaşılmış olur. Bunun ötesindeki elementler, daha sıradışı süreçler sonucunda ortaya çıkabilir; bir yıldızın patlaması ya da iki yıldızın çarpışması gibi.

Patlamalar, çarpışmalardan daha sık olur; en azından nötron yıldızları söz konusu olduğunda. Nötron yıldızları, büyük kütleli ölmüş yıldızların yoğun çekirdekleridir. Bunlar, iki kara deliğin çarpışmasından birazcık daha az enerjili olan en dramatik çarpışmaları gerçekleştirir. Gökadamızda nötron yıldızı çarpışmalarının sıklığı, milyon yıl başına birkaç taneden ibarettir. Ama her yüzyılda, Samanyolu'nun bir yerlerinde birkaç yıldız patlaması yani süpernova olur.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir