Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Bazı sesler gerçekten hepimiz için dayanılmazdır. Ancak belirli bazı sesler ise kimimiz için katlanılabilir, hatta fark edilmez olabilirken; kimimiz için çıldırtıcı olabilir. O halde sizinle başlayalım.

Şimdi sizden az sonra sıralayacağımız olaylara ait sesleri ayrı ayrı senaryolar şeklinde hayal etmenizi istiyoruz. İşitme alanınızın içerisinde bir yerlerde; yemek yiyen birisi ağzını "şapırdatıyor", herhangi birisi elindeki içeceği "höpürterek" içiyor, yanınızdaki bir kişi derin ve "hırıltılı" bir şekilde nefes alıp-veriyor, birisi sürekli burnunu çekiyor, birisi mırıldanıyor ya da birisi parmaklarıyla bir şeyleri "tıklatıyor", birisi telefonundaki klavye sesi açıkken "tıkır tıkır" bir şeyler yazıyor veya tam arkanızdaki bir kişi "cak cak" sakız çiğniyor.

Yeterince çıldırdınız mı? Eğer bu seslere ya da spesifik diğer bazı seslere karşı yoğun bir duygusal tepki geliştiriyorsanız ve sizi çıldırtan bu sesi susturmak veya ondan bir an önce uzaklaşmak istiyorsanız, muhtemelen misofonya sahibisiniz demektir.

"Ses nefreti" anlamına gelen misofonya, insanların belirli seslere orantısız bir şekilde negatif reaksiyon gösterdiği nörofizyolojik bir durumdur. Bu nefrete sahip insanlar, belirli seslere aşırı tepki verdiklerinin farkındalar ve tepkilerinin onların kontrolünde olmadığını biliyorlar.

Misofonya sahibi insanları tetikleyen sesler kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebilir. Ancak bazı kategoriler diğerlerine kıyasla daha yaygındır ve bunların büyük çoğunluğu da ağız veya yemeyle, nazal sesler ya da nefes alış-verişle, parmak veya el sesleriyle ilişkilidir. Yapılan araştırmalar, bu nefretin çocuklukta geliştiğini ve zamanla daha da aşırıya kaçtığını gösteriyor. Misofonya sahibi insanlar, nefret ettikleri bu sesleri, eğer aile üyesi birisinden duyuyorlarsa yabancılardan duyduklarına kıyasla daha fazla rahatsız oluyorlar. Bu durum aile yemeklerini misofonikler için sıklıkla katlanılmaz kılar.

Misofonik tepkiler, duygusal olma eğilimindedir. En bilindik duygusal tepki ise öfkedir ve hafif bir rahatsızlık halinden şiddetli bir öfkeye kadar bir spektrum şeklinde seyredebilir. Öte yandan misofonik insanlar, anksiyete ya da tiksinti gibi bazı diğer duygusal tepkiler de hissedebilirler. Duygusal bu tepkilere eşlik eden fizyolojik tepkiler ise kan basıncının ve kalp atış hızının yükselmesi, terleme ve kas kasılmaları şeklinde olabilir.

Hemen hemen herkesin belirli bazı seslere —örneğin; ani bir gürültü veya tiz bir "ciyaklama" gibi— bir dereceye kadar negatif tepkiler oluşturduğunu kabul edersiniz. Ancak misofonyada, insanlar, fısıldama veya yumuşak hızlarda nefes alıp-verme gibi yaygın olarak hoşnutsuzluk yaratmayan seslere de tepki verebilirler. Hatta kısık sesler, misofonik insanlarda, gürültülü seslere verilebilen tepkiler kadar yüksek şiddetlerde tepkilere neden olabilir.

Journal of Clinical Psychology'de 2017 yılında yayımlanan bir araştırmada, misofonyanın; kulak çınlaması, obsesif-kompulsif bozukluk, yeme bozuklukları ya da post-travmatik stres bozukluğu gibi diğer psikiyatrik ya da fiziksel vakalarla ilişkili olup olmadığına bakıldı. Araştırmada elde edilen sonuçlar; her ne kadar bu durumlar ile bazı ilişkiler mevcutsa da, bu bozuklukların hiçbirinin misofonik semptomları tam olarak açıklayamadığını ortaya koydu. Bu da misofoninin kendi başına, ayrı ve bağımsız bir vaka olduğunu düşündürmektedir.

Savaş ya da Sıvış

Misofonikler için, rahatsız edici bu sesleri "duymamazlıktan gelmeye çalışmak" pek mümkün değildir. Bu insanlar, seçici dikkat konusunda bozukluk yaşıyor olabilirler. Dolayısıyla, eğer ki siz de misofonya sahibi birisiyseniz ve nefret duyduğunuz bu seslere her zaman maruz kalıyor ve dikkatinizin tamamen bu seslere kilitlendiğini fark ediyorsanız; yapılabilecek tek bir şey vardır: Savaş ya da sıvış.

Misofonikler üzerinde yürütülen bir çalışma, tetikleyici seslere maruz kalan misofoniklerin %29'unun sözlü bir şiddet içerisine girdiği; %17'sinin ise saldırganlıklarını çeşitli nesnelere yönlendirdiği bulgusuna ulaştı. Öte yandan örneklemin küçük ancak önemli bir yüzdesi (%14) ise tetikleyici sesin kaynağına yönelik fiziksel bir saldırganlık hali içerisine girdiğini belirtiyor. Bununla birlikte, misofonik insanlar, bu durumun yaşamları üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğunu, sosyal durumlardan kaçındıklarını, ilişkilerinin bozulduğunu ve dahası (bazıları) kendi canlarına kıymayı bile düşündüğünü belirtiyor.

Bazı araştırmacılar, bilişsel davranışçı terapinin yardımcı olabileceğini ileri sürse de vakaya dair kavrayışımızın ve dolayısıyla da tedavi yöntemlerimizin —ne yazık ki— henüz emekleme aşamasında olduğunu söylemeliyiz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir