Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Toplumun bir bölümü ve uzmanlar arasında fikir ayrılıklarının yaşanması genellikle politik nedenlere dayanır. Örneğin, bir siyasi partinin destekçileri, uzmanların bütün uyarılarına rağmen söz konusu partinin politik kararlarını benimsemeye ve savunmaya devam edebilir.

Bu durum, seçim dönemlerinde kimi siyasetçilerin seçim politikalarının anti-bilimselliğine rağmen büyük bir destek görmesinden tutun da ülkemizde akademisyenlerin, gazetecilerin tutuklanmasının savunulmasına kadar çeşitli şekillerde örneklendirilebilir. Ya da siyasi partilerin anti-demokratik atılımlarının toplumun büyük bölümünde destek görmesi veya bilim camiasının bir meseleye dair felâketler getireceği konusunda uyarılarına rağmen, hâlâ halkın büyük bölümünün uyarıları görmezden gelmesi gibi.

Peki konuyla ilgili uzmanların ya da bilim insanlarının uyarılarına rağmen halkın büyük çoğunluğunun bu duruma aldırmamasının, aksini seçmesinin ve uygun bulmasının nedeni ne olabilir?

Muhtemel bir cevap; halkın büyük bir kesimi  yeterli bir eğitim seviyesine ya da tartışmalara konu olan argümanları doğru şekilde tartabilen bir bilişsel kapasiteye sahip olmadığıdır.

Bu açıklama, uzmanların ve bilim insanlarının uyarılarına kulak asılmamasına dair mantıklı bir açıklama gibi görünebilir, fakat doğru değildir. Halkın büyük bir bölümü, basit argümanları tartabilecek temel zekâya sahiptir. Genel eğitim seviyesi belki hiçbir zaman çok yüksek olmamıştır ama neredeyse her bilgi internet aracılığıyla erişime açık haldedir1.

İkinci bir cevap ise; halkın uzmanlara güveninin azalıyor olması olabilir. Fakat elde edilen deliller, durumun böyle olmadığını gösteriyor. Yapılan araştırmalar, halkın endüstri uzmanlarına ve akademisyenlere güveninin %70 oranında olduğunu ortaya koyarken, buna karşın bu güvenin CEO’lara %43, hükümet yöneticilerine %38 oranında olduğunu gösteriyor 2. Önemli meselelerde, insanların uzman görüşlerini görmezden gelmelerinin gerçek nedenini bulmak için öncelikle bilgiyi nasıl işlediğimize bakmamız gerekiyor. Mats Alvesson’un “Aptallık Paradoksu”3 isimli kitabında toplumdaki zeki insan oranının artmasına rağmen neden aptalca kararlar verildiğine dair araştırmalara yer veriliyor. Bu durumun bir nedeni, yerleşik olan bilişsel ön yargılardır. İnsanlar, karmaşık meselelerde genellikle geçmiş inançları temelinde hızlı kararlar veriyor. Milisaniyelerde alınan bu kararların ardından, kendini doğrulama sürecini başlatılır ve alınan kararları haklı gösteren bilgi arayışına girilir.

Artık odaklanılan her şey, salisede verilen kararı onaylayacak bilgi arayışıdır. Düşüncelerini sorgulatan bilgiler insanlarda rahatsızlık ve tekrar düşünme gerekliliği hissine neden olmasından kaynaklı dikkatli bir biçimde yok sayılır. Ve evet, uzmanların ya da bilim insanlarının sunduğu aksi delillere dikkat göstermek rahatsızlık sebebidir. Çünkü, kabullenmeyi gerektiren güçlü çelişkiler söz konusudur. İnsanlar, her ne pahasına olursa olsun bilişsel uyumsuzluktan kaçınma eğilimindedir. Eğer ki gerçekler, düşüncelerimizle uyum göstermiyorsa, düşüncelerimizi değil, bilgiyi manipüle etme yoluna gideriz.

İnsanların, uzmanları ya da bilim insanlarını görmezden gelmelerinin bir başka nedeni ise; onların önerilerini önemsemenin sosyal huzursuzluğu oluşturabileceği ve akranlarla huzursuz edici tartışmalara neden olabileceğidir. Bu tarz bir rahatsızlıktan kaçınmak için de insanlar akranlarının yargılarına güvenmeyi seçiyor. Kısa vadede, bu durum; sosyal etkileşimin sorunsuz devam etmesi anlamına gelebilir ve grubun kabul edilen bir üyesi olmaya devam edersiniz. Fakat uzun vadede, bu durum; boğucu bir tür grup düşüncesinin yanı sıra bazı güçlü çekişmeleri oluşturur.

İnsanlar Kararlarında Giderek Daha Katı Hâle Gelebiliyor

Önemli meselelerde, ekonomistler kamuoyunun düşüncesi üzerinde genellikle küçük bir etkiye sahiptir. Yapılan araştırmalar, ekonomistlerin halkın düşüncesini yalnızca teknik konularda etkileyebildiğini gösteriyor4. Düşünce, son derece sembolik bir konu hakkında olduğunda ise insanlar genellikle ekonomik delilleri görmezden geliyor. Kendi düşüncelerinin aksi yöndeki ekonomist düşüncelerine maruz kalan bireyler, düşüncelerinde daha katı bir tutum sergilemeye başlıyor. Ve bu insanlar artık uzmanın görüşlerine karşı olan bilgi arayışına giriyor ve uzmanın görüşlerini destekleyen bilgiyi görmezden geliyor.

İyi ihtimalle şunu söyleyebiliriz; insanlar, uzmanların görüşlerinin kendilerininkiyle çeliştiğini gördüklerinde uzmanların görüşlerini basitçe görmezden gelmeyi seçebiliyor. Kötü ihtimalde ise; uzmanların, halkın görüşüyle ters düşen görüşleri bir tepkiyi de ortaya çıkarabilir. Ülkemizde de bu durumun birçok örneğiyle pek çok defa karşılaştık.

İnsanlar, bir konuya dair uzman görüşleriyle ayrılığa düştüğünde, kendi görüşlerini daha da sertleştirme eğilimi gösteriyor. Siyaset bilimciler tarafından yürütülen bir çalışmada5 ABD’deki politik partilerin son 25 yılda birbirinden daha fazla ayrıldığı ve parti destekçisi insanların da delil yetersizliği olan meselelerde, destekledikleri partinin görüşlerine daha sıkı bir biçimde inanma eğilimine girdikleri bulgusuna ulaştı.

Mesele, yalnızca yetersiz ve eğitimsiz bir toplum meselesi değildir. Uzmanların kompleks konular hakkında düşünme biçimleri de bir o kadar bulanıktır. Çünkü kendileri de dar profesyonel çemberlerinin dışında kalan düşünceleri genellikle dinlememeyi tercih ediyor. Yapılan bir araştırma, ekonomistlerin neredeyse tamamen diğer ekonomistlerin görüşlerinden yararlandıklarını gösteriyor6. Ancak bu durum, diğer disiplinlerden de yararlanması muhtemel olan sosyal bilimler açısından daha farklıdır.

Dolayısıyla, uzmanların uyarıları toplumun düşüncesinde ters bir etki yaratıyorsa bu duruma şaşırmayın. Büyük çoğunluğun eğitimsiz ya da aptal olup olmaması tartışma konusu olsa da insanlar zorlayıcı deliller karşısında kesinlikle inatçı olabiliyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir