Sinirbilim
19 Kasım 2017
Beyin ve Bağışıklık: Beyin İmmünolojisi
Eğer kış öksürüklerinden ya da burun çekmelerinden muzdaripseniz, yorgun ve huysuz hissetme duygusunun nasıl olduğunu bilirsiniz. İşte bu noktada da her şey biraz daha incitici ...
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Eğer kış öksürüklerinden ya da burun çekmelerinden muzdaripseniz, yorgun ve huysuz hissetme duygusunun nasıl olduğunu bilirsiniz. İşte bu noktada da her şey biraz daha incitici olabilir ve herkesin sizi yalnız bırakmasını istersiniz. Hatta en sevdiğiniz yemek ve dinlemekten en çok keyif aldığınız müzik de sizi neşelendirmeye yetmez.
Peki hasta olmak hislerinizi ve davranışlarınızı nasıl etkileyebilir?
En temelde bağışıklık sisteminizin bir mikropla savaştığını ve bu mücadelenin de "pilinizi" tükettiğini; nihayetinde de bir çöp gibi hissetmenize neden olduğunu söyleyebilirsiniz değil mi? Evet, aslında biraz da böyle bir durum söz konusudur ancak yine de içerisinde bulunduğunuz hali açıklamaya yeterli değildir. Peki gerçekten de hastalığın yarattığı etki duygusal ve davranışsal örgülerimizde nasıl değişimler oluşturur?
Öncelikle, hissettiğiniz ve olduğunu düşündüğünüz her şey beyninizde gerçekleşir. O halde, hastalığa neden olan mikrop ya da bağışıklık sistemimiz ve beynimiz arasında bir bağlantı bulunmalıdır.
Esasında, bağışıklık sistemimiz beynimizle düzenli olarak iletişimdedir ve bu iletişim de sağlığımızdaki herhangi bir değişimi sürekli güncel tutar. Yani eğer bir enfeksiyon kaparsak, beynimiz; hastalıkla mücadele edebilmemiz için dinlenme moduna geçmemiz konusunda yorgun hissetmemize neden olabilir ve davranışlarımızı değiştirebilir. Fakat beynimiz, nörotransmitterler şeklinde kimyasal bir dile sahiptir. Peki, bağışıklık sistemimiz de beynimizle aynı dilde mi "konuşur"?
Yaygın kanının aksine beynimizde yalnızca nöronal bağlantılar bulunmaz. Hatta, nöronal bağlantılardan çok daha fazla sayıda gliya isimli bağışıklık hücresi bulunur. Bu bağışıklık hücreleri, beyin sağlığımız için son derece kritik hücrelerdir. Şöyle ki; bu hücreleri birer tercümana benzetebiliriz, çünkü bağışıklık sistemimizden gelen hasta olduğumuz mesajları beynimize bu hücreler yardımıyla tercüme edilir.
Öte yandan beynin bağışıklık biliminin, davranış ve bilişe bir çok açıdan katkısının bulunduğunu fark etmek, psikiyatri ve mental sağlık alanlarında bilim felsefecisi Tomas Kuhn'un ifadesiyle "paradigma kaymalarına" neden olmuştur. Beyin immünolojisindeki değişimler üzerine yapılan keşifler, alanda da heyecan verici gelişmelere sahne olmuştur. Bunlardan birisi de uyuşturucu bağımlılığına dairdir.
Uyuşturucunun beynin ödül merkezlerini uyardığını ve beynimizin kilit önemdeki ödül nörotransmitterinin de dopamin olduğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Fakat, pek bilinmeyen ise beyindeki dopamin sistemlerini çevreleyen bağışıklık sisteminin de uyuşturucu bağımlılığına yönelik son derece hassas oluşudur. Hatta öyle ki; klinik öncesi araştırmalarda, fare beyinlerindeki spesifik bölgelerde bulunan bağışıklık hücreleri uyarılarak farelerin; alkol, opiod ve metamfetaminler gibi uyuşturucuları sevmelerinin mümkün olduğu ortaya konuldu.
Bu durum, uyuşturucu bağımlılığı tedavilerilerinde önemli gelişmeler sağlayabilir. Yani, uyuşturucu bağımlılılarını "beyin" perspektifiyle tedavi etmek sorunu kısmen çözebilir. Bu noktada, beyin bağışıklık hücrelerinin biraz daha fazla ilgiye ihtiyaçları olabileceğini söyleyebiliriz. Birleşik Devletler'deki National Institute on Drug Addiction (NIDA) desteğiyle yürütülen çalışmalarda, opioid ve metamfetamin bağımlılığı beyin bağışıklık hücreleri temelli tedavilerle önemli gelişmeler sağladı. Beyin immünolojisine ilişkin bu yeni kavrayış, bir gün uyuşturucu bağımlılığının tamamen sonunu getirecek tedavilerin gelişmesini mümkün kılacağına dair umudumuz var.
Peki hasta olmak hislerinizi ve davranışlarınızı nasıl etkileyebilir?
En temelde bağışıklık sisteminizin bir mikropla savaştığını ve bu mücadelenin de "pilinizi" tükettiğini; nihayetinde de bir çöp gibi hissetmenize neden olduğunu söyleyebilirsiniz değil mi? Evet, aslında biraz da böyle bir durum söz konusudur ancak yine de içerisinde bulunduğunuz hali açıklamaya yeterli değildir. Peki gerçekten de hastalığın yarattığı etki duygusal ve davranışsal örgülerimizde nasıl değişimler oluşturur?
Öncelikle, hissettiğiniz ve olduğunu düşündüğünüz her şey beyninizde gerçekleşir. O halde, hastalığa neden olan mikrop ya da bağışıklık sistemimiz ve beynimiz arasında bir bağlantı bulunmalıdır.
Esasında, bağışıklık sistemimiz beynimizle düzenli olarak iletişimdedir ve bu iletişim de sağlığımızdaki herhangi bir değişimi sürekli güncel tutar. Yani eğer bir enfeksiyon kaparsak, beynimiz; hastalıkla mücadele edebilmemiz için dinlenme moduna geçmemiz konusunda yorgun hissetmemize neden olabilir ve davranışlarımızı değiştirebilir. Fakat beynimiz, nörotransmitterler şeklinde kimyasal bir dile sahiptir. Peki, bağışıklık sistemimiz de beynimizle aynı dilde mi "konuşur"?
Yaygın kanının aksine beynimizde yalnızca nöronal bağlantılar bulunmaz. Hatta, nöronal bağlantılardan çok daha fazla sayıda gliya isimli bağışıklık hücresi bulunur. Bu bağışıklık hücreleri, beyin sağlığımız için son derece kritik hücrelerdir. Şöyle ki; bu hücreleri birer tercümana benzetebiliriz, çünkü bağışıklık sistemimizden gelen hasta olduğumuz mesajları beynimize bu hücreler yardımıyla tercüme edilir.
Öte yandan beynin bağışıklık biliminin, davranış ve bilişe bir çok açıdan katkısının bulunduğunu fark etmek, psikiyatri ve mental sağlık alanlarında bilim felsefecisi Tomas Kuhn'un ifadesiyle "paradigma kaymalarına" neden olmuştur. Beyin immünolojisindeki değişimler üzerine yapılan keşifler, alanda da heyecan verici gelişmelere sahne olmuştur. Bunlardan birisi de uyuşturucu bağımlılığına dairdir.
Uyuşturucunun beynin ödül merkezlerini uyardığını ve beynimizin kilit önemdeki ödül nörotransmitterinin de dopamin olduğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Fakat, pek bilinmeyen ise beyindeki dopamin sistemlerini çevreleyen bağışıklık sisteminin de uyuşturucu bağımlılığına yönelik son derece hassas oluşudur. Hatta öyle ki; klinik öncesi araştırmalarda, fare beyinlerindeki spesifik bölgelerde bulunan bağışıklık hücreleri uyarılarak farelerin; alkol, opiod ve metamfetaminler gibi uyuşturucuları sevmelerinin mümkün olduğu ortaya konuldu.
Bu durum, uyuşturucu bağımlılığı tedavilerilerinde önemli gelişmeler sağlayabilir. Yani, uyuşturucu bağımlılılarını "beyin" perspektifiyle tedavi etmek sorunu kısmen çözebilir. Bu noktada, beyin bağışıklık hücrelerinin biraz daha fazla ilgiye ihtiyaçları olabileceğini söyleyebiliriz. Birleşik Devletler'deki National Institute on Drug Addiction (NIDA) desteğiyle yürütülen çalışmalarda, opioid ve metamfetamin bağımlılığı beyin bağışıklık hücreleri temelli tedavilerle önemli gelişmeler sağladı. Beyin immünolojisine ilişkin bu yeni kavrayış, bir gün uyuşturucu bağımlılığının tamamen sonunu getirecek tedavilerin gelişmesini mümkün kılacağına dair umudumuz var.
Kaynak ve İleri Okuma
- Mark Hutchinson, Addiction and the brain: how the immune system takes over. TheConversation. (accessed November 19, 2017). https://theconversation.com/addiction-and-the-brain-how-the-immune-system-takes-over-18837
- Trial of Ibudilast for Methamphetamine Dependence (IBUD ph II). (accessed November 19, 2017). https://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT01860807
- Phase IIa Study of AV411, a Glial Activation Inhibitor, for Opioid Withdrawal (AV411). (accessed November 19, 2017). https://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT00723177
- Implication of activated astrocytes in the development of drug dependence: differences between methamphetamine and morphine. Annals of the New York Academy of Sciences, (2008). https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18991953
- Activation of inflammatory signaling by lipopolysaccharide produces a prolonged increase of voluntary alcohol intake in mice. Brain, behavior, and immunity, (2011). https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21266194
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
27 Ekim 2016
Binlerce Yeni Bağışıklık Sistemi Sinyali Keşfedildi
16 Haziran 2019
İnsanlığın Aşılar Sayesinde Kurtulduğu 6 Bulaşıcı Hastalık Türü