1970-1980’li yıllarda, dünyada binlerce insan HIV ve Hepatit C içeren kanların nakli vasıtasıyla bu hastalıklarla acı bir tanışma yaşadılar. O yıllarda hastalığın ne olduğu, nasıl davranılması gerekildiği bilinmediğinden ciddi tecrit politikaları uygulandı. Hatta doktorlar HIV pozitif hastaları muayene etmek bile istemediler. İlaç piyasaları olaya etik yönden bakmadan, yan etkisi çok yüksek ilaçları piyasaya yüksek fiyatlar ile sürdüler (Bu konuda o yıllarda ki ilaç şirket politikalarını ve insanların davranışlarını ele alan Dallas Buyer’s Clup’u izlemenizi öneririm). O yıllarda bağışçıların kanları yeterince incelenmediğinden ve sistemlerin eski temelli olmasından ciddi bir kaos yaşandı. Günümüzde ise genetik temelli testlerin hayli iyi konumda olmasından bu tarz kaoslara pek sık rastlanmamakta.

Bilim insanları yakın zamanda yeni bir virüs türü keşfettiler. Araştırmacılardan olan virolog Amit Kapoor, yeni bir virüs saptadıklarını, isminin insan hepegivirüs 1 (human hepegivirus 1)/ HHpgV-1 olduğunu belirtti ve bazı insanların bakteriler ile birlikte yaşamanın tehlikeli olmadığını düşündükleri, fakat virüslere geldiğinde bunu düşünemediklerini belirtti. Keşfedilen virüs HCV ile ortak aileden yani Flavivirüs (flaviviridae) ailesinden gelmekteydi. Fakat sekans analizleri sonucunda virüsün dizisinin farklı olduğu anlaşıldı ve isimi hepegivirüs 1 (human hepegivirus 1)/HHpgV-olarak açıklandı. Çalışma mBio’da yayımlandı. Virüsün kan ürünleri ile bulaşabildiği fakat hala yeterli bilgi elde edilemediğinden araştırmaların devam ettiği açıklandı.

Kolombiya üniversitesinde çalışmalarını sürdüren araştırmacılar, yüksek derecede hassas olan sekanslama teknikleri ile virüsü incelediler ve virüsün mikrobiyomda ki viral yükünü halen araştırıyorlar.

Araştırmacılar; kan örneklerinin, 1974-1980 yılları arasında alındığı (toplam 46 örnek) ve hem kan nâkili (transfüzyon) öncesi hem de sonrası örneklerin mevcut olduğunu, bugün ise katı kurallar ve hasta hakları nedeni ile kan bağışı ve kan örneklerinin alınması daha zor olduğunu belirtiyorlar.

Milyonlarca viral sekans okumasından sonra (daha önce sekanslanmış ve datalara kaydedilmiş sonuçlar ile karşılaştırma okuması), bu kayıtlı datalar ile eşleşmeyen, kan transfüzyonu sonrası alınan numunelerden izole edilen bir virüs buldular.

Kapoor ve ekibi, derin sekans tekniklerinden sonra, pegivirüsün, kan nakli almış hastanın kanından elde edilen nükleik asit dizisi farklı olan iki örnek saptamışlar ve Hepatit C’nin de içinde bulunduğu flavivirüs ailesinden yeni bir virüs olabileceğini belirttiler. Kapoor ve arkadaşları 70 kan örneğini daha incelemiş ve HHpgV-1 ile eşleşen bir örnek saptayamadılar. Tekrar daha önce saklanan 106 kan örneği incelendi ve analizleri yapıldı, bunlardan da iki örnekte HHpgV-1 saptandı. Bu insanların en az 5 yıldır kalıcı rahatsızlıkları vardı fakat hastalıkla ilişkili herhangi bir delil saptanamadı.

Araştırmacılar virüsü henüz hücre kültüründe üretemediler fakat var olduğunu biliyorlar. Alberta üniversitesinden virolog Micheal Houghton (daha önce hepatit C’nin saptanmasındaki ekipte bulunmuş) yeni virüsler keşfedilirken kontaminasyonların sıklıkla olduğunu fakat buna rağmen HHpgV-1’in gerçek olduğunu açıkladı. Houghton, henüz birçok bilinmeyenin olduğunu fakat güçlü modern sekanslama teknikleri ile yeni virüslerin keşfedilebileceğini ileri sürdü.

San Francisco kan sistemleri araştırma enstitüsü ve Amerikan hükümeti kan güvenliği danışma ekibinden, deneysel patolog Micheal Busch, bu virüsün varlığının kan nakilleri için sorun olmadığını, çünkü birçok plazma gibi, kan ürününün günümüzde,  filtrelerden geçirildiğini ve inaktivasyon prosedürlerinin HHpgV-1’i ortadan kaldırabileceğini belirtti. Busch, bu çalışmanın belki de, HIV ile enfekte insanlar için HIV’ın patogenezini azaltan yönde yararlı olabileceğini ilave etti.

Kapoor, şimdi, kim hastalık ile enfekte kim hastalığı geçirmiş onu popülasyonda saptayabilmek amacı ile bir antikor testi geliştirmenin hedeflerinde olduğunu ifade etti. Bu sayede araştırmacılar kontrol gurupları ile hasta bireyler arasında ki bağlantı olup olmadığını değerlendirebileceklerini açıkladılar.

Bütün bunlardan sonra aslında tüm yeni bulunan virüs/bakteri için korkmamıza gerek yok. Nasıl ki bizim vücudumuzda bize yardımcı olan bakteriler varsa aynı şekilde de virüsler de olabilir. Var olan hastalıkların belirtilerini azaltabilir ya da belki de arttırabilir. Gelişmiş identifikasyon ve sekans teknikleri ile keşfedilmeyene yolculukların yapılabileceği de aşikâr.

Dipnotlar: 

* Virüsün mikrobiyomdaki viral yük; Viral kaynaklı hastalıklarda vücutta bulunan virüs miktarına göre tedavi uygulanır. Virüs miktarı viral yük olarak tanımlanırken mikrobiyom da vücutta ki mikroorganizma/virüs çeşitliliğidir.

Viral yük: Kanda ki virüs seviyesi için kullanılan bir kavramdır. Viral yükü bilmek hastalığa karşı hangi tedavi, ne kadar ve ne zaman uygulanacağının belirlenmesinde yardımcıdır.

Mikrobiyom (microbiota): Herhangi bir ekolojik sisteme verilen addır. İnsanda ise komensal, simbiyotik ve patojenik mikroorganizma/virüslerin birlikte oluşturduğu topluluktur (popülasyon)..

Sekans: DNA zincirinde bulunan dört bazın sıralamasını belirlemede kullanılan yöntemdir. Kısaca DNA’nın haritasıdır.

İdentifikasyon: Bilinen bir sınıflandırmaya dâhil olan bir izolat veya mikroorganizmanın cins ve tür adının belirlenmesi.

Kaynaklar:

Justine Alford,Scientists Discover A New Human Virus, IFLScience Retrieved from http://www.iflscience.com/health-and-medicine/newly-discovered-virus-could-be-transmitted-blood-transfusions

Sarah Berger, What Is Hepegivirus? New Virus Similar To Hepatitis C Discovered In Blood Supply IBtimes Retrieved from http://www.ibtimes.com/what-hepegivirus-new-virus-similar-hepatitis-c-discovered-blood-supply-2112995
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir