Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Doğdukları andan itibaren, çocuklar, kendilerine kim olduklarını öğretebilen çok fazla bilgiye maruz kalırlar. Kendi yüzlerine ve vücutlarına dokunarak ya da bir şeyleri elleriyle sıkarak veya önüne gelen şeylere vurarak, eylemlerinin çevrelerinde oluşturduğu etkiyle eğlenmeye başlarlar. Fakat, iki yaşına gelinceye kadar çocuklar bir benlik hissi geliştirmez ve iki yaşından itibaren de kendilerine bir başkası gözüyle bakabilir hale gelerek bir kendilik hissi geliştirmeye başlarlar.
Birçok çocuğun iki yaş itibariyle geliştirmeye başladığı bu yeni öz farkındalığın bir işareti de, çocukların kendilerini aynada ya da fotoğraflarda tanımaya başlamalarıdır. Bu tarz öz farkındalık; çocuğun alnına gizlice küçük bir nokta koyarak (yeni sürülmüş bir rujla öpmek gibi) bilimsel anlamda da ölçülebilir. Çocuk, koyduğunuz bu işareti hissedemez böylelikle de dokunma duyusu ile bu işaretin varlığını anlayamaz. Fakat bir ayna karşısına geçtiğinde bu işareti görebilir. Eğer ki çocuk kendisini bir başkasının onu gördüğü gibi görebilme kapasitesine sahipse, ayna karşısına geçtiğinde alnındaki bu ize dokunmaya çalışacaktır. Bu davranış da; çocuğun aynadaki görüntü ile kendi vücudu arasında bir eşleştirme kurduğunun işaretidir.
Bebekler de doğal olarak kendi öz farkındalıklarını, "ben", "bana", "sen" ve "benim" gibi kendi kendine konuşma dilini kullanma ve anlama becerileri ile sergilerler. Bir başka örnek ise, bir şeyi kendi "mülkiyetleri" olarak iddia ettiklerinde görülür. "Bu benim" ağlamaları birçok kardeş arasındaki anlaşmazlığın kökenidir.
Utanma, övünme, suçluluk ve suçlama gibi öz-bilinç duygularının görünmesi de bir çocuğun öz farkındalık geliştirdiğinin göstergesidir. Üç yaşından itibaren, ebeveynler, çocuklarında bu durumu fark edebilirler. Çocuklar, yanlış bir davranışın düzeltilmesi noktasında motive olabilir, kendi davranışlarından gurur duyabilir veya yaptıkları bir şeyden mutsuz olduklarında gizlenebilir.
Erken yaş çocukları, kendilerini bir başkasının gözünden değerlendirebilme kapasitesine sahiptir ve bu da kendi hisleri ve düşüncelerinin bir işareti olan "benlik-konseptini" kazandıklarının göstergesidir. Bir ve iki yaş aralığında, çocuklar, zamanla daha da kompleks bir hal alacak olan "Ben iyi bir çocuğum" gibi basit kendilik tanımlamaları ve değerlendirmeleri yapabilirler. Sekiz yaşına yaklaştıkça, kendi kişilik özellikleri ve tutumları konusunda nispeten istikrarlı fikirleri olacaktır ve değerli ve yetkili bir kişi gibi olup olmadıklarını düşünmeye başlayacaklardır.
Kişilikteki bireysel farklılıklar ve öz saygı hisleri, bir çocuğun sosyal durumlara ve akademik başarıya dair yaklaşımını etkileyebilir. Kendilerine dair olumlu bir algıya sahip olan çocuklar, sosyal ve akademik çıktılar noktasında iyi bir gelişime sahip olur. Bu durum belki de çocuğun başarıya odaklanmış olmasından ve başarısızlıklarla engellenememesinden kaynaklanıyor olabilir. Ebeveynler, çocuklarına, başarıları ve olumsuz olayların üstesinden gelebilmeleri noktasından onlara olumlu dönütler sunarak pozitif bir özgüven geliştirmelerine yardımcı olabilirler.
Psikologlar, ebeveynlerin aynı zamanda da doğumdan itibaren çocuklarının öz-saygılarını şekillendirebileceklerini ileri sürüyorlar ve bir bebeğin eylemlerine olumlu tepki verildiğinde onlara dünyayı olumlu yönde etkileme deneyimleri kazandırılabileceğini düşünüyorlar.
Çocukların kendilerini nasıl hissettiklerinden bağımsız olarak, bilişsel yapılarına; "benim" yaklaşımını eklemek onların bilgiyi işleme biçimlerini değiştiriyor. Örneğin, yetişkinler olarak bizler, çocukluğumuza dair çok az şey hatırlarız. Bu "çocukluk amnezisine" dair içgüdüsel bir açıklama şu şekilde geliştirilebilir; hafızalar, benlik hissimizle ilişkilendirilene kadar, onları depolamamız ve hatırlamamız çok zor bir hâl alır.
Çocuğun benlik hissi bir kez oturduğunda, kendileriyle ilgili bilgiyi hatırlamaları daha muhtemel olur. Bu da hafızada "öz-referanslama etkisi" olarak bilinir ve çok erken ortaya çıkar. En azından üç yaşından itibaren, çocuklar kendileriyle bağlantılı nesneleri başkalarıyla bağlantılı olanlara kıyasla daha fazla hatırlar.
Örneğin, yapılan bir deneyde, 4-6 yaş arası çocuklardan, alışveriş sonucu satın alınan bazı nesnelerin resimlerini kendi sepetlerine ve başka bir kişinin sahip olduğu bir alışveriş sepetine yerleştirmeleri istendi. Resimlerin sıralanmasının ardından, çocuklara daha geniş bir ölçekte değişkenlik gösteren alışveriş nesnesi gösterildi ve bu nesnelerden hangilerini önceki oyundan hatırladıkları soruldu. Sonuçta, çocukların "kendilerine" ait sepete koydukları nesneleri başkasının sepetine koyduklarına kıyasla daha tutarlı biçimde hatırladıkları görüldü.
Bu noktada öz-referans etkisi ortaya çıkar. Çünkü çocuklar nesneleri kendileriyle ilişkilendirdikleri için (örneğin, "benim elmam"), beyinde daha fazla dikkat ve hafıza desteği vardır. Bu da kendilerine ilişkin potansiyel bilgilerin kaybolmamasını ortaya koyar.
Öz-referans etkisi, çocukların bilgiyi öğrenme ve işlemelerine yardım olmada kullanılabilir, özellikle de yaşamın erken dönemlerinde ortaya çıkar. Dolayısıyla, çocuklara cümle kurma ve kelimeleri telafuz ettirirken, kendileriyle ilişkilendirme yapmanız --örneğin; "Ben" ile başlayan cümleler kurdurmanız-- telaffuz ve kelime dağarcıklarını önemli oranda geliştirir. Öte yandan, matematik problemlerinde birinci tekil şahısın kullanılması --Örneğin; "Senin sahip olduğun elma sayısı Ayşe'ninkinden dört fazladır" gibi-- çocukların hem cevap hızlarını hem de doğru cevap oranlarını geliştirir.
Sonuç olarak, kendilik hissi doğumda başlar, fakat çocuk 2-4 yaş arası döneme kadar bir "benim" fikri sergilemez. Çocuklar, sonrasında kendileri hakkında bilgiler toplamaya, otobiyografik materyalleri depolamaya ve yanıtlarını çevrelerine doğru yönlendiren bir hayat hikayesine başlar.
Birçok çocuğun iki yaş itibariyle geliştirmeye başladığı bu yeni öz farkındalığın bir işareti de, çocukların kendilerini aynada ya da fotoğraflarda tanımaya başlamalarıdır. Bu tarz öz farkındalık; çocuğun alnına gizlice küçük bir nokta koyarak (yeni sürülmüş bir rujla öpmek gibi) bilimsel anlamda da ölçülebilir. Çocuk, koyduğunuz bu işareti hissedemez böylelikle de dokunma duyusu ile bu işaretin varlığını anlayamaz. Fakat bir ayna karşısına geçtiğinde bu işareti görebilir. Eğer ki çocuk kendisini bir başkasının onu gördüğü gibi görebilme kapasitesine sahipse, ayna karşısına geçtiğinde alnındaki bu ize dokunmaya çalışacaktır. Bu davranış da; çocuğun aynadaki görüntü ile kendi vücudu arasında bir eşleştirme kurduğunun işaretidir.
"Benlik" Konseptini Bulmak
Bebekler de doğal olarak kendi öz farkındalıklarını, "ben", "bana", "sen" ve "benim" gibi kendi kendine konuşma dilini kullanma ve anlama becerileri ile sergilerler. Bir başka örnek ise, bir şeyi kendi "mülkiyetleri" olarak iddia ettiklerinde görülür. "Bu benim" ağlamaları birçok kardeş arasındaki anlaşmazlığın kökenidir.
Utanma, övünme, suçluluk ve suçlama gibi öz-bilinç duygularının görünmesi de bir çocuğun öz farkındalık geliştirdiğinin göstergesidir. Üç yaşından itibaren, ebeveynler, çocuklarında bu durumu fark edebilirler. Çocuklar, yanlış bir davranışın düzeltilmesi noktasında motive olabilir, kendi davranışlarından gurur duyabilir veya yaptıkları bir şeyden mutsuz olduklarında gizlenebilir.
Erken yaş çocukları, kendilerini bir başkasının gözünden değerlendirebilme kapasitesine sahiptir ve bu da kendi hisleri ve düşüncelerinin bir işareti olan "benlik-konseptini" kazandıklarının göstergesidir. Bir ve iki yaş aralığında, çocuklar, zamanla daha da kompleks bir hal alacak olan "Ben iyi bir çocuğum" gibi basit kendilik tanımlamaları ve değerlendirmeleri yapabilirler. Sekiz yaşına yaklaştıkça, kendi kişilik özellikleri ve tutumları konusunda nispeten istikrarlı fikirleri olacaktır ve değerli ve yetkili bir kişi gibi olup olmadıklarını düşünmeye başlayacaklardır.
Kişilikteki bireysel farklılıklar ve öz saygı hisleri, bir çocuğun sosyal durumlara ve akademik başarıya dair yaklaşımını etkileyebilir. Kendilerine dair olumlu bir algıya sahip olan çocuklar, sosyal ve akademik çıktılar noktasında iyi bir gelişime sahip olur. Bu durum belki de çocuğun başarıya odaklanmış olmasından ve başarısızlıklarla engellenememesinden kaynaklanıyor olabilir. Ebeveynler, çocuklarına, başarıları ve olumsuz olayların üstesinden gelebilmeleri noktasından onlara olumlu dönütler sunarak pozitif bir özgüven geliştirmelerine yardımcı olabilirler.
Psikologlar, ebeveynlerin aynı zamanda da doğumdan itibaren çocuklarının öz-saygılarını şekillendirebileceklerini ileri sürüyorlar ve bir bebeğin eylemlerine olumlu tepki verildiğinde onlara dünyayı olumlu yönde etkileme deneyimleri kazandırılabileceğini düşünüyorlar.
Hafıza ve Öğrenme Üzerine Etkileri
Çocukların kendilerini nasıl hissettiklerinden bağımsız olarak, bilişsel yapılarına; "benim" yaklaşımını eklemek onların bilgiyi işleme biçimlerini değiştiriyor. Örneğin, yetişkinler olarak bizler, çocukluğumuza dair çok az şey hatırlarız. Bu "çocukluk amnezisine" dair içgüdüsel bir açıklama şu şekilde geliştirilebilir; hafızalar, benlik hissimizle ilişkilendirilene kadar, onları depolamamız ve hatırlamamız çok zor bir hâl alır.
Çocuğun benlik hissi bir kez oturduğunda, kendileriyle ilgili bilgiyi hatırlamaları daha muhtemel olur. Bu da hafızada "öz-referanslama etkisi" olarak bilinir ve çok erken ortaya çıkar. En azından üç yaşından itibaren, çocuklar kendileriyle bağlantılı nesneleri başkalarıyla bağlantılı olanlara kıyasla daha fazla hatırlar.
Örneğin, yapılan bir deneyde, 4-6 yaş arası çocuklardan, alışveriş sonucu satın alınan bazı nesnelerin resimlerini kendi sepetlerine ve başka bir kişinin sahip olduğu bir alışveriş sepetine yerleştirmeleri istendi. Resimlerin sıralanmasının ardından, çocuklara daha geniş bir ölçekte değişkenlik gösteren alışveriş nesnesi gösterildi ve bu nesnelerden hangilerini önceki oyundan hatırladıkları soruldu. Sonuçta, çocukların "kendilerine" ait sepete koydukları nesneleri başkasının sepetine koyduklarına kıyasla daha tutarlı biçimde hatırladıkları görüldü.
Bu noktada öz-referans etkisi ortaya çıkar. Çünkü çocuklar nesneleri kendileriyle ilişkilendirdikleri için (örneğin, "benim elmam"), beyinde daha fazla dikkat ve hafıza desteği vardır. Bu da kendilerine ilişkin potansiyel bilgilerin kaybolmamasını ortaya koyar.
Öz-referans etkisi, çocukların bilgiyi öğrenme ve işlemelerine yardım olmada kullanılabilir, özellikle de yaşamın erken dönemlerinde ortaya çıkar. Dolayısıyla, çocuklara cümle kurma ve kelimeleri telafuz ettirirken, kendileriyle ilişkilendirme yapmanız --örneğin; "Ben" ile başlayan cümleler kurdurmanız-- telaffuz ve kelime dağarcıklarını önemli oranda geliştirir. Öte yandan, matematik problemlerinde birinci tekil şahısın kullanılması --Örneğin; "Senin sahip olduğun elma sayısı Ayşe'ninkinden dört fazladır" gibi-- çocukların hem cevap hızlarını hem de doğru cevap oranlarını geliştirir.
Sonuç olarak, kendilik hissi doğumda başlar, fakat çocuk 2-4 yaş arası döneme kadar bir "benim" fikri sergilemez. Çocuklar, sonrasında kendileri hakkında bilgiler toplamaya, otobiyografik materyalleri depolamaya ve yanıtlarını çevrelerine doğru yönlendiren bir hayat hikayesine başlar.
Kaynak ve İleri Okuma
- Ross, J., Martin, D., Cunningham, S. "How do children develop a sense of self?"
- University of Denver, Susan Harter Self-Report Instruments. (Erişim Tarihi: 17 Mart 2017)"; https://portfolio.du.edu/SusanHarter/page/44342
- Encyclopedia on Early Childhood Development. "The Self-Conscious Emotions." (Erişim Tarihi: 17 Mart 2017)";s http://www.child-encyclopedia.com/emotions/according-experts/self-conscious-emotions
- Developmental Psychology. "Violation of Expectancy, Loss of Control, and Anger Expressions in Young Infants." "
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
27 Ağustos 2016
Baskıcı Ailelerin Çocukları Yalancılığı İçselleştiriyorlar
19 Mart 2017
Babaların Çocuk Gelişimindeki Rolleri Çok Önemli