Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Politikacılar ve satış temsilcileri, dinleyicilerinde “Hiç bu açıdan bakmamıştım” tarzı cümleler kurdurabilecek konuşma taktikleri açısından birbirlerine çok benzerdirler. Fakat, söz konusu politikacılar ise bazı kritik ayrıntılar oldukça dikkat çekicidir. Enerjik olma noktasında köklü bir eğilim, özgüven, agresiflik, dürtüsellik ve kibir bu ayrıntıların en göze çarpanlarıdır.

John Hopkins University’den psikolog John Gartner bu karakteristikleri, “hipomanik yapı” olarak tanımlıyor. Gartner bu kişilik özelliğinin; daha yaygın ve daha işlevsel bir çılgınlık/manyaklık olduğunu ileri sürüyor. Gartner’ın tanımına göre, hipomanik insanlar, çevrelerindeki insanları ikna edebilme noktasında çok tutkulu, kararlı ve oldukça acımasız bir kişilik sergiler. Hipomanik kişilik biçimi, genellikle bipolar bozukluk ile genetik anlamda ilişkilendirilir. Hipomanik insanların kurduğu cümleler doğru olmasa bile, bu durum vermek istedikleri mesajın yayılmasının önünde bir engel oluşturmaz. Bu kişiler, ister din tüccarlığı yapıyor olsunlar isterse başka bir mesaj kaygısı güdüyor olsunlar, vermek istedikleri mesajı verebilme konusunda “kusursuz” bir manipülatif kişiliğe bürünebilirler.

Peki, bir hipomanik, oldukça geniş bir kalabalığı nasıl etkiliyor olabilir? Bu durumu anlayabilmek için, dikkatimizi konuşmacıdan dinleyiciye doğru kaydırmamız gerekiyor. Dinleyicinin duyduklarını beyninde nasıl bir süreç işleterek kabul ettiğine daha yakından bakacağız. Bilim insanları, bu konuyu yıllardır birkaç açıdan inceliyorlar ve cevap da doğal olarak birçok etkileşim unsurundan oluşan son derece karmaşık karaktere bürünüyor.

“Ne” ve “Nasıl” Ayrılığı

Beynimiz, bir mesajı temel olarak iki açıdan işler. Bunlardan birisi, sözcükler, cümle organizasyonu ve anlamsal ilişkiler gibi mesajın gerçek içeriği, yani mesajın “ne” olduğudur. Beynimizin mesajın “ne” olduğuna dair yürüttüğü süreç, mesajın “nasıl” verildiğine --konuşmacının sesi, ses tonu ve bunun yanındaki pek çok etken-- dair yürüttüğü süreçten ayrıdır. Bu bilgi tiplerini -az ya da çok- bağımsız biçimde birleştirebilirsiniz. Örneğin, “Bugün harika bir gün olacak” cümlesi; farklı şekillerde söylenebilir. Söyleyiş biçimine göre, cümle; samimi, ironik, alaycı, sarkastik, emir veren vs. pek çok biçimde sunulabilir.

Yapılan araştırmalarda kelimelerin, dinleyicinin beyninin dil ile ilişkili bölgelerinin bulunduğu sol kısımda işlendiği ortaya konuluyor. Fakat, sesin tonu ise --kimliği ve duygudurum halini ortaya çıkaran melodisi ve ritmi-- öncelikli olarak sağ kısımda işlenir. Bu ayrık işleme, nötr veya biraz rahatsız edici kelimelerin, basit bir ses yükseltip alçaltma ile pozitif bir dönüş elde edebileceği anlamına gelir. Yani, “Bugün harika bir gün olacak” samimi cümlesini yapacağınız tonlamalara bağlı olarak alaycı ve riyakâr bir biçime sokabilirsiniz. Bu da etkilediğiniz toplamda, vermek istediğiniz mesaja dair bir manipülasyonu mümkün hâle getirebilir.

Hipomanik Yöntemler Kullanmak

Hipomanik olmayan herhangi birisi de birkaç inandırıcı hile kullanabilir. Örneğin, gizli bir tartışma stratejisi olarak; en hayati ve çoğunlukla tartışmalı bilgileri cümlenizde insanların fark etme ihtimalinin daha düşük olduğu bir yere kaydırabilirsiniz. Ya da açıktan söylediğinizde geniş bir toplam tarafından kabul görmeyecek bir konuyu, başka bir şeyin altına gizleyerek veya cümlelerinizde gereksiz bir karmaşa oluşturarak dile getirebilirsiniz. Örneğin; “sistem değişmeyecek yalnızca çift başlılık ortadan kaldırılacak” gibi.

Bilim insanları, daha az parlak, negatif eş anlamlılarının yerine pozitif sözcüklerin nasıl kullanıldığını, dinleyicinizin, aslında söylediğiniz şeyin iyi olduğunu düşünen karışık bir bulut haline getirmenin popüler bir yolu olduğunu belirtiyor. Bu noktada metaforlar kullanmak benzer etkiyi oluşturuyor.

Metafor Kullanımı Tepkiyi Değiştirebiliyor

2011 yılında yapılan bir araştırmada, araştırmacılar, metaforların insanların sosyal ve politik konular hakkındaki düşünüş biçimlerini nasıl değiştirdiğini görmek adına, bir şehirdeki suç oranlarını iki farklı gruba sundular. İlk grup için, suç; vahşi bir yaratık metaforu olarak tanımlandı (kurban arayan, pusu kuran, yakıp-yıkan). Diğer grup için ise, suça dair kullanılan metafor; “salgın oluşturan” ve “bulaşıcı” bir virüs gibiydi. Deneyler sonunda, her iki gruba da şehirdeki suçun nasıl çözülmesi gerektiği sorulduğunda, suçun, vahşi bir yaratık metaforu kullanılarak anlatılan gruptakiler, suçluların yakalanması ve derhal hapse atılarak cezalandırılmaları gerektiğini savunurken, suçun, bir virüs metaforu kullanılarak anlatılan gruptakilerin ise suça dair bir tanı koyulması, tedavi edilmesi ve hemen cezalandırmadan ziyade suça iten nedenlerin araştırılması gerektiğini savundukları görüldü.

Araştırma sonuçları bize; tek bir metafora maruz kalmanın bile sosyal problemlerin nasıl çözülmesi gerektiğine dair düşüncelerde önemli değişiklikler oluşturabildiğini gösteriyor. Çünkü, bir kelimenin ilk anlamı beyninize “yapışır”, böylece de mesajın bütün özünü ve ardından gelen reaksiyonu da tamamen değiştirebilir. Manipülatif sözcük seçimine dair Türkiye siyasetinde olabildiğince örnek bulmak mümkündür. Herhangi bir televizyon kanalını açtığınızda politikacıların bölücü, ayrıştırıcı, sert kelimeler ve şiddetli imgelemler dolu cümleler kurduğunu görebilirsiniz. “Onlaaaar”, “bunlaaar”, “hayırcılar” vs.

Elbette ki, tüm olay kelime seçiminde değildir. Geçmiş araştırmaların da gösterdiği üzere; beyin, aynı zamanda bu kelimelerin kulağa nasıl geldiğiyle de ilgileniyor. Buna ek olarak, bir konuşmacı tarafından başarıyla kandırılacak olup olmadığınızı belirleyen sayısız sosyal faktör de vardır. Kişinin nasıl göründüğünden tutun da, konuya dair mevcut inancınıza, empatik bir kişilik olup olmamanıza, yaşınıza, eğitim seviyenize, sosyo-ekonomik statünüze kadar sayısız faktör kişinin kullandığı kelimelerin tuzağına düşüp düşmemenizi etkiler. Çünkü konuşmanın işlenişi muazzam bir iç karmaşaya sahiptir.

Akılcı Düşünme İle Karmaşanın Üstesinden Gelmek

Analitik bir düşünme becerisini işleme sokabilen bireyler, genellikle karmaşık cümleler içerisine gizlenen ve açıktan söylendiğinde “kabul edilemez” cümleleri kavrama ve yakalama kapasitesine sahiptir. Akılcı ve mantıklı canlılar olabiliriz, fakat bunun için biraz çaba göstermemiz gerekir.
Mantıksal düşünce, mantık kurallarını kullanarak bilgi üzerinde aşamalı işlemler gerçekleştiren bir mikro işlemci gibi davranmamızı gerektirir. Bu durum ne yazık ki pek çok insana doğal olarak gelen bir şey değildir, öğrenmek için dışarıdan bir yönergeye, usta olmak için de uzun bir eğitime ihtiyacımız vardır.

Bunları sağlamış olsak bile, yine de tamamen mantıklı bir perspektifi sürdürebilmek için çabalamaya devam etmemiz gerekir. Sonuç olarak, kelime seçimi ve konuşma tavrı mesajın içeriğini tamamen geçersiz kılamaz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir