Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Bonobolar kendi aile gruplarının dışında kalan bireylerle de yiyeceklerini paylaşma eğilimi gösteriyor. Human Nature'da yayımlanan makalede Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde yapılan gözlemler rapor edildi.

Her ne kadar bonobolar üzerinde yıllardır çalışmalar yürütülse de, hayvan davranış bilimcileri, bu hayvanların bitki yemediğini ve şempanzeler gibi bonoboların da avlanarak yakaladıklarını kendi sosyal gruplarının diğer üyeleri ile paylaştıklarını son 25 yıl içerisinde fark ettiler.

İngiltere'deki Liverpool John Moores University'den Barbara Fruth ve Almanya'da yer alan Max-Planck-Institute for Evolutionary Anthropology'den Gottfried Hohmann tarafından yürütülen bu çalışma, topluluk sınırlarını aşan paylaşma davranışının ilk kez gözlemlendiği araştırmadır.

Fruth and Hohmann'ın çalışma ekibi, Ocak 2017'de Bompusa Nehri yakınındaki bir ormanlık arazide yaşayan iki komşu bonobo (Pan paniscus) topluluğu üzerinde çalışmalar yürütürken bu davranışa tanık oldu. Araştırmacılar daha önceden bu toplulukların ortalama ayda iki kez avlandıklarını ve et yediklerini kaydetmişlerdi. Gözlemlere göre, bonobolar, bir çok durumda fırsatçı bir şekilde duiker olarak adlandırılan küçük bir orman antilobu öldürüyorlardı.

Bir öğleden sonra yapılan gözlemlerde, Batı Bompusa topluluğundaki bonobolar Doğu Bompusa topluluğundaki bonobolar ile karşılaştığı görüldü. Batı grubunun alfa erkeği bir duiker yakaladıktan sonra her iki topluluk da birden kendisine doğru yaklaşmaya başladı. Alfa erkeği, uzun bir ağacın tepesine tırmandı ve dördü bir gruptan, beşi diğer gruptan olmak üzere dokuz dişi ve onların yavruları da alfa erkeğini takip etti. Sonraki yarım saat boyunca araştırmacılar, alfa erkeğinin etin bir kısmını nasıl onlara dağıttığını gözlemledi.

Çalışma ekibinden Fruth, yiyecek talebinin ahbap edinme ve uzanan eller aracılığıyla olduğunu, saldırganlık ve güç kullanarak elde etme gözlemlenmediğini ve diğer vakalarda da olduğu gibi, erkekten dişiye yiyecek transferinin edilgen olduğunu belirtiyor. Verilen et ise anında yeniyor.

Doğu topluluğundaki dişilerden birinin, sonrasında, duikerin kafasının tamamını kopararak kendi yavruları ve her iki toplulukta yer alan dişiler arasında paylaştırmak için parçalara böldüğü görüldü. Batı grubundan bir diğer dişinin ise cesedin yalnızca bir bacağını yavruları ve topluluğunun diğer dişileri arasında paylaştırdığı gözlemlendi. Topluluklarda başka yedi erkek de bulunmasına rağmen yalnızca ilk erkeğin et paylaşma sürecinde yer aldığı görüldü.

Bonoboların sosyal yapısında dişilerin hükmü gözlemleniyor ve grupta barışı sağlayan temel unsur ise seks. Et paylaşma süreci boyunca araştırmacılar dişilerin (farklı gruplardan olanlarla birlikte) birlikte genital bölgelerini nasıl ovaladıklarını gözlemlediler. Aynı şekilde erkeklerde de, karşı topluluktan bir dişi ile eş olan bir erkekğin bile birbirlerini tımarladıkları görüldü.

Fruth, dişilerin kendi içinde, dişilerle erkekler arasında ya da erkeklerin kendi arasında saldırganlık görülmediğini, bunun da topluluklar arası ilişkilerde nadir rastlanan bir durum olduğunu belirtiyor.

Kooperatif veya başka bir deyişle işbirlikçi davranışlardan olan avlanma ve yemek paylaşma davranışları, insan davranışlarının kökenleri ile ilgili olarak da oldukça önemli ipuçları veriyor. Bu davranışsal kalıpların dikkatle incelenmesi özellikle şempanze ve bonobolardan yola çıkarak en yakın kuzenlerimizle ortak atalarımızın davranışlarını ve bugünkü davranışlarımızın kökenlerinin anlaşılmasında da önemli rol oynayacaktır.
Taktiklerden biri, hayvanlar vücut ağırlıklarının %80'ine düşene kadar onları gıdasız bırakmaktı. Bu teknik, fareler ve güvercinlerde yiyeceğe yönelik deneylerdeki motivasyonu artırır. Ancak maymunlarda pek netice vermemişti. Hatta maymunlar öyle aksi ve yiyecek saplantılı bir hal almışlardı ki, önlerindeki işe hiç mi hiç dikkatlerini vermemişlerdi.

Primatların bir şeyi iyi yapabilmeleri için ondan zevk almaları gerekir. Fare psikologlarının hoyrat işlemleri merkezde gerilim yaratmış, hatta endişelenen personel hayvanları gizliden gizliye beslemişti. Araştırmacılar, müdüre, bu şempanzelerin hiç de abartıldıkları kadar zeki olmadığından yakındığında, müdürün tepesi atmış ve onlara "aptal hayvan olmadığını, kifayetsiz deney erbabı" olduğunu hatırlatmıştı.

Cidden öyledir. Maymun zekasını kavrayabilmenin yegane yolu, zihinsel ve duygusal olarak ilgilerini çekecek deneyler tasarlamaktır. İçinde yiyecek gizlenmiş üç-beş fincan hiç mi hiç ilgilerini çekmez. Onlar için önemli olan yakın oldukları bireylerin de içinde yer aldığı sosyal durumlardır. Bir yavruyu saldırıdan kurtarmak, bir rakibi mat etmek, patronla çatışmadan kaçınmak, karşı cinsten biriyle sıvışmak, maymunların çözmeyi sevdiği türden sorunlardır. (...)

San Diego Hayvanat Bahçesi'nin eski bonobo alanının önündeki iki metrelik hendeğin suyu, temizlenmek için boşaltılmıştı. Hendeği temizleyip maymunları bıraktıktan sonra bakıcılar suyu açmaya gitmişlerdi. Tam o sırada yaşlı bir erkek olan Kakowet, bağırıp kollarını heyecanla sallayarak pencerelerinin önüne geldi. Yıllardır orada olduğu için temizlik rutinini biliyordu. Meğer bir sürü genç bonobo kuru hendeğe girmiş ve çıkamıyorlarmış. Bakıcılar onlara merdiven uzattı. En küçüğü dışında hepsi dışarı çıktılar. Onu da Kakowet bizzat çıkardı. (...)

Arnhem Hayvanat Bahçesi'nde bir kış, salonu temizledikten sonra, daha maymunları içeri bırakmadan, bakıcılar alandaki bütün lastikleri yıkamış ve tırmanma iskelesinden uzanan yatay bir direğe dizmişlerdi. Krom, içinde hala su olan bir lastikle ilgileniyordu. Maalesef bu lastik sıranın sonundaydı ve önünde altı-yedi tane ağır lastik diziliydi. Krom kendi istediğini epey bir çekiştirse de direğin üzerinden alamadı. Lastiği geriye doğru itti ama orada da iskeleye dayandığı için o taraftan da çıkaramadı. On dakikadan daha uzun bir süre bu sorunla uğraştı. Bu gayretini sadece, küçüklükten beri baktığı yedi yaşındaki Jackie fark etmişti.

Krom pes edip uzaklaştıktan hemen sonra Jackie olay yerine geldi. Hiç tereddüt etmeden lastikleri tek tek direkten çıkardı, aklı başında her şempanzenin yapacağı gibi en baştakinden başlayıp sırayla giderek. Son lastiğe geldiğinde, içindeki su dökülmesin diye dikkatle çıkardı ve dosdoğru teyzesine götürüp önüne bıraktı. Krom bu hediyeyi tezahüratta bulunmadan kabul etti. Jackie yanından uzaklaşırken suyu avuçlamaya başlamıştı bile.

- Frans de Waal (İçimizdeki Maymun)

Bonoboların son derece empatik olduğunu düşünüyorum, şempanzelerden çok daha fazla. Bir bonobo en küçük bir yara bile alsa, incelemek, yalamak ya da tımar etmek için etrafını hemen başkaları sarar. Robert Yerkes, "Almost Human" kitabında, bonobosunun ağır hasta bir arkadaşına nasıl baktığını anlatmış ve bütün ayrıntıları verecek olsa "bir maymunu idealize etmekle" suçlanacağını söylemiştir.

Bonoboların beyninin bu duyarlılığı nasıl yansıttığını daha yeni öğrendik. İlk ipucu özfarkındalık, empati, mizah duygusu, özdenetim ve başka güçlü insani özelliklerle ilintili olduğu düşünülen iğ hücre (Von Economo Nöronları ya da VEN hücreleri diye de bilinir) denilen özel bir nöron türünden geldi. Başlangıçta bu nöronların sadece insanlarda olduğu sanılıyordu ama bilimin her zamanki işleyişini takip ederek, sonradan bonobolar dahil başka maymunların beyinlerinde de bulundu.

Sonra şempanze ve bonoboların belli beyin bölgelerini kıyaslayan bir araştırma yapıldı. Amigdala ve ön insula gibi başkalarının üzüntüsünü algılamakla ilgili bölümler bonoboda çok gelişmiş. Ayrıca bonobonun beyninde saldırgan güdüleri denetlemeye yarayan, gelişkin yollar da var. Bu nörolojik farkları kaydeden James Rilling ve mesai arkadaşları, bonoboların empatik beyinleri olduğu sonucuna varmışlar.

- Frans de Waal (Bonobo ve Ateist)
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir