Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar
2020 yılına kadar, 2.95 milyar kişinin sosyal ağları kullanacağı öngörülüyor. Ancak Facebook, Twitter ya da Instagram gibi araçlar arkadaşlarla paylaşımda bulunma kavramları etrafında şekillenirken aynı zamanda insanların partnerlerini aldattıkları ya da "izledikleri" birer platform konumuna gelmiş durumda.
Kıskançlığın sosyal medya hesaplarını da kapsaması durumu o kadar yaygın ki, artık şüphelenen kişiler partnerlerinin aldatıp aldatmadığını öğrenebilmek için sosyal medya hesaplarını kontrol ediyor. Aldatan ya da aldatılan 2400 İngiliz yetişkini kapsayan bir çalışmanın bulgularına göre de, aldatma vakalarının %23’ünü Facebook üzerinden belirlemek mümkün.
İnternet tabanlı sosyal medyanın hayatımızdaki yeri görece yeni olsa da, aldatma ya da kıskançlığın kadim bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Bir bireyin kişisel mesajlarının ya da sosyal medya hesaplarının kontrol edilmesinin, kişi aldatan konumunda olsa dahi, gizliliğin ihlali olduğu aşikar. Ancak, yapılan çalışmalarda elde edilen istatistikler kıskançlığın insan davranışı üzerindeki güçlü etkisini gözler önüne seriyor.
Kıskançlığın ilişkiler özelinde ciddi problemlere yol açabildiğini biliyoruz. Kıskançlık dolayısıyla işlenen kadın cinayetleri düşünüldüğünde, bu duygunun ne derece öldürücü sonuçları olabildiğini özellikle ülkemizde sıklıkla tecrübe ediyoruz. Peki kıskançlığın insan psikolojisindeki yeri nedir? Psikoloji profesörü David Buss’ın önermesine göre, kıskançlık, ilişki sonlandırmaya karşı korunmaya yardımcı olmak için geliştirilen çok önemli bir duygu. Evrimsel açıdan yaklaşıldığında ise kıskançlık, cinsel korumayı garanti altına alma davranışını ya da gıda gibi hayati gereksinimlerin kaybına karşı ve avcılara karşı neslini koruma davranışını motive ediyor. Bu durumun evrimsel geçmişimizde çocukların hayatta kalması için kritik önkoşullar olduğu değerlendirmesi yapılabilir.
Bu teoriye göre, cinsel tekelliği kaybetmek, eşin cinsel sadakatsizliği neticesinde başka bir erkeğin çocuğunu yetiştirebilecek olma ihtimali ile erkekler açısından daha maliyetli bir durum. Dolayısıyla, erkeklerdeki cinsel kıskançlık kadınlara kıyasla daha fazla olacak şekilde evrimleşmiştir.
Buna karşın, yaşamsal kaynakların güvence altına alınmasının kadınların yavrularının hayatta kalmasını sağlaması açısından daha önemli olabileceği de teoride öne sürülüyor. Kadın açısından konuya yaklaşıldığında partnerinin başka bir kadına olan duygusal ilişkisi, kaçınılmaz olarak kaynakların kendisinden rakibine aktarılması anlamına geliyor. Dolayısıyla kadınlar, partnerlerinin duygusal ilişkilerini kıskanacak şekilde evrimleşmiştir.
1992 yılında Buss ve çalışma arkadaşlarının, birisi cinsel aldatmayı diğeri ise duygusal aldatmayı temsil eden iki senaryo üzerinden gerçekleştirdiği kıskançlık çalışmasının bulguları da buna işaret ediyor.
Araştırmanın bulgularına göre, erkekler çoğunlukla cinsel aldatmayı daha rahatsız edici bulurken (erkeklerde %60, kadınlarda %40) kadınların çoğu duygusal aldatmayı daha rahatsız edici buluyor (kadınlarda %83, erkeklerde %17). Cinsel veya duygusal aldatmayı gösteren varsayımsal senaryolara karşı fizyolojik uyarılma seviyeleri ölçüldüğünde de, cinsiyete dayalı tepkilerde benzer farklılıklar olduğu görülüyor.
Farklı kültürlerden katılımcılar ve farklı yöntemler kullanan daha sonraki araştırmalarla da, ilişki kıskançlığındaki bu cinsiyet farklılıkları doğrulandı. Peki, antik kıskançlık duygumuzu teknoloji çağı içerisinde nasıl bir yere konumlandırabiliriz?
Bu alanda yapılan çalışmaların bulgularına göre, erkekler partnerlerinin sosyal medya hesaplarını incelerken cinsel aldatmanın bulgularını ararken, kadınlar duygusal aldatmanın bulgularına ulaşmaya çalışıyor. Yani, kıskançlıktaki cinsiyet farklılıkları teknoloji kullanımı içerisinde de değişmiyor gibi görünüyor.
Teknoloji ile bir başkasının yaşamına eşi benzeri görülmemiş bir erişim sağlandığı için, ilişkilerin köklü bir şekilde değiştiği önermesinde bulunan bilim insanları mevcut; ancak kıskançlığı nasıl hissettiğimiz konusunda da aynı değişim geçerli mi?
Bunu keşfetmek için, Cardiff Metropolitan University’den Michael Dunn sosyal medya mesajlarını içeren bir çalışma gerçekleştirdi. İlgili mesajlar, cinsel ya da duygusal aldatılma olduğunu kesin bir şekilde ortaya koyacak şekilde hazırlanmıştı. Katılımcılardan da bu mesajları okuduklarında ne derece sıkıntıda hissedebileceklerini hayal etmeleri istendi.
Elde edilen bulgular üzerinden 2015'te yayımlanan ilk çalışmada, görsel dikkatin Facebook mesajlarında nereye ve ne kadar süreyle odaklanmış olduğunu belirlemek için göz izleme aracı kullanıldı. Araştırmaya dahil edilen erkek katılımcılar genellikle mesajlarda cinsel aldatmanın izlerini aramaya meyilliyken, kadın katılımcılar duygusal aldatmayı ortaya çıkaran mesajlara daha fazla dikkat etti.
Daha sonraki çalışmada ise, kıskançlığın Facebook’a kıyasla daha fazla ortaya çıktığı yapılan araştırmalarla belirlenmiş olan Snapchat mesajları kullanıldı. Geleneksel cinsiyet farklılığına işaret eden bulguların yanı sıra araştırmada ilginç veriler de elde edildi. Araştırmanın sonuçlarına göre, kadın katılımcılar partnerlerinin attığı mesajlara kıyasla partnerlerine başka kadınlardan gelen mesajlardan daha çok rahatsız oldular. Bu veri, 2008 yılında yapılan ve Evolution and Human Behavior dergisinde yayımlanan çalışmayı da doğrular nitelikte. 2008 yılındaki çalışmada, kadınların orantısız ve gerekçesiz bir şekilde aldatmaya daha meyilli olduğu algısının varlığına dikkat çekiliyordu.
Fransız eleştirmen John Baptiste Alphonse Karr’ın deyimiyle "Bazı şeyler daha da çok değiştikçe, daha da çok aynı kalır ". Yani, düzensiz değişiklikler derindeki gerçekliği değiştirmez, daha da çok güçlendirir. Bu durumun kesinlikle kıskançlık için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar teknoloji ile beraber ilişkilerin şekli kısmen değişse de, evrimsel süreçte gelişen kıskançlığın temelinde aynı kaldığı çıkarımını yapabiliriz.
Kıskançlığın sosyal medya hesaplarını da kapsaması durumu o kadar yaygın ki, artık şüphelenen kişiler partnerlerinin aldatıp aldatmadığını öğrenebilmek için sosyal medya hesaplarını kontrol ediyor. Aldatan ya da aldatılan 2400 İngiliz yetişkini kapsayan bir çalışmanın bulgularına göre de, aldatma vakalarının %23’ünü Facebook üzerinden belirlemek mümkün.
İnternet tabanlı sosyal medyanın hayatımızdaki yeri görece yeni olsa da, aldatma ya da kıskançlığın kadim bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Bir bireyin kişisel mesajlarının ya da sosyal medya hesaplarının kontrol edilmesinin, kişi aldatan konumunda olsa dahi, gizliliğin ihlali olduğu aşikar. Ancak, yapılan çalışmalarda elde edilen istatistikler kıskançlığın insan davranışı üzerindeki güçlü etkisini gözler önüne seriyor.
Şüphe ve Kıskançlık
Kıskançlığın ilişkiler özelinde ciddi problemlere yol açabildiğini biliyoruz. Kıskançlık dolayısıyla işlenen kadın cinayetleri düşünüldüğünde, bu duygunun ne derece öldürücü sonuçları olabildiğini özellikle ülkemizde sıklıkla tecrübe ediyoruz. Peki kıskançlığın insan psikolojisindeki yeri nedir? Psikoloji profesörü David Buss’ın önermesine göre, kıskançlık, ilişki sonlandırmaya karşı korunmaya yardımcı olmak için geliştirilen çok önemli bir duygu. Evrimsel açıdan yaklaşıldığında ise kıskançlık, cinsel korumayı garanti altına alma davranışını ya da gıda gibi hayati gereksinimlerin kaybına karşı ve avcılara karşı neslini koruma davranışını motive ediyor. Bu durumun evrimsel geçmişimizde çocukların hayatta kalması için kritik önkoşullar olduğu değerlendirmesi yapılabilir.
Bu teoriye göre, cinsel tekelliği kaybetmek, eşin cinsel sadakatsizliği neticesinde başka bir erkeğin çocuğunu yetiştirebilecek olma ihtimali ile erkekler açısından daha maliyetli bir durum. Dolayısıyla, erkeklerdeki cinsel kıskançlık kadınlara kıyasla daha fazla olacak şekilde evrimleşmiştir.
Buna karşın, yaşamsal kaynakların güvence altına alınmasının kadınların yavrularının hayatta kalmasını sağlaması açısından daha önemli olabileceği de teoride öne sürülüyor. Kadın açısından konuya yaklaşıldığında partnerinin başka bir kadına olan duygusal ilişkisi, kaçınılmaz olarak kaynakların kendisinden rakibine aktarılması anlamına geliyor. Dolayısıyla kadınlar, partnerlerinin duygusal ilişkilerini kıskanacak şekilde evrimleşmiştir.
1992 yılında Buss ve çalışma arkadaşlarının, birisi cinsel aldatmayı diğeri ise duygusal aldatmayı temsil eden iki senaryo üzerinden gerçekleştirdiği kıskançlık çalışmasının bulguları da buna işaret ediyor.
Araştırmanın bulgularına göre, erkekler çoğunlukla cinsel aldatmayı daha rahatsız edici bulurken (erkeklerde %60, kadınlarda %40) kadınların çoğu duygusal aldatmayı daha rahatsız edici buluyor (kadınlarda %83, erkeklerde %17). Cinsel veya duygusal aldatmayı gösteren varsayımsal senaryolara karşı fizyolojik uyarılma seviyeleri ölçüldüğünde de, cinsiyete dayalı tepkilerde benzer farklılıklar olduğu görülüyor.
Teknoloji ve Kıskançlık
Farklı kültürlerden katılımcılar ve farklı yöntemler kullanan daha sonraki araştırmalarla da, ilişki kıskançlığındaki bu cinsiyet farklılıkları doğrulandı. Peki, antik kıskançlık duygumuzu teknoloji çağı içerisinde nasıl bir yere konumlandırabiliriz?
Bu alanda yapılan çalışmaların bulgularına göre, erkekler partnerlerinin sosyal medya hesaplarını incelerken cinsel aldatmanın bulgularını ararken, kadınlar duygusal aldatmanın bulgularına ulaşmaya çalışıyor. Yani, kıskançlıktaki cinsiyet farklılıkları teknoloji kullanımı içerisinde de değişmiyor gibi görünüyor.
Teknoloji ile bir başkasının yaşamına eşi benzeri görülmemiş bir erişim sağlandığı için, ilişkilerin köklü bir şekilde değiştiği önermesinde bulunan bilim insanları mevcut; ancak kıskançlığı nasıl hissettiğimiz konusunda da aynı değişim geçerli mi?
Bunu keşfetmek için, Cardiff Metropolitan University’den Michael Dunn sosyal medya mesajlarını içeren bir çalışma gerçekleştirdi. İlgili mesajlar, cinsel ya da duygusal aldatılma olduğunu kesin bir şekilde ortaya koyacak şekilde hazırlanmıştı. Katılımcılardan da bu mesajları okuduklarında ne derece sıkıntıda hissedebileceklerini hayal etmeleri istendi.
Elde edilen bulgular üzerinden 2015'te yayımlanan ilk çalışmada, görsel dikkatin Facebook mesajlarında nereye ve ne kadar süreyle odaklanmış olduğunu belirlemek için göz izleme aracı kullanıldı. Araştırmaya dahil edilen erkek katılımcılar genellikle mesajlarda cinsel aldatmanın izlerini aramaya meyilliyken, kadın katılımcılar duygusal aldatmayı ortaya çıkaran mesajlara daha fazla dikkat etti.
Daha sonraki çalışmada ise, kıskançlığın Facebook’a kıyasla daha fazla ortaya çıktığı yapılan araştırmalarla belirlenmiş olan Snapchat mesajları kullanıldı. Geleneksel cinsiyet farklılığına işaret eden bulguların yanı sıra araştırmada ilginç veriler de elde edildi. Araştırmanın sonuçlarına göre, kadın katılımcılar partnerlerinin attığı mesajlara kıyasla partnerlerine başka kadınlardan gelen mesajlardan daha çok rahatsız oldular. Bu veri, 2008 yılında yapılan ve Evolution and Human Behavior dergisinde yayımlanan çalışmayı da doğrular nitelikte. 2008 yılındaki çalışmada, kadınların orantısız ve gerekçesiz bir şekilde aldatmaya daha meyilli olduğu algısının varlığına dikkat çekiliyordu.
Fransız eleştirmen John Baptiste Alphonse Karr’ın deyimiyle "Bazı şeyler daha da çok değiştikçe, daha da çok aynı kalır ". Yani, düzensiz değişiklikler derindeki gerçekliği değiştirmez, daha da çok güçlendirir. Bu durumun kesinlikle kıskançlık için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar teknoloji ile beraber ilişkilerin şekli kısmen değişse de, evrimsel süreçte gelişen kıskançlığın temelinde aynı kaldığı çıkarımını yapabiliriz.
Kaynak ve İleri Okuma
- What the evolution of jealousy tells us about online infidelity, The Conversation, Retrieved from
- How Facebook could be threatening your romantic relationship, The Conversation, Retrieved from
- Number of social media users worldwide from 2010 to 2021 (in billions), Statista, Retrieved from
- Dial I for infidelity: Checking partner's mobile phone is most common way affairs are exposed, Daily Mail, Retrieved from
- David M. Buss, The Dangerous Passion; Why Jealousy Is as Necessary as Love and Sex, The New York Times Books, Retrieved from
- Sex Differences in Jealousy: Evolution, Physiology, and Psychology. Psychological Science Vol 3, Issue 4, pp. 251 - 256
- Men and Women Experience Sexual and Emotional Infidelity Differently, Psychology Today, Retrieved from
- Physiological Arousal to Jealousy Inducing Facebook Messages, Cardiff Metropolitan University, Retrieved from
- Culture and gender differences in romantic jealousy, Personality and Individual Differences Volume 72, January 2015, Pages 122-127
- Jealousy-Induced Sex Differences in Eye Gaze Directed at Either Emotional- or Sexual Infidelity–Related Mobile Phone Messages, Cyberpsychology, Behavior, and Social Networking. January 2015, 18(1): 37-40. "; http://online.liebertpub.com/doi/abs/10.1089/cyber.2014.0351
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
23 Nisan 2018
Merak Duygusunun Kökeninde Ne Var?
05 Ocak 2017
"Romantik Aşk" Efsanesi Sağlığınızı Bozabilir
27 Temmuz 2015
Beyin Yapısı, Duyguları Düzenleyen Yeteneği Ortaya Çıkarıyor
14 Nisan 2016
Sarılmak Neden İyi Hissettirir?
10 Mart 2019
Depresyondaki İnsanlar Dili Farklı Kullanıyor
04 Haziran 2018
Bonobolarda da İğrenme Hissi Bulunuyor mu?