Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Kafa karışıklığı, yaşamımız boyunca sıklıkla karşı karşıya kaldığımız hallerden birisidir. Çoğunlukla çıkmazlara girdiğimiz bu psikolojik halin, özellikle de bir şeyi öğrenmeye çalışırken önemli ve hatta gerekli olabileceğini söylemeliyiz.

Kafa karışıklığı genellikle yeni bir bilgi ile karşı karşıya kaldığımızda deneyimlediğimiz bir durumdur. Eğer ki, kavramaya çalıştığımız bilgi kompleks, genel kanıların aksini gösteren ya da daha önce hiç karşılaşmadığımız bir şeyse, kafamızın karışması oldukça muhtemeldir. Bu hali yaşadığımızda, yeni gelen bilgileri mevcut bilgimizle uzlaştırmada güçlük çekeriz. Örneğin, bir matematik problemini kafa karıştırıcı bulabiliriz, çünkü matematiksel sembollerin ne anlama geldiğini bilmiyor ya da hesaplama yapmada güçlük çekiyor olabiliriz. Kafamızdaki bu karışıklık da, mevcut bilgimizin yeni bilgiyle başa çıkabilecek donanımda olmamasından kaynaklanır.

Dünyamızı anlamada yürüttüğümüz mevcut kavrayışımıza yeni bilgiler dahil etmede güçlük çektiğimizde, karışıklık oluşup oluşmadığının bir önemi olmaksızın, işler aşırı karmaşık ya da görünüşte mantıksız olduğu için, her zaman bir çeşit bilişsel çıkmaz ile ilişkilendirilir. Bu yüzden, kafa karışıklığı; bilgi ve kavrayışımızın gelişmesiyle özellikle ilişkili bir duygu olan epistemik (hakikatle ilişkili olan) duygu olarak ifade edilir.

Verimsiz ve Verimli Kafa Karışıklığı


İnsanlar, yeni bir şey öğrenmeye çalışırken, kafa karışıklığı oluşması genellikle olumsuz ya da kaçınılması gerekn bir durum olarak görülür. Pek azımız kafa karışıklığı halini pozitif bir öğrenme deneyimiyle ilişkilendiririz. Bunun en belirgin nedeni de, karışıklık, devam ederse, bu durumun hayal kırıklığına ya da sıkıntıya kolaylıkla sıçrayabileceğidir. Bu noktadan itibaren de, üzerinde çalıştığınız şeyden vazgeçmenize ve bırakmanıza artık yalnızca küçük bir adım kalmıştır. Bu nedenlerden dolayı, birçok öğretmen sınıflarında öğrencilerinin kafasını karıştırabilecek durumlardan kaçınmaya çalışmaktadır. Fakat yapılan araştırmalar, kafa karışıklığının olumsuz bir durum olmasından ziyade öğrenme sürecinin verimli bir hali olabileceğini ortaya koyuyor , .

Kafanın karıştığı hissine kapılmak, bir şeylerin çalışmadığının, bilimsel ifadeyle bilişsel açmazın bir işareti olabilir ve bu tarz bir durum hem öğretmenler hem de öğrenciler için yardımcı işaret olabilir. Önemli olan ise, kafa karışıklığı oluştuğunu çabuk fark etmek ve uzun süre devam etmesine izin vermemektir.

Kafa Karışıklığını Fark Etmek


Kafa karışıklığı durumlarını faydalı hale getirebiliriz, ancak öncelikle bu karışıklığı fark etmeli ve kafanın karıştığını kabul etmeliyiz. Yapılan araştırmadaki pek çok katılımcının kafa karışıklığı yaşadıklarını kabul etme noktasında son derece gönülsüz oldukları yalnızca araştırma sonucunda yapılan birebir görüşmelerde anlaşıldı. Katılımcıların bu durumu kabul etmemeleri şaşırtıcı değildir, çünkü kafa karışıklığı halinin genellikle aptallığın ya da düşük zekânın bir işareti olarak olumsuz bir etikete sahip olduğu düşünülür. Dolayısıyla, yeni kavramlar ya da fikirlerle karşı karşıya kaldığınızda kafanız karışmışsa artık yapmanız gereken tek şey kafanızın karıştığını kabul etmektir. Bu durumu kabul etmelisiniz ancak burada bırakıp vazgeçmemeli, bu karışıklığı çözmeye çalışmalısınız.

Basitleştirilmiş ve anlaşılması kolay olan "karmaşık fikirlerin" açıklamalarına dair karmaşık hissetmek ve önyargılı olmak bazen zordur. Özellikle de bilim anlatımı noktasında, bazı popüler bilim platformları salt akademik dilin yer aldığı bilimsel araştırmaları toplumun anlayabileceği ve kolaylıkla kavrayabileceği düzeyde anlatmaya çalışıyor. Örneğin, karmaşık fikirler ve kavramlar genellikle akıcı, ilgi çekici ve anlaşılabilir bir biçimde sunuluyor. Bu da sıradan insanların dahi anlaşılması güç kavram ve fikirleri kolaylıkla anlayabilmesine olanak tanıyor.

Bizim gibi popüler bilim platformları bu anlamda, karmaşık bilimsel işleyişleri; akıcı, anlaşılır, animasyon ve görsel destekli, analojiler kurarak ve narrasyonlar yaparak son derece kavrayışı kolay hale getirebiliyor. Sunulan fikirler de aynı zamanda belirli bir mantığa oturtulabiliyor. Ancak bu gibi popüler bilim platformlarında yine de kafanızı karıştıran fikirler ve anlatımlarla karşı karşıya kalabilirsiniz, bu durum son derece olası, normal ve hatta faydalı olabilir. Çünkü fikirler bize güçlü ve köklü bir şekilde meydan okumazsa, kalıcı öğrenmeye yol açacak kadar derin işlenmemiş olabilirler.

Kuantum fiziğinin öncülerinden Niels Bohr şöyle demiştir:
Eğer kafanızı karıştırmadıysa, kuantum mekaniği üzerine yeterince çalışmış sayılmazsınız.

20. yüzyılın en büyük fizikçisi olan Albert Einstein bu teorinin Kopenhag yorumunu hiçbir zaman onaylamadı. Ama kuantum fiziği, yine de fizikçileri, gerçekliği daha derin bir şekilde anlamaya adım adım götürmüştür.

Kafa Karışıklığını Kabul Etmeyi Öğrenmek


Bilimin oluşturduğu kafa karışıklığının faydaları fark edilebilirse, iki önemli dersi anlamaya başlarız.

Birincisi; kompleks bilimsel konseptler ve fenomenlere dair kafamızın karışması, bu konseptleri anlamaya çalışmak için yeterli mental eforu harcadığımız anlamına gelir. İlk etapta orijinal ve kafa karıştırıcı fikirler bulamamak, öğrenmeyi olumsuz etkileyen aşırı özgüvenin bir işaretidir.

İkincisi ise; çatışmayı ve karışıklığı, öğrenme sürecinin önemli bir parçası olarak görmek son derece kritiktir. Yeni ve kompleks fikirlerle karşılaşıldığında, karışıklık uzun sürmediği sürece onları zorlu ve kafa karıştırıcı olarak görmek faydalı olabilir. Bilimsel meselelerde kafa karışıklığının üstesinden gelmek için verilen mücadele, dünyayı anlamamız için daha iyi stratejiler bulmamıza yardımcı oluyor. Bir dahaki sefere yeni şeyler öğrenmeye çalışırken kafanız karıştığında, bu halinizin doğru yolda olduğunuz anlamına gelebileceğini unutmayın.

Sahte Bilime Kapılmamak


İklim değişimi ya da aşı gibi oldukça kompleks pek çok bilimsel mesele hakkında anlaşılabilir bilgilere ulaşmak oldukça kolay olabilir ve dahası bu bilgiler mevcut kavrayışınızla ya da yanlış kavrayışınızla da uyumluluk gösterebilir.

Bunun kısmi nedenlerinden birisi, internet olanaklarının, bu konseptlerin kompleksliğini ortadan kaldırarak onları anlaşılabilir, ilgi ve dikkat çekici yapmaya çalışan platformlara erişiminizi kolaylaştırmasıdır. Yani, sahte bilime ulaşmak; bugün bilimin kendisine ulaşmaktan çok daha kolay bir hal almıştır. Richard Feynman'ın deyimiyle,
Biçimi takip etmek ve ona bilim demek mümkündür, ancak bu sahte bilimdir.

Sahte bilim çoğu zaman mevcut bilginizle uyumluluk gösterebilir veya göz alıcı gereksiz bir karmaşayı ortaya çıkarabilir. Bu noktada kafanızın karıştığıyla kalmakla yetinirseniz, mevcut yanlış kavrayışlarınız daha da güçlenecek ve bilimsel argümanlara karşı reddeden tavrınız daha katı bir hal alacaktır. Dolayısıyla, kafa karışıklığı oluşturan ve size "gerçek"diye sunulan fikirleri, mutlaka bağımsız kaynaklardan teyit etmelisiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir